Atatürk’ün Üniversite Reformu

Bir ülkenin kalkınmasında en önemli itici güçlerden biri de üniversitelerdir.

Üniversiteler bilginin verildiği ve bireylerin eğitildiği önemli kurumlardır. Bu niteliği ile yükseköğretim kurumları kültürel değerlerin genç kuşaklara aktarılmasını, araştırma yoluyla insanlığa yeni bilgiler kazandırılmasını, bu bilgilerin kullanılmasını, korunmasını ve bireyin toplumsallaşmasını sağlar.

Atatürk, Türkiye’nin hızla kalkınarak gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşmasını istiyordu. Başarılı olmanın yolunun bilim ve fen alanındaki çalışmalara bağlı olduğunu biliyordu. Bu düşüncelerini 22 Eylül 1924 tarihinde Samsun’da öğretmenlere hitap ederken şöyle açıkladı:

“Dünyada her şey için, madde için, maneviyat için, yaşam için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, tekniktir. Bilim ve tekniğin dışında yol gösterici aramak aymazlıktır, bilgisizliktir, sapkınlıktır. Yalnız bilim ve tekniğin yaşadığımız her dakikadaki aşamalarını, ilerlemelerini kavramak ve bu ilerleyişi anında izlemek şarttır.” (Arı İnan, Düşünceleriyle Atatürk, s. 307.)

Çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkmak için bilimsel çalışmaların büyük bir önemi vardır. Bu yolun rehberliğini ancak önemli birer bilim kurumu olan üniversiteler yerine getirebilir. Osmanlı Devleti Dönemi’nde faaliyet gösteren darülfünuna (üniversite) bağlı hukuk, tıp, edebiyat ve fen fakülteleri eğitim vermekteydi.

Bu üniversitenin dışında Mülkiye Mektebi, Orman Mektebi, Baytar Mektebi gibi yüksek okulların yanında Deniz ve Kara Harp Okulu gibi askerî amaçla eğitim veren okullar da bulunmaktaydı. Bu kurumların yeniden düzenlenmesi, yenilenmesi ile birlikte çağdaş eğitim ve öğretim veren okullara da ihtiyaç duyuldu.

Atatürk’ün önerileriyle çalışmalara başlandı. Üniversite sisteminin yeniden düzenlenmesi için 1932 yılında İsviçre’den Albert Malche (Albert Malşe) Türkiye’ye davet edilerek ondan konu ile ilgili bir çalışma yapması istendi. Malche, üniversite reformu ile ilgili bir rapor hazırladı.

Bu rapor doğrultusunda yükseköğretim kurumlarındaki eğitim, öğretim ve araştırma çalışmalarının Avrupa’daki üniversitelerin düzeyine çıkarılması ve bu ülkelerde uygulanan üniversite yönetim sisteminin Türkiye’de uygulanması düşünceleri kabul edildi.

1933 yılında “Üniversite Reformu” yürürlüğe girdi. Bu reform çerçevesinde 31 Mayıs 1933 tarihinde TBMM’de kabul edilen bir yasa ile darülfünun kapatılarak “İstanbul Üniversitesi” kuruldu. Üniversiteler, Millî Eğitim Bakanlığına bağlanarak fakülte, yüksekokul ve enstitüler şeklinde yeniden yapılandırıldı.Üniversitelerin daha iyi çalışmalar yapması için denetim organları kuruldu.

Atatürk, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrencilerle birlikte (1933)

Malche, raporunda çağdaş bir öğretim kurumu için yapılması gerekenleri raporunda şu şekilde sıralamıştır:

  • Üniversitelerde başarının sağlanması için mutlaka dil derslerine önem verilmelidir.
  • Üniversitelerde görevli öğretim üyelerinin bilimsel seviyeleri yükseltilmelidir.
  • Üniversitelere öğrenci alınırken sınav sistemi uygulanmalıdır.
  • Üniversitelerde sosyal tesisler (spor alanları, pansiyon, yemekhane) yapılmalıdır.
  • Bilimsel çalışmaların daha yaygın hâle gelmesi için kongre ve konferanslar düzenlenmelidir.
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi inşaatı (Ankara-1938)

Bu rapor, Cumhuriyet Dönemi’ndeki ilk üniversite reformunun başlatılmasında da etkili oldu. 1936’da fakülte sayısı beşe çıktı. İstanbul dışında Ankara’yı da bir eğitim ve kültür kenti hâline getirmek için girişimlerde bulunuldu. Musiki Muallim Mektebi, Hukuk Mektebi, Gazi Eğitim Enstitüsü, Yüksek Ziraat Enstitüsü, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi açılarak yükseköğrenim alanındaki okul sayısı artırıldı.

Yorum yapın