İslam dinine giren Türkler bu yeni dinin kavramlarını ve kutsal kitabının dilinin tesirini de benimsemek zorunda kaldılar.
Uygur Türkleri de Maniheizmi kabul ettikleri zaman bu dinin kutsal dili olan Sogd lehçesini ve alfabesini benimsemişler, Kök Türk alfabesini terk etmişlerdi. Bu yüzden İslam dinine giren Türkler de Arap-Acem (İran) etkisinde gelişmiş olan İslam Medeniyetinin tesiri altına girdiler. Türkçede karşılığı olmayan İslami kavramları Arapça ve Farsçadan aldılar.
Türklerin İslam Medeniyet dünyasında söz sahibi olabilmeleri, üstünlüğü ele geçirerek devam ettirebilmeleri için İslam Medeniyetini anlamaları ve bilmeleri lazımdı. Bunun için de İslam Medeniyetinin ilmini, sanatını meydana getiren dilleri en iyi şekilde öğrenmeleri gerekiyordu.