Miladi Takvim, Uluslararası Saat Uygulamasının Kabulü, Ölçü ve Tartıların Değişmesi

Osmanlı Devleti sınırları içinde iki türlü takvim kullanılıyordu. Bunlar, sosyal hayatta kullanılan Hicri takvim ile resmî işlerde kullanılan Rumi takvimdi.

Bu farklılık, devletin resmî işlerinin yürütülmesinde ve çağdaş ülkelerle olan ticari, sosyal ve politik ilişkilerinde büyük sorunlara neden oluyordu. Bu nedenle bu alanda da yenilikler yapıldı.

Osmanlı Devleti’nde, Ay’ın Dünya’nın etrafındaki hareketlerine göre hesaplanan Hicri takvim kullanılıyordu ve hafta sonu tatili cuma günü idi. On dokuzuncu yüzyıldan itibaren Avrupa ülkeleri ile geliştirilen ticari, sosyal, politik ve kültürel ilişkiler nedeniyle Hicri takvimin kullanılması büyük karışıklıkların çıkmasına neden oldu.

Bu nedenle yeni düzenlemelere gidildi. On sekizinci yüzyıldan itibaren Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç etmesini başlangıç kabul eden, Dünya’nın Güneş etrafında dönmesine göre düzenlenen Rumi takvim yürürlüğe kondu.

Bu takvim daha çok mali işlerde kullanıldı. Modern temeller üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, toplumsal kargaşaya son vermek ve uluslararası ilişkileri düzenlemek için yeni önlemler aldı. Türk milletinin bir an önce çağdaş ve uygar devletler seviyesine ulaşmasını isteyen Atatürk, toplumu bu hedefe yönelmekten alıkoyacak engelleri ortadan kaldırmaya kararlıydı.

Bunlar arasında takvim, saat ve ölçülerin değişmesi de yer alıyordu. Bütün alanlarda kalkınan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde, 26 Aralık 1925 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği bir yasayla Hicri ve Rumi takvim kaldırılarak Miladi takvim benimsendi. Bu yasa 1 Ocak 1926 yılından itibaren uygulanmaya başlandı.

1935 yılında uygar dünya ile uyum sağlayabilmek amacıyla hafta sonu tatili değiştirildi. Cuma olan tatil günü cumartesi öğleden sonra ve pazar günü olarak değiştirildi. Daha sonraları cumartesi ve pazar olmak üzere iki güne çıkarıldı.

Ülke genelinde saatler Güneş’in doğuşu ve batışına göre ayarlanıyordu. Bu sebeple ülkenin her bölgesinde ayrı saat uygulaması görülüyordu. Bu da günlük hayatta ve resmî işlerin düzenlenmesinde birçok karışıklığa neden oluyordu. Miladi takvimle birlikte ülke sınırları içerisinde saat birliğini gerçekleştirmek için uluslararası saat sistemine geçildi (1 Ocak 1926).

Uluslararası rakamların kabul edilmesinden sonra İstanbul’da kapı numaralarının yeni rakamlarla değiştirilmesi (1929)

Osmanlı Dönemi’nde Arap rakamları kullanılmaktaydı. Cumhuriyet yönetimi uluslararası rakamları kullanmak için çalışmalar başlattı. Bu amaçla 20 Mayıs 1928 tarihinde TBMM’de kabul edilen bir yasal düzenleme ile Türk milleti kalkınmış ve ilerlemiş ülkelerle birlikte aynı rakamları günlük yaşantıda kullanmaya başladı.

Diğer yandan Osmanlı Devleti Dönemi’nde okka, dirhem, çeki, kile, batman gibi ağırlık birimleri ile kulaç, arşın gibi uzunluk ölçüleri kullanılmaktaydı. Bunların hesaplanması bölgeler arasında farklılıklar göstermekteydi.

TBMM’nin 1 Nisan 1931 tarihinde kabul ettiği bir kanun ile eski ölçü birimleri kaldırılarak yeni ağırlık ve ölçü birimleri kabul edildi. Okka yerine kilogram; kulaç, arşın yerine metre kullanılmaya başlandı. Böylece uluslararası ticarette büyük kolaylıklar sağlandı.

Yurdun her yerinde tam bir ölçü birliği gerçekleştirildi. Türk milleti bütün bu uygulamalarla modern bir toplum niteliğine kavuşturulurken ilişki içerisinde bulunduğumuz çağdaş toplumlarla da eş zamanlılık ve eş değerlilik sağlandı. Böylelikle yurt içi ve yurt dışında uyumsuzluklar sona erdirilmiş oldu. Bu düzenlemelerle medeni dünyanın kullandığı ağırlık ve uzunluk ölçüleri benimsenerek ekonomik ve sosyal ilişkilerde ortaya çıkan sorunlara son verildi.

Ülkemizde kullanılan ölçüler ve çağdaş dünyanın kullandığı birimler aşağıdaki tablolarda verilmiştir:

Yorum yapın