Yeni Türk Harflerinin Kabulü (1 Kasım 1928)

Yazı, toplumda duygu ve düşüncelerin anlatımını ve kültürel devamlılığını sağlayan önemli bir araçtır. Bu sebeple kullanılan alfabe, toplumun diline uygunluk göstermelidir. Dil ve alfabe birliği sağlayan toplumlarda okuma yazma kolay öğrenilir. Kültür ve düşünce yaşamı daha çok gelişir.

Türkler, tarih boyunca birçok alfabe kullanmıştır. Bunların en önemlileri İslamiyet öncesi Türk toplulukları tarafından kullanılan Kök Türk ve Uygur alfabeleridir. Türkler, İslamiyeti kabul ettikten sonra Arap alfabesini kullanmaya başlamışlardı.

Arap alfabesindeki birçok harf Türkçedeki bazı sesleri karşılamakta yetersiz kalmıştı. Arap harfl eri, Arap seslerine uygun olarak hazırlandığı için Türk diline uygunluk göstermiyordu. Bu nedenle Osmanlı Dönemi’nde okuryazar oranı oldukça düşüktü.

Cumhuriyetin ilanından sonra çağdaş ve modern ülkeler seviyesine ulaşmak için daha kolay öğrenilen Latin alfabesinin incelenmesi kararlaştırıldı.

Atatürk, Latin alfabesine geçilmesini istiyordu. Bunun için özellikle Latin alfabesini incelemek ve Arap alfabesinden Latin alfabesine geçişi sağlamak için bir komisyon kuruldu. Dönemin önde gelen edebiyatçıları ve dilcileri bu komisyonda görev aldılar. 1927 yılından itibaren yüksekokullarda bazı dersler (fi zik, kimya, matematik vb.) Latin harfl erine göre yazılıp okunuyordu.

Mustafa Kemal, yeni harfleri tanıtırken (Kayseri-1928)

Daha sonra posta pulları da Latin harfl eri ile çıkarılmaya başlandı. Diğer yandan gazetelerin büyük bir bölümü harf inkılabını destekleyerek eski harfl erle yeni harfl eri yan yana basmaya başladılar. Türk milleti Türkçenin yapısına uygun olan bu alfabeyi kısa zamanda benimsedi.

Atatürk çıktığı yurt gezilerinde halka yeni alfabeyi öğretmeye çalıştı. Alfabenin yenilenmesi çalışmalarına özellikle katkıda bulunan Atatürk, 9 Ağustos 1928 tarihinde İstanbul Sarayburnu’nda yaptığı bir toplantıda yeni Türk alfabesini büyük bir heyecan içinde halka tanıttı. Atatürk, yaptığı konuşmada şunları söylemişti:

“Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmelidir. Her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanseverlik ve milliyetçilik görevi biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir toplumun yüz de onu, yirmisi okuma yazmabilir, yüzde sekseni, doksanı bilmezse bu ayıptır…” (Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 257.)

25 Ağustos 1928’de, Dolmabahçe Sarayı’nda yeni Türk harfl erinin tanıtımı yapıldı ve yeni alfabeler dağıtıldı. 1 Kasım 1928’de Türkiye Büyük Millet Meclisi, Yeni Türk Harfl erinin Kabulü ve Tatbiki Hakkındaki Kanun’u kabul etti.

Bu yasa 3 Kasım’da Resmî Gazete’de yayımlanarak uygulamaya konuldu. Bu yasaya göre; 1929 yılının Ocak ayından itibaren yayımlanan bütün eserlerin yeni alfabe ile basılması benimsendi. 11 Kasım 1928 tarihinde Bakanlar Kurulu, Millet Mektepleri Talimatnamesi’ni kabul etti ve bu yönetmelik 24 Kasım’da Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Bakanlar Kurulu, 1 Ocak 1929 yılında halka yeni alfabeyi öğretmek, okuma yazma seferberliği başlatmak için Millet Mekteplerinin kurulmasını kararlaştırdı. Millet Mektepleri, ülkenin dört bir köşesinde eğitim ve öğretim faaliyetlerine başladı ve vatandaşların açılan okuma yazma kurslarına katılmaları zorunlu hâle getirildi.

Bu kursları bitirenlerin okuma yazma alışkanlıklarını sürdürebilmeleri için “Halk Mecmuası” adıyla bir dergi çıkarılmasına karar verildi. Millet Mektepleri, yeni harfl eri öğretmek ve vatandaşa temel eğitim alanlarında bilgiler vermekle önemli bir görev üstlendi.

Millet Mekteplerinde, her yaştan kadın ve erkeğe okuma yazma öğretildi. Millet Mekteplerinin temel amacı, okuma yazma bilmeyen ve okul yaşını geçmiş bireyleri eğitmekti. 1 Ocak 1929 tarihinden itibaren bir milyonu aşkın insan Millet Mekteplerinde okuma yazmaya başlamış ve kısa zamanda başarı oranı %50’ye ulaşmıştı.

Başka bir ifade ile bir milyon yurttaşın katıldığı bu kurslarda beş yüz bin insan okuryazar olmuştu. Türk milleti, her alanda yenilikleri kısa zamanda benimsediğini böylece göstermiştir. Atatürk, çıktığı yurt gezilerinde yazı tahtasının başına geçerek milletine öğretmenlik yaptı. Ülkede okuma yazma bilenlerin sayısı hızla artmaya başladı.

Millet Mekteplerinden birinde okuma yazma öğrenen Türk kadınları (1929)

24 Kasım 1928’de, yeni Türk harfl erinin kullanılmasını yaygınlaştırmak için göstermiş olduğu çabadan dolayı Atatürk, Millet Mektepleri başöğretmeni ilan edilmiştir. Bu olayın yıl dönümü bütün yurtta “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır.

Harf inkılabı sayesinde eğitim hizmetleri ülkemizin dört bir yanına götürülmüş, ortak bir konuşma ve yazma dili meydana getirilmesinde önemli bir başarı elde edilmiştir. Harf inkılabı ile millî kültürümüz ve dilimiz geniş kitleler tarafından öğrenilmiştir. Çağdaş uygarlıklar düzeyinin üzerine çıkmayı amaç edinen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, harf inkılabı ile önemli bir adım daha atmış oldu.

Harf inkılabının ardında Mustafa Kemal’in bir seyahat dönüşü Ankara’da karşılanışı (1928)

Başlatılan okuma yazma seferberliği ile yabancı dillerin öğrenilmesi daha da kolaylaştı. Diğer yandan bilimsel çalışmalar giderek artmaya başladı. Millî kültürümüzün vatandaşlar tarafından önemsenmesi ile birlikte millî birlik ve beraberliğin güçlenmesi de sağlandı. Millet Mektepleri sayesinde toplumsal bilinç büyük gelişmeler gösterdi. Türk milleti öz güven kazanarak haklarını yasalar çerçevesinde arama imkânını elde etti. Türk toplumu daha bilinçli bir hâle geldi.

Yorum yapın