İslam Hukukunun Temel İlkeleri – Suçun Şahsiliği

Yüce Allah (c.c.) insanı diğer varlıklardan farklı olarak yaratmıştır. Allah (c.c.) insana akıl ve seçme özgürlüğü bahşetmiştir. İnsan da bu özellikleri sayesinde iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmelidir.

İnsan, kendisine verilen akıl ve irade nimeti sayesinde yaptıklarından sorumludur. Allah (c.c.) insanın özgür iradesi ile yapacağı davranışlardan sorumlu olacağını Kur’an’da bildirmiştir. Bu konu ile ilgili bir ayette şöyle buyrulmaktadır; “Kim hidayet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de doğruluktan saparsa, kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üstlenmez…” (İsra suresi, 15.ayet.)

İnsan aklını ve özgürlüğünü yanlış yönde kullandığı zaman hataya düşebilir. Özgür iradesini yanlış eylemlerde kullandığı zaman cezayı hak eder. İslam hukukunda suçun şahsiliği ilkesi gereği herkes kendi fiilinden sorumludur. Ayrıca hiçbir kimseye suç işlemedikçe cezaî sorumluluğun yüklenmemesi bu ilkenin gereğidir. Suçun şahsiliği ilkesi gereği ceza, ancak suç işleyene verilir. Bu temel prensip Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir; “… Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez…” (En’am suresi, 164.ayet)

Bu temel prensip, Arap toplumunda öteden beri devam edegelen sorumluluğun şahsa değil topluluğa ait olmasını reddedip cezanın şahsiliği kaidesini hâkim kılmıştır. Bir kişinin işlediği cinayet sebebiyle başkaları, akraba ve dostları sorumlu olamaz.

Peygamberimiz (s.a.v.) bu konu ile ilgili bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur;

“Bilesiniz ki kişi ancak kendi suçundan ötürü cezalandırılır. Baba evladının suçundan, evlat da babanın suçundan dolayı cezalandırılamaz.” (Ebu Davud, Diyet, 2)

Yorum yapın