Birinci Dünya Savaşı Kafkas Cephesi ve Ermeni Meselesi, Tecrit

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesinin ardından 1914 yılının sonbaharında Ruslar, Doğu Anadolu’ya girerek Erzurum’a kadar ilerledi.

Bunun üzerine Enver Paşa komutasında büyük bir Türk ordusu, mevsimin kış olmasına rağmen karşı saldırıya geçti. Ancak, Sarıkamış’ta ve Allahuekber Dağları’nda kışın sert geçmesi, ordunun açlık çekmesi ve tifüs salgını yüzünden binlerce Türk askeri düşmanla savaşamadan şehit oldu. Dolayısıyla Türk ordusu büyük bir bozguna uğradı.

Tümgeneral Mustafa Kemal (1916)

Bu fırsatı değerlendiren Ruslar; Erzurum, Erzincan, Muş, Bitlis ve Trabzon’u ele geçirdi. Çanakkale Savaşlarındaki başarılarından dolayı generalliğe yükselen Mustafa Kemal Paşa, Doğu Cephesi’ne atandı. Mustafa Kemal, gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra Ruslara karşı bir harekât düzenledi. Bu harekât sonucu, Muş ve Bitlis’i Ruslardan geri almayı başardı (1916).

Rusya’nın, 1917 yılında yapılan Bolşevik İhtilali sonucu savaştan çekilmesiyle Kafkas Cephesi’ndeki savaşlar sona erdi. Bu gelişmenin ardından Rusya, İttifak Devletleri ve Osmanlı Devleti ile Brest-Litowsk (Brest-Litovsk) Antlaşması’nı imzalayarak savaştan çekildi (3 Mart 1918). Bu antlaşmaya göre; Rusya, 1878 Berlin Antlaşması ile Osmanlılardan aldığı Kars, Ardahan ve Batum’u Osmanlı Devleti’ne geri verdi. Rusya’nın savaştan çekilmesi ile Kafkas Cephesi kapanmış oldu.

Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte İtilaf Devletleri, Osmanlı ülkesinde yaşayan Ermenilere bağımsızlık sözü vererek onların isyan etmelerine yardımcı oldular. Bu isyanların temel amacı, Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını ve eski gücünü kaybetmesini sağlayarak bağımsız bir Ermeni devleti kurulmasını sağlamaktı. Bölgede siyasal bir güç olma ilkesi ile hareket eden Ermeniler, Hınçak ve Taşnak Sütyun gibi dernekler ve komitalar kurarak Ermenilerin silahlanmasına ve isyan etmesine neden oldular.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’nin Çanakkale ve diğer cephelerde savaşmasını fırsat bilen Ermeniler, 1915 yılında Süleymanlı’da (Zeytun) büyük bir isyan başlattılar. Daha sonra Maraş ve çevresinde yaşayan Ermenilerin bir bölümü ayaklanıp sivil halka saldırdılar, katliam yapmaya başladılar.

1915 yılının Nisan ayında Van ve çevresinde isyan eden Ermeniler, bu bölgede yaşayan nüfusun büyük bir bölümünü katlettiler. Ayrıca Van ve civarında geçici bir hükûmet kurdular. Özellikle Doğu Anadolu Bölgesi ve Anadolu’nun çeşitli yörelerinde huzur ve güven ortamı bozulmuş, Osmanlı Devleti ve Türk milleti tehdit edilmeye başlanmıştı.

Osmanlı Hükûmeti bu kargaşaya son vermek için Anadolu’nun çeşitli bölgelerindeki Ermenileri, bir Osmanlı toprağı olan ve savaş alanı dışında kalan Suriye ve Lübnan’a gönderme kararı aldı. Bu amaçla Sevk ve İskân (Tehcir) Kanunu’nu çıkardı (27 Mayıs 1915).

Tehcire Tabi Tutulan Ermeni Nüfusu

Osmanlı Hükûmeti, göç kararının ardından göç sırasında yaşanacak olumsuzlukları engellemek için bir dizi önlem aldı. Önce kimsesiz çocuklar yetimhanelere, ekonomik ve sosyal durumu iyi olan ailelerin yanına verildi. Geri dönüş izni ile bu çocuklar tekrar yakınlarına ve akrabalarına teslim edildi.

Göç sırasında aşiretlerin ve eşkıyaların saldırılarına karşı Osmanlı Hükûmeti geniş önlemler aldı. Görevlerini kötüye kullanan resmî görevliler yargılanarak çeşitli cezalara çarptırıldı. Yol boyunca Ermenilerin bütün gereksinimleri Osmanlı Devleti tarafından karşılandı.

Göç eden Ermenilerin önemli bir bölümü Osmanlı sınırları içinde yer alan Suriye ve Lübnan topraklarına ulaştı. Ancak göç sırasında salgın hastalıklar ve çeşitli çetelerin saldırılarından dolayı bazı Ermeniler hayatlarını kaybettiler. Bu yer değiştirme, bütün Ermenilere uygulanmadı.

Sadece Kafkas Cephesi’nin güvenliğini sağlamak amacıyla Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki Osmanlı vatandaşı olan Ermenileri içermekteydi. Ermenilerin iddia ettikleri şekilde bu göç sırasında bir buçuk milyon Ermeni hayatını yitirmemiştir. Zaten 1914 resmî istatistiklerine göre Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan Ermenilerin toplam nüfusu 1. 234. 671’dir. Günümüzde Ermeniler, bu göç olayını dünya kamuoyuna âdeta bir soykırım şeklinde gösterme gayreti içine girmişlerdir.

Oysa savaş esnasında gerçekleştirilen göç sırasında iddia edildiği gibi bir soykırımın yaşanması söz konusu değildir. Üstelik bu göç kararı, halk tarafından seçilmiş Mebusan Meclisinin çıkardığı bir yasa sonucu uygulanmıştır. Yapılan uygulama, Osmanlı vatandaşı olan Ermenilerin savaş sırasındaki ihanetlerini önlemek için alınmış bir tedbirdir.

Ermeniler bu göç olayını dünya kamuoyunun ilgisini çekmek, kendilerine soykırım yapıldığını ileri sürmek amacıyla kullanmıştır. Ancak tarafsız kaynaklar bugüne kadar böyle bir kanıt ortaya koyamamıştır.

Yorum yapın