Minyatür Nedir? Selçuklu ve Osmanlı Minyatürleri

Minyatür, daha çok el yazması kitaplarda boya ve yaldız kullanılarak ışık, gölge, boyut ve gerçek derinlik (perspektif) verilmeden yapılan resimlerdir.

Sözcük Latince “miniare”den (kırmızıyla boyama) kaynaklanır. İtalyanca “miniatura”dan Fransızcaya, oradan da Türkçeye girmiştir. Osmanlıcada minyatüre “nakış”, ustasına da“nakkaş” denir.

Minyatür, geniş anlamıyla el yazmalarına metni aydınlatmak amacıyla yerleştirilen açıklayıcı resimlerdir.

Türk Minyatür Sanatına Genel Bakış

Türk-İslam minyatür sanatının tarihinde bilinen en eski örnekler, 8-10. yüzyıllarda Turfan, Hoça, Bezeklik ve Selçuk bölgelerinde Uygur Döneminden geldiği görülmektedir. Bu minyatürlerde dikkati çeken insan tipleri, kompozisyon anlayışı ve bazı motifler daha sonra Selçuklu Dönemi minyatür sanatında da görülmektedir.

Anadolu’daki en eski minyatürlü yazma Dioskorides’in Arapçaya Kitab’ülHasayiş adıyla çevrilmiş olan De Materia Medica adlı botanik ve zooloji ile ilgili eseridir. (Resim 03.21)

Resim. 03.21 Dioskorides, De Materia Medica minyatürlerinden örnek

Tarihsel Gelişimi İçinde Türk Minyatür Sanatı

1. Selçuklu Minyatürleri:

Anadolu Selçuklu Döneminden günümüze ne yazık ki pek fazla minyatürlü yazma örneği kalmamıştır.

Sufînin Kitab Suvar El Kevakib El Sabita  adlı astronomi kitabı, Cezerînin teknik bilgiler veren 1205 tarihli Otomata’sı minyatürlü eserlerdir. Otomata’da su saatleri, robotlar, tulumba, kan ölçen aletlere yer verilmiştir. Kitaptaki insan figürlerinin yüz biçimleri, giysileri, saçları Orta Asya Uygur resmindeki üslubun devamı olduğunu göstermektedir.

Kelile ve Dinme minyatürlerinde (Resim 03.22) Kelile ve Dinme adlarındaki iki çakalın başlarından geçen serüvenler anlatılmaktadır.

Resim. 03.22 Kelile ve Dinme minyatürü

Anadolu Selçuklu Dönemi minyatür sanatını en iyi simgeleyen örnek, dramatik olaylarla yüklü kederli bir aşk hikayesini konu alan Varka ve Gülşah (Resim 03.23) adlı el yazması 13. yüzyılın ilk yarısında Nakkaş Abdülmümin tarafından resimlenmiştir. Bu minyatürlerde Selçuklu saray ve göçebe çadır yaşamından sahneler betimlenmiştir.

Resim. 03.23 Yetmiş melek minyatürü

Diğer bir örnek Nasreddin Sivasînin Tezkiresi’dir. 1271 yılında hazırlanan el yazmasında astrolojik tasvirler, kanatlı melekler ve hayalî yaratıklar yer almıştır.

2. Osmanlı Minyatürleri:

Osmanlı minyatür sanatının ilk örneklerine başkentin Bursa’dan Edirne’ye taşınmasından sonraki yıllarda rastlanır. Eserlerden “Dilsuzname” ve “Külliyet-i Katibî” edebiyat konulu eserlerdir. Ahmedînin “İskendername” adlı eseri de 15. yüzyıl ortalarında resimlenmiştir. Eser, Osmanlı padişahlarının resimli ilk tarihi olması nedeniyle Osmanlı tasvir sanatında önemli bir yere sahiptir.

Fatih Sultan Mehmet’in bilimle sanata verdiği önem, yeni başkent İstanbul’u ve Osmanlı sarayını önemli bir kültür merkezi haline getirmiştir. Fatih, Gentille Bellini, Matteo Di Pasti ve Costanza De Ferrara gibi tanınmış İtalyan sanatçılarını sarayına davet ederek portresini yaptırmıştır.

Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenen yazmalar arasında Fatih portreleri bulunan ve dönemin yazılı bilginlerini içeren minyatürler “Fatih Albümü” adını taşımaktadır. Bunlar arasında Mehmet Siyah Kalem adlı bir ressama ait çalışmalar hayli dikkat çekicidir.

Şamanizm, Budizm ve Maniheizm etkisinde göçebe bozkır halkının gündelik yaşantısını doğaüstü tasvirlerle genellikle gri ve grinin tonlarıyla 15. yüzyıl başlarındaki resimlerinde yansıtmıştır. Konuları arasında korku saçan cinler, devler, güreşenler, çalgı çalanlar, tüccarlar, göçerler, binek hayvanları Mehmet Siyah Kalem’in gerçekçi dünyasında yerlerini almışlardır. (Resim03.24)

Resim. 03.24 Fatih Albümü, Mehmet Siyah Kalem

Amasyalı Cerrah Şerafeddin Sabuncuoğlu’nun resimlediği “Cerrahiye-i İlhaniye” (1468)  cerrahlık üzerine 140 gerçekçi minyatürden oluşan Türkçe bir tıp kitabıdır. (Resim 03.25)

Resim. 03.25 Cerrahiye-i îlhaniye minyatürü, Şerafeddin Sabuncuoplu

15. yüzyıl sonu ile 16. yüzyılın başı (Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman Dönemleri) Türk minyatür sanatının en parlak dönemidir. Yavuz Sultan Selim, Tebriz ve Mısır’dan kimi sanatçılarla birçok eseri İstanbul’a getirmiştir. Bu hareket Osmanlı minyatür sanatının gelişmesinde farklı Doğu üsluplarının denenmesinde oldukça etkili olmuştur. Bu dönemin en ünlü sanatçısı matematikçi, matrak oyuncusu, silahşor ve hattat olan Matrakçı Nasuh, Osmanlı ordusunun seferleri sırasında geçtiği kentlerin gerçekçi, topografik bir anlayışla yaptığı resimleriyle tanınır.

En ünlü eserleri “Beyan-ı Menazıl-i Sefer-i Irakeyn” ve “Süleymanname”deki minyatürleridir. Matrakçı Nasuh’un bu resimleri o yöreler için belgesel kaynaklardır. Sanatçının insan figürüne yer vermediği bu çalışmalarında arkalarına yerleştirdiği parlak renkli bitkiler, rengârenk tepeler arasında koşuşan hayvanlar onun haritacılığının yanı sıra bir manzara ressamı olduğunu göstermektedir. (Resim 03.26)

Resim. 03.26 Beyan-ı Menazıl-i Sefer-i Irakeyn, Matrakçı Nasuh

Kanuni Sultan Süleyman Döneminin portreciliği ile ünlü nakkaşı Nigarî, Batı portre geleneği ile Doğulu fırça tekniğinin sentezini sergiler.

Nigarî, Kanuni’yi, Barbaros’u ve II. Selim’i resimlemiştir.

Şehnameci Seyyid Lokman’ın yazdığı, III. Murat’ın saltanatını anlattığı “Şehinşahname”de tören, savaş ya da av sahnelerinin yanı sıra Astronom Takiyeddin’in rasathanesi, İstanbul’da bir kuyruklu yıldızın görünmesi, hamamlar, sünnet düğünleri Osmanlı minyatüründeki konu çeşitliliğinin göstergeleridir.

18.yüzyılın ikinci yarısında kitap resmi önemini yitirmeye başlamış, padişah portrelerinin yer aldığı albümlerde, kıyafetnamelerde, çiçek ve manzara resimlerinde Batı resim anlayışı giderek güçlenmiştir. Kısacası Levnînin izinden giden nakkaşlarla süren minyatür sanatı, Osmanlı resmine batı etkileriyle sona ermiştir.

Yorum yapın