Uluslararası Terörizm

Günümüzde terörizmle ilgili birbirinden farklı tanımlar yapılıyor. Bunun en önemli nedeni, uluslararası bir boyut kazanan terörizmin; ülkelerin çıkarları doğrultusunda tanımlanmasıdır.

Hangi eylemin terörizm, hangisinin direniş, kimin terörist, kimin bağımsızlık savaşçısı olduğunun somut bir şekilde belirlenememesi bir yana, dünyada yaşanan terör eylemlerinin kaynağı ve hedefi konusunda dahi birbirine zıt yaklaşımlar vardır.

BM, 1994’te yayımladığı deklarasyonda “Politik nedenlerle yapılan, toplumun tamamında ya da bir bölümünde korku ortamı yaratacak cezai eylemler; siyasi, felsefi, ideolojik, etnik, ırksal, dinî ya da herhangi bir gerekçeyle haklı gösterilemez.” kararı ile bir tutum belirlemiştir.

İlk örnekleri çok eski olsa da uluslararası boyuta taşınması 20. yüzyılın ikinci yarısına rastlayan terörizm, 11 Eylül olaylarıyla birlikte 21. yüzyıla da damga vurmuştur. Terör, son derece karmaşık bir neden-sonuç ilişkisine dayanmasından dolayı çözülmesi zor bir sorun gibi görünmektedir.

Terörist eylemler, 20. yüzyılda daha çok önemli devlet adamlarına, aydınlara ve yazarlara yönelik suikastler biçiminde gerçekleştirilmiştir. 1914’te Avusturya-Macaristan Veliahtı Ferdinant’ın, 1962’de ABD Başkanı Keneddy’nin, 1978’de Türkiye’de gazeteci-yazar Abdi İpekçi’nin ve ASALA tarafından Türk diplomatlarının öldürülmeleri bu suikastlere örnektir.

New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne (İkiz Kuleler) gerçekleştirilen saldırı (11 Eylül 2001)

Günümüzde ise özellikle 20. yüzyılın sonları ve 21. yüzyılda terör küreselleşmiş, terör örgütleri iletişim teknolojilerini kullanarak kitlesel katliamlar yapmaya başlamışlardır. 11 Eylül 2001’de ABD’nin İkiz Kuleleri’ne yapılan terör saldırısı sonucunda 3000 civarında insan ölmüştür. Küreselleşmeyle birlikte sınırların eski anlamını yitirmeye başladığı günümüzde terörizmin uluslararasılaşması karşısında terörle mücadele, ülkelerin tek başlarına yürütebilecekleri bir mücadele olmaktan çıkmıştır.

Açlık, yoksulluk ve çevre sorunları gibi terörizm olgusu da devletlerin ortak ve adil bir çözüme yönelmesi ile çözülebilecek bir konu olarak görünmektedir.

Yorum yapın