Aile Yapısı ve Boşanma Hakkında Değerlendirme

Toplumun temel kurumlarından birisi olan aile konusunda tek bir değil birden çok tanımlar yapılmıştır. Bu sonuçta normaldir. Yapısı, çeşitliği açısından farklılık gösteren aile tipleri mevcuttur.

Aile kurumu insanoğlunun varlığından beri çeşitli yapılarda hep var olmuştur. Toplumsal ve kültürel değişikliklere sebebiyet veren saikler aile kurumunun da zaman içinde değişimini beraberinde getirmiştir.

Aile Yapısı ve Boşanma Hakkında Değerlendirme

Türk toplumunda zamanla aile kurumunun fonksiyonlarında ve yapısında değişiklikler yaşanmıştır. Zamana ve değişikliklere rağmen aile kurumu toplumun temelini oluşturması açısından hale önemli görülmektedir. Eski Türklerde “kalın” , “başlık” gibi uygulamalar aile birliğinin kolay kolay çözülmemesi için bir yaptırım görevi görmüştür.

İslamiyet’in kabulü ile İslamiyet öncesi Türklerin aileye verdikleri değer birbiriyle örtüşmektedir. Bu bağlamda bir çatışma yaşandığı söylenemez. Osmanlıya gelindiğinde hem eski değerler hem dini değerler aile kurumunun devamını sağlamaya yönelik olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Günümüzde bile “kalın” , “başlık” gibi eski Türklerin uygulamaları gelenekten alınırken, İslamiyet’in kabulü sonrası ve Osmanlıda da mihir bu uygulamalara dahil edilmiştir. Osmanlı aile yapısı bütün çeşitliliğine rağmen çekirdek aile yapısı görünümünde olup çok çocuklu değildir. Osmanlıda dini unsurların yanı sıra diğer uygulamalarla boşanma hakkı sultan kızlarına ve şiddet gören kadınlara tanınmıştır.

Cumhuriyetle birlikte tek eşlilik esas alınmış ve çok  eşlilik yasaklanmıştır. Terekeden de eşlerin eşit şekilde yararlanmaları ilkesi benimsenmiştir. Cumhuriyetle birlikte kadınlar eğitim, ekonomi, siyasette ve boşanma konusunda erkeklerle eşit haklara sahip olmuşlardır.

Modern toplumların düşünsel temelinde, batı toplumlarında düşünce tarihinde kopma olarak kabul edilen dönem aydınlanma dönemidir. Bu dönem batının geleneğini geri plana iterek aklı temel kılavuz ve rehber olarak tercih etmesi ile başlar. Aklın her şeyin ölçüsü olması ile doğrunun da gerçekliğinde ölçüsü akıl olmuştur. Bu şekilde insanoğlunun eşya ile ilişkisini akılla kurması ile modern tabir edilen dönem başlamıştır. Bu dönemin temel önermelerinden en önemlisi, insanın aklın rehberliğinde yaşaması onu daha özgür ve daha mutlu  edeceği düşüncesidir.

Son iki yüzyılın tecrübesi göstermiştir ki, aydınlanmanın önermelerinin uygulanması insanlığı daha mutlu ve özgür kılamamıştır. Özellikle modern bilimin sonucu sanayileşme kentleşme süreci insanları toplu halde yok olma tehlikesi (bir nükleer savaş sonucu) ile karşı karşıya getirirken aynı zamanda da insanı yalnızlaştıran ve yabancılaştıran bir süreç olarak işlemiştir.

Aile kurumu temelini aydınlanma felsefesinden alan modern çağın dinamiklerinden etkilenmiştir. Daha önceleri çok güçlü kurum olan aile fonksiyonlarını diğer kurumlara bırakarak daha güçsüz ve daha kırılgan bir kurum haline dönüşmüştür. Aile kurumu modern toplumlarda kolay vazgeçilebilecek kurum haline gelince bunun doğal sonucu olarak boşanmalarda artmıştır. Günümüz Türk toplumunda boşanma oranlarının devamlı artış gösterdiği mevcut istatistiklerden anlaşılmaktadır.

Toplumların temel değerlerinin rafine edildiği ve genç kuşaklara aktarıldığı kurum ailedir. Toplumların gelecekte var olabilmeleri ve yönetimde meşruiyet problemleri yaşamamaları için bireylerinin ortaklaşa paylaştıkları değerlere sahip olmaları bir gerekliliktir. İnsanoğlunun zaman içinde yaptığı yolculuk devam ettikçe değişim kaçınılmazdır. Yaşanan değişimlerin sadece iyi ve güzel olana doğru olması mümkün olabilseydi; lakin değişim içinde aydınlık ve karanlığı bir arada barındırır.

Bugün “bizim zamanımızda bu imkânlara erişmek mümkün değildi” diye serzenişte bulunan büyüklerimizin dudaklarından özlemle dökülen “nerde o eski günler!” sözcüklerini de sıklıkla işitilmektedir. Kültür, ecdadın genç nesillere bıraktığı mirastır. Zira gelişmiş ve refah içinde bir toplum ancak ve ancak güçlü aileler ile mümkündür. Evlilik müessesesi Türklerin sosyal tarihinde kutsal olarak görülmüştür. Tüm çocukların en büyük hakkı şüphesiz mutlu bir ailede sevgiyle yetişmektir. Mutlu  ailelerin varlığı şüphesiz ki dünyayı daha güzel bir yer haline getirecektir.

Modern toplumlarda ortak akılla ve toplumsal odaklanmalarla toplumlar kendi gelecekleri için katkı sağlayabilecek toplumsallık biçimlerini ve toplumsal şartları belli düzeylerde de olsa gerçekleştirebilirler. Sonuçta insan tarihin öznesidir. Bütün olumsuzlukları modern çağa modernliğe yüklemek aslında birazda sorumluluklardan kaçma anlamına gelir.

İmar ve inşada dünyanın terk ettiği yukarı doğru yüksek katlı evlerin yerine gerçekten insanların sosyal, kültürel, ekonomik durumlarını göz önünde bulunduran şehirler inşa etmek insani ilişkilerin de temelini oluşturmaktadır. Mekânın bir dilinin olduğu, bir kimliğinin olduğu artık inkar edilemez. Aile kurumunu güçlendirebilmek için sosyal, ekonomik, kültürel vb. ilişkilerin sürdürebileceği mahalleler, şehirler kurulabilirse bunun ailenin ve  aile değerinin sürdürülebilmesinde önemli bir vasatı oluşturacağı düşünülebilir.

Bir başka öneri olarak; orta öğretimi sadece modern kavramların, soyut kuralların öğrenildiği bir yer olmaktan çıkararak toplumun kültürünü genç kuşaklara aktaran ve gençleri hayata hazırlayan bir süreç haline getirebilmek önerilebilir. Bireylerin toplum değerlerini kazanacağı kurumlar aile başta olmak üzere eğitimdir.

Eğitim kurumlarını; gençlere toplumun tarihi geçmişinden gelen değerleri günümüz gerçekleriyle bütünleştirerek aktara bilecek duruma getirebilmek, gençlerin aile içinde ki sorunlarını daha kolay çözebilmelerine ve aile yaşantısının çatışmalı durumlardan nispeten arınmasına hizmet edecektir. Eğitim kurumunda toplumun üyelerine kazandırabileceği ortak değerlerle ailenin desteklenmesi toplum hayatı açısından fonksiyonel olacağı düşünülebilir.

Yorum yapın