Türk Dili Çalışmaları

Dil, insanlar arasındaki iletişimin kurulmasını, sosyal ilişkilerin ve kültürel yaşamın oluşmasını sağlayan önemli bir araçtır.

Dil, millî birlik ve beraberliğin sağlanmasında ve millet olmada en önemli etkenlerden biridir. Dil, millî kültürün en önemli unsurudur. Çünkü kültür, dil sayesinde bir sonraki nesillere aktarılır.

Bu yüzden dil, bir milletin koruması ve geliştirmesi gereken önemli varlıklardan biridir. Türk dili tarih boyunca büyük değişiklikler geçirerek günümüze kadar ulaşmıştır. Osmanlı Devleti sınırları içerisinde iki farklı dil kullanılmaktaydı.

Biri bilim, edebiyat ve resmî yazışmalarda kullanılan Osmanlıca, bir diğeri ise halkın büyük çoğunluğunun konuştuğu Türkçe idi. Dil birliğinin olmaması, insanların kaynaşmasını önlüyor, millî birlik ve beraberlik sağlanamıyordu. Diğer yandan halk ve aydınlar arasında farklı dil kullanılmasından dolayı iletişim kurulamıyordu.

Atatürk’e göre millî duygu ile dil arasında kuvvetli bir bağ bulunmaktaydı. Dilin millî ve zengin olması, millî duygunun ve kültürün gelişmesinde başlıca etkendi. Atatürk, dil birliğini millî kültürün vazgeçilmez bir ögesi olarak görüyor, dillerini koruyup geliştiremeyen milletlerin öz kimliklerini kaybedeceklerini öngörüyordu. Bu nedenle Türk dilini sadeleştirerek aydınlar ile halk arasındaki kopukluğu gidermek istiyordu.

Atatürk, Türk dilinin sadeleştirilmesiyle ilgili şu sözleri söylemiştir:

“Türk dilinin sadeleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için her yayın aracından faydalanmalıyız. Her aydın, hangi konuda olursa olsun yazarken buna dikkat edebilmeli; konuşma dilimizi ise ahenkli, güzel bir hâle getirmeliyiz.” (Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 262.)

Atatürk, İsmet İnönü ile birlikte Dil Bayramı toplantısında (1934)

Türk diline büyük önem veren Atatürk, 1 Kasım 1928 yılında harf inkılabını gerçekleştirdi. Daha sonra ise Türkçenin sadeleştirilmesi çalışmalarını başlattı (1 Eylül 1929). Atatürk’ün önderliğinde Türkçenin bilim ve kültür dili durumuna getirilmesi, yabancı dillerin etkisinden kurtarılması ve Türk dilinin zenginleştirilmesi amacıyla bir dizi karar alındı. Bu kararlar;

  • Türk dilini, Osmanlıcanın Türkçeye yabancı kalmış ve halk tarafından benimsenmemiş sözcük ve dil kurallarından arındırmak,
  • Halk ile aydınlar arasındaki konuşma ve yazı dili arasındaki farklılıkları gidermek,
  • Türkçenin zenginliğini ortaya koyacak dil araştırmaları yapmak,
  • Türkçede çağdaş uygarlık, bilim ve tekniğe uyum gösterecek değişiklikler sağlamaktı.

Bu kararlar doğrultusunda Atatürk, 1932’de Türk Dilini Tetkik Cemiyetini (Türk Dil Kurumu) kurdurdu. Türk Dil Kurumuna bilimsel temellere göre dil ve edebiyat üzerine çalışma yapma görevini verdi.

Atatürk, Türk Dili Tetkik Cemiyeti toplantısına başkanlık ederken (1933)

Türk dilinin sadeleştirilmesi ve geliştirilmesi, Atatürk’ün üzerinde durduğu en önemli konulardan biri idi. Bu hedefe ulaşmak için Türk Dil Kurumu, yapılacak çalışmaları tespit etmek amacıyla “Birinci Dil Kurultayı”nı topladı. Bu kurultayda belirlenen alanlarda çalışmalar yapmak üzere komisyonlar kuruldu. Birinci Dil Kurultayı’nda belirlenen ilkeler ve yapılacak araştırmaların sonuçlarını değerlendirmek ve yeni hedefler koymak amacıyla 1934 yılında “İkinci Dil Kurultayı” düzenlendi. Bu kurultayda bilimsel bildiriler ve raporlar görüşülerek Türk diline yerleşmiş yabancı kelimelerin atılması ve bunlara karşılık Türkçe kelimelerin bulunması çalışmalarına devam edilmesi istendi.

Atatürk, 13 Kasım 1937 tarihinde Sivas’a bir çalışma ziyaretinde bulunmuştu. Bu ziyaret sırasında Sivas Lisesine de uğrayan Atatürk, geometri dersinin işlendiği bir sınıfta bir öğrencinin geometrik terimleri Arap diliyle anlatmasına karşılık, yapılan işlemin yanlış olduğunu ifade etmiş ve bu terimlerin Türkçe karşılıklarını öğrencilere tek tek açıklamıştır.

Atatürk daha sonra Arapça yazılan ve okullarda okutulan “Geometri Kılavuzu” adlı kitabı bizzat kendisi hazırlayarak çoğaltılıp okullara dağıtılmasını istemiştir. Bugün okuduğumuz geometri kitaplarındaki terimler Atatürk tarafından bilim dünyasına kazandırılmıştır.

Atatürk, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumunun Türk millî kültürüne önemli katkılar sağlayan çok önemli kurumlar olduğunu belirtmiş, bu kurumların desteklenmesi ve yaşatılmasını istemiştir.

 

Yorum yapın