Deprem | Türkiye’de Deprem | Deprem Şiddet Karşılaştırması

Jeolojik kökenli olan deprem, yer kabuğunda meydana gelen sarsıntılar sonucu oluşur.

Depremlerin büyük bölümü, yer kabuğunun fay hatları boyunca kırılmasıyla oluşan tektonik depremler şeklindedir. Özellikle insanların faaliyetlerini olumsuz etkileyen bu tür depremler, sonuç olarak afete neden olabilmektedir (Görsel 4.6).

Ayrıca volkanik patlamalar ve karstik alanlardaki mağara tavanlarının çökmesi ile oluşan depremler de vardır.

Görsel 4.6 Amatrice (Emetris) depremi (24 Ağustos 2016 - İtalya)
Görsel 4.6 Amatrice (Emetris) depremi (24 Ağustos 2016 – İtalya)

Yeryüzünde depremlerin yoğun olarak görüldüğü alanlar üç ana kuşak oluşturur. Bunlar; Pasifik Deprem Kuşağı, Akdeniz-Himalaya Deprem Kuşağı ve Atlantik Deprem Kuşağı’dır.

Görsel 4.7 Concepcion depremi (27 Şubat 2010 - Şili)
Görsel 4.7 Concepcion depremi (27 Şubat 2010 – Şili)

Pasifik ve Akdeniz-Himalaya Deprem kuşakları üzerinde bulunan Şili (Görsel 4.7), Peru, Meksika (Görsel 4.8), Filipinler, Endonezya, Çin, Japonya, İtalya, Yunanistan, İran, Pakistan ve Türkiye büyük can kayıplarına neden olan depremlerin yaşandığı başlıca ülkelerdir (Harita 4.2).

Görsel 4.8 Mexico City depremi (20 Eylül 2017 - Meksika)
Görsel 4.8 Mexico City depremi (20 Eylül 2017 – Meksika)

Büyük bir kara parçasının bulunmadığı Atlantik Deprem Kuşağı’nda ise depremlerin afete neden olma olasılığı daha düşüktür. Bunun yanı sıra Avustralya, Arabistan Yarımadası, Büyük Sahra Çölü, Kanada, İskandinavya Yarımadası, Doğu Avrupa ve Asya’nın kuzeyi geçmiş jeolojik zamanlarda oluştuklarından dolayı dünyada deprem riskinin en düşük olduğu alanlardır.

Harita 4.2 Dünyada yaşanmış bazı büyük depremler (büyüklük, meydana gelme zamanı ve yaşanan yaklaşık can kayıpları açısından)
Harita 4.2 Dünyada yaşanmış bazı büyük depremler (büyüklük, meydana gelme zamanı ve yaşanan yaklaşık can kayıpları açısından)

Depremin büyüklüğü deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerji, doğrudan ölçülemediği için Prof. Dr. Richter (Rihter) tarafından 1930’lu yıllarda bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel büyüklüğünün bir ölçüsü olan magnitüd tanımlanmıştır.

Depremin magnitüdü depremin enerjisi hakkında kesin bir fikir vermez. Yine de Richter ölçeği (magnitüd), depremlerin özelliklerinin belirlenmesinde kullanılan çok önemli bir unsurdur. Depremin gücü ya da boyutu, şiddet ve büyüklük olarak iki şekilde ölçülmektedir.

Depremin şiddeti ise depremin yapılar ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Şiddeti tanımlamak için depremlerin gözlenen etkileri ve uzun yılların vermiş olduğu deneyimlere dayanılarak şiddet ölçekleri hazırlanmakta ve depremler bu ölçeklere göre değerlendirilmektedir.

Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı Mercalli (Merkali) şiddet ölçeğidir. Bu ölçeğe göre şiddetler Romen rakamıyla gösterilmektedir.

Bilgi Havuzu

Depremlerin şiddet ve magnitüdleri arasında birtakım deneysel bağıntılar çıkarılmıştır. Bu bağıntılardan şiddet ve magnitüd değerleri arasındaki açıklamalar aşağıdaki gibi verilebilir.

Magnitüd (Büyüklük) / Şiddet Karşılaştırması

Magnitüd Şiddet Açıklama
1,0-2,9 I Hemen hemen hiç hissedilmez.
 

 

3,0-3,9

II Özellikle binaların üst katlardaki bazı insanlar tarafından hissedilebilir.
III Binaların özellikle üst katlarında yaşayanlar açıkça hissederler. Birçok insan sarsıntının deprem olduğunu fark edemez. Duran araçlar hafifçe sallanır. Sarsıntı, büyükçe bir kamyonun geçişi sırasındaki sarsıntıyı andırır. Başlaması ve bitişi insanlar tarafından hissedilebilir.
 

 

 

4,0-4,9

IV Gündüz vakti binalarda bulunan hemen herkes tarafından hissedilen sarsıntı, dışarıda ise çok az kişi tarafından hissedilir. Tabak, pencere ve kapılar sarsıntının etkisi ile titreşime geçerken duvarlardan çatlıyormuşçasına sesler gelir. Büyük bir tırın binaya çarpmasına benzer bir etki uyandırır. Duran araçlar görünür bir şekilde sallanır. Gece vakti bazı insanları uykudan uyandırır.
V Hemen hemen herkes tarafından hissedilir ve gece vakti çoğu insanı uykusundan uyandırır. Bazı pencere ve tabaklar kırılırken dengesiz nesneler de devrilir. Sarkaçlı saatler durabilir.
 

 

5,0-5,9

VI Herkes tarafından hissedilir ve korku verir. Bazı ağır mobilyalar hareket eder, sıvalarda dökülmeler gözlenir. Genel olarak hafif hasarla sonuçlanır.
VII Dizaynı ve inşaatı çok iyi olan yapılarda göz ardı edilebilecek bir hasara yol açarken iyi inşa edilmiş sıradan binalarda hafif ya da orta seviyede hasar gözlenir. Kötü malzeme kullanılmış ya da kötü dizayn edilmiş binalarda ise önemli ölçüde hasara neden olur. Bazı bacalar yıkılır.
 

 

6,0-6,9

VIII Özel olarak dizayn edilmiş binalarda hafif hasar, normal yapılarda orta hasar, zayıf binalarda ise oldukça büyük hasara yol açar. Bacalar, üst üste yığılmış malzemeler ve ağır mobilyalar devrilirken duvar ve kolonlar da yıkılır.
IX Özel olarak dizayn edilmiş binalarda orta düzeyde hasar oluşurken iyi dizayn edilmiş kafes yapılar ekseninden kayar. Normal binalarda büyük hasar oluşur ve yer yer yıkılmalar gözlenir. Binalar temellerinden kayar.
 

7,0 veya daha büyük

X İyi inşa edilmiş ahşap yapılardan bazıları yıkılırken taş ve kafes yapıların büyük çoğunluğu temelleriyle birlikte yıkılır. Demir yolları eğilir.
XI Birkaç yapı (özellikle taş) dışında tüm binalar ve köprüler yıkılır. Demir yolları büyük oranda eğilir ve bükülür.
XII Bütün binalar yerle bir olur. Ufuk çizgisi oynak bir yüzeye dönüşür. Nesneler etrafa savrulur.

Türkiye’de Depremler

Türkiye, Akdeniz-Himalaya Deprem Kuşağı’nda yer aldığından ülkenin hemen hemen her bölgesinde çok sayıda fay hattı oluşmuştur. Bu nedenle fay hatlarının bulunduğu alanlarda çok sık depremler meydana gelmektedir.

Türkiye’de faylar; Kuzey Anadolu Fay Kuşağı (KAF), Batı Anadolu Fay Kuşağı (BAF) ve Doğu Anadolu Fay Kuşağı (DAF) olmak üzere üç ana kuşak oluşturur. KAF; batıda Saros Körfezi’nden başlayarak Marmara Denizi, Düzce, Amasya ve Erzincan üzerinden Van Gölü’nün kuzeyine kadar uzanır.

BAF, Batı Anadolu’daki horst ve grabenlere paralel olarak uzanan çok sayıda faydan oluşur. DAF ise Doğu Afrika’dan başlayarak Amik Ovası, Kahramanmaraş, Bingöl, Van ve Hakkâri’ye kadar uzanır.

Aktif fay kuşakları olarak gösterilen bu alanlar en tehlikeli deprem bölgesidir (Harita 4.3). Ülke yüz ölçümünün %66’sını oluşturan bu alanlarda toplam nüfusun yaklaşık %71’i yaşamaktadır.

Harita 4.3 Türkiye deprem tehlike haritası (AFAD)
Harita 4.3 Türkiye deprem tehlike haritası (AFAD)

Bilgi Havuzu

Cumhuriyet sonrası Türkiye’de meydana gelen bazı büyük depremler şunlardır:

Merkez Üssü Tarih Büyüklüğü (Magnitüd) Can Kaybı (Kişi)
Hakkâri 06 Mayıs 1930 7,2 2514
Erzincan 26 Aralık 1939 7,9 32 962
Niksar (Tokat) 20 Aralık 1942 7,0 3000
Lâdik (Samsun) 26 Kasım 1943 7,2 2824
Gerede (Bolu) 01 Şubat 1944 7,2 3959
Varto (Muş) 19 Ağustos 1966 6,9 2394
Gediz (Kütahya) 28 Mart 1970 7,2 1086
Köprüköy (Erzurum) 30 Ekim 1983 6,8 1115
Erzincan 13 Mart 1992 6,8 653
Gölcük (Kocaeli) 17 Ağustos 1999 7,4 18 374
Düzce 12 Kasım 1999 7,2 845
Bingöl 01 Mayıs 2003 6,1 176
Van 23 Ekim 2011 6,7 604

Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’de meydana gelen büyük depremler içerisinde en fazla can kaybı, Erzincan’da meydana gelen depremde (1939) yaşanmıştır.

Gölcük’te meydana gelen deprem (1999) ise %46,7’lik payla ülke sanayisinin lokomotifi konumundaki bir bölgede yaşandığından ekonominin en çok zarar gördüğü afet olarak kayda geçmiştir (Görsel 4.9).

Görsel 4.9 Gölcük depremi (17 Ağustos 1999)
Görsel 4.9 Gölcük depremi (17 Ağustos 1999)

Ayrıca bu deprem, ülke nüfusunun yaklaşık %23’ünün yaşadığı bir bölgede gerçekleşmiştir. 2011 yılında Van’da gerçekleşen deprem sonucu 604 kişi hayatını kaybetmiş, 1966 kişi yaralanmış, 252 kişi ise enkazdan sağ olarak kurtarılmıştır (Görsel 4.10).

Görsel 4.10 Van depremi (23 Ekim 2011)
Görsel 4.10 Van depremi (23 Ekim 2011)

Türkiye’nin bazı gerçekleri, yaşanan depremlerde can ve mal kaybının yüksek olmasına neden olmaktadır. Bunlar; nüfusun büyük bölümünün aktif deprem kuşağında yer alması, yerleşmelerin alüvyal ova ve vadi tabanları gibi zayıf zeminlere kurulması, bina yapım tekniklerinin yetersiz kalması ve deprem bilincinin yeterince gelişmemiş olmasıdır (Harita 4.4).

Harita 4.4 Türkiye'de iller bazında gerçekleşen depremlerin sayısı ve bu depremlerde yaşanan yaklaşık can kaybı (AFAD, 1900-2013)
Harita 4.4 Türkiye’de iller bazında gerçekleşen depremlerin sayısı ve bu depremlerde yaşanan yaklaşık can kaybı (AFAD, 1900-2013)

Depremin oluşumu önlenemez ve ne zaman olacağı kesin olarak bilinemez. Ancak faylar üzerinde yapılacak çalışmalar ile deprem felaketi yaşanabilecek yerler tahmin edilerek bu konuda gerekli tedbirler alınabilir.

Depremin yol açacağı olası zararları azaltabilmek için alınacak tedbirler; deprem öncesinde, deprem sırasında ve deprem sonrasında olmak üzere üç şekilde sıralanabilir. Alınacak tedbirleri aşağıdaki yazıyı tıklayarak okuyunuz.

>> Deprem Öncesinde, Deprem Esnasında ve Deprem Sonrasında Alınacak Bireysel Önlemler

Yorum yapın