Soğuk Savaş Döneminde Türkiye’nin Ekonomisi

II. Dünya Savaşı’ndan sonra 1946’da kurulan Recep Peker Hükûmeti, Devletçilik ilkesini yumuşatmaya ve liberal ekonomiyi canlandırmaya yönelik politikalar izlemeye başladı.

Devletçi ekonomik modelden liberal ekonomiye doğru ilk adım Türk lirasının değerinin ABD doları karşısında %50 düşürülmesiyle atıldı. Aynı zamanda bankaların altın satmalarına da izin verildi.

Bu değişikliklerle ithalat kolaylaştırılarak serbest pazar ekonomisine uygun düzenlemeler yapıldı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı Avrupa’da gündeme gelen “Sosyal Devlet” politikaları uygulama alanı bulurken Türkiye’de 1950’de devletçilik karşısında serbest piyasa ekonomisini savunan bir siyasal parti olan DP iktidara geldi.

Türkiye’de bu politik tercihin oluşmasında savaş yıllarında çekilen sıkıntıların etkisi büyük oldu. 1950 Kore Savaşı ile birlikte uluslararası piyasalarda ham madde ve tarım ürünleri fiyatları yükseldi. Bu ani gelişme Menderes Hükûmeti’ni tarıma yönelik koruyucu önlemleri de yürürlüğe koymaya yöneltti.

Hükûmet, ekonomiyle ilgili üç temel hedefini şöyle açıkladı:

  1. Tarıma öncelik verilecek.
  2. Sanayileşme özel sektör öncülüğünde yürütülecek.
  3. Dış ekonomik ilişkilerde devlet müdahalesi azaltılacak.

Menderes Hükûmeti, meraların sürülerek tahıl ekimi yapılmasına göz yumarak Tablo 3.4’te görüldüğü gibi yeni toprakların tarıma açılmasını sağladı. Bu durum Tablo 3.5’te görüldüğü gibi tahıl üretimini arttırmış ancak hayvancılığı sınırlandırmıştır.

Çiftçinin ürettiği buğday, dünya fiyatlarının üstünde devlet tarafından alınsa da tüketicilere bu fiyat artışı yansıtılmadı. Bu durum Toprak Mahsulleri Ofisinin sürekli açık vermesine yol açtı. Tarımda makineleşmeye önem verilerek özellikle Marshall yardımıyla çok sayıda traktör alındı. 1946’da 1000 adet olan traktör sayısı, 1955’te 43.000’e çıktı.

Marshall yardımıyla Türkiye’ye gelen traktörler

Karayollarının yaygınlaştırılması ve Tablo 3.6’da görüldüğü gibi motorlu taşıtların sayıca artması köylünün ürününü kente ve pazara ulaştırmasını kolaylaştırdı. 1950’lerin ilk yarısında sanayide özel sektöre öncelik verildi. Tarım ve ticaretten zengin olan ailelerin bir kısmı bankacılık bir kısmı da sanayi alanına girerek birikimlerini değerlendirme yoluna gittiler.

1950- 1960 arası yirmi tane özel banka kuruldu. Bu dönemde özel sektöre en çok kredi olanakları sağlayan kurum, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası oldu. 1951’de Hükûmet, yabancı yatırımcıyı teşvik etmek böylece yabancı sermayenin ülkeye gelmesini sağlamak amacıyla bir yasa hazırladıysa da istenen sonuç alınamadı.

Türkiye, Tablo 3.7’de de görüldüğü gibi özellikle ABD çıkışlı sermayenin ülkeye gelmesiyle Batı ekonomisine ve dolar dünyasına katılmıştı. 1954’ten itibaren döviz dar boğazı sorununu aşmak için ithalatta serbestliğe son verildi, gümrük tarifeleri yükseltilmeye başlandı, Millî Korunma Kanunu uygulamaya konuldu.

İthal ikameci politikalar uygulanmaya başlandı. KİT’lere (Kamu İktisadi Teşekkülleri) yeniden yatırım yapma yetkileri verilerek kıtlığı çekilen iki temel mal olan şeker ve çimento fabrikaları kurulmaya başlandı.

Buna rağmen Tablo 3.8’de görüldüğü gibi 1950’lerin sonlarında Türkiye’nin büyümesindeki düşüş engellenemedi. Hükûmet, hem yatırım yapılamaz hem de ithalat yapılamaz duruma gelinince IMF’den borç aldı.

Geri ödemede zorlanınca yeni krediler alındı ancak başta ABD olmak üzere Batı Avrupa ülkelerinden ek yardım ve yeni kredi alamayacağını anlayan Menderes Hükûmeti bu kez Doğu Bloku ülkeleriyle takas yoluyla ticarete girişti.

Yorum yapın