Türkiye’nin Avrupa Birliğine (AB) Tam Üyeliği

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği süreci; 1963 yılında Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık anlaşması imzalamasıyla başlamış ve 1987 yılında tam üyeliğe başvurmasıyla hız kazanmıştır. 1999 yılında AB üyeleri tarafından aday olarak kabul edilen Türkiye, 2005 yılında tam üyelik müzakerelerine başladı.

Türkiye ile Avrupa Birliğinin ilişkileri 31 Temmuz 1959’da Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğuna yaptığı ortaklık başvurusu ile başlamıştır. AET Bakanlar Konseyinin başvuruyu kabul etmesi sonrasında 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara Anlaşması imzalanmıştır. Ankara Anlaşması, ortaklık sağlayan bir anlaşmadır. Bunu 1970 yılında imzalanan Katma Protokol izlemiştir.

Türkiye’nin, sonradan topluluk üyesi olan birçok ülkeden daha önce, topluluk ile ilişkilerini başlatmış olan bu iki önemli belge, o tarihlerden sonra ve 17 Aralık 2004 tarihli Avrupa Konseyi Sonuç Bildirgesi sonrasında hâlen devam etmekte olan süreç de Türkiye-AB ilişkilerinin hukuki dayanaklarındandır.

Türkiye, Avrupa Birliğine tam üyelik için müzakerelere 2005 yılında başlamıştır. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin gerçekleşmesini olumsuz yönde etkileyen konu başlıkları şunlardır:

  • Ekonomik sorunlar

Türkiye’nin 2000’li yıllarda yakaladığı büyüme hızı, Avrupa Birliği ortalamasının çok üstünde olmasına rağmen; bütçe açığı, cari açık, dış borç ve işsizlik oranları açısından Türkiye hâlâ AB ortalamasının çok altında kalmaktadır. Bazı AB üyeleri bu yüzden Türkiye’nin henüz AB’ye katılmaya hazır olmadığı görüşündedir. Ayrıca Türkiye’deki nüfus artışı da bazı AB ülkeleri tarafından sorun olarak görülmektedir.

  • Türkiye’nin dış ilişkileri

Türkiye’nin bazı komşu ülkelerle arasındaki ilişkiler sık sık Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerinde gündeme gelmektedir. Bu ilişkilerin başında “Kıbrıs Sorunu”, “Türkiye-Yunanistan ilişkileri” ve “Türkiye-Ermenistan ilişkileri” gelmektedir.

  • Türkiye’nin  kültürel  ve  tarihsel kimliği

Bazı AB üyeleri Türkiye’nin kültürel ve tarihsel kimliğinin ve coğrafi konumunun Avrupa Birliğine uygun düşmediğini öne sürmektedirler. Avrupa Birliğinin şu andaki üyelerinin hepsi nüfuslarının mutlak çoğunluğu Hristiyan olan ülkelerdir. AB’ye katılması hâlinde Türkiye, nüfusu çoğunluk bakımından Müslüman olan ilk AB üyesi olacaktır.

Türkiye’nin coğrafi konum olarak Avrupa’da bulunmadığı görüşü de zaman zaman ortaya atılmıştır. Gerçekten de Türkiye’nin topraklarının büyük bölümü Asya kıtasında yer almaktadır. Türkiye’nin Avrupa’yla yüzyıllardır süregelen tarihsel ilişkilerinin bulunması, bu görüşlere cevap olarak ileri sürülmektedir.

Ülkemiz tam üyelik hâlinde AB’nin birçok yardım ve kredilerinden yararlanacaktır. Sosyal güvenlik, para ve bütçe politikaları istikrar kazanacak, demokrasi daha iyi işler hâle gelecek ve ülkenin batı ülkeleri ile bütünleşmesi sağlanacaktır.

Yorum yapın