Türk İslam Devletlerinde Ekonomik Durum

İlk Müslüman Türk devletlerinde bir taraftan halkı zengin kılmaya yönelik önceki ekonomik anlayış devam ettirilirken diğer taraftan İslam dininin etkisiyle yeni anlayışlar ekonomide uygulanmaya başladı.

Bu uygulamalar; israftan kaçınma, devletin üretimden çok denetimle ilgilenmesi, servet ve mülkiyetin yaygınlaştırılması ile gelir dağılımının adil olarak sağlanması olarak özetlenebilir.

Resim 03.11: İpekyolu’nda Bir Kervan

Asya’da kurulan Karahanlılardan Mısır’da kurulan Tolunoğullarına kadar bütün Türk-İslam devletleri, ilk Türk devletlerinde olduğu gibi tarım ve hayvancılıkla beraber ticarete de büyük önem vermiş, özellikle ipek Yolu’nu kontrol altına alarak ve ticaret yollarını emniyetli bir duruma getirmeye çalışmışlardır.

Tolunoğulları döneminde Mısır’ın iktisadi durumu büyük bir gelişme gösterdi. Tolunoğlu Ahmed, Mısır’ın refahının en önemli sebeplerinden birinin ziraat olduğunu görerek özellikle ziraatı geliştirmeye çalıştı. Bunun için de bir taraftan sulama kanallarını ıslah ederken bir taraftan da yeni su kanalları ve kemerler yaptırdı. Gübresi için güvercin yetiştiriciliği, kümes hayvanları, küçük ve büyük baş hayvancılığı geliştirildi. Bütün bu tedbirler tahıl tarımının, bağcılık ve bahçeciliğin gelişmesi, üretimin çeşitlenmesi ve artması, neticede refahın yaygınlaşması sonucunu doğurdu.

Tolunoğulları döneminde Mısır’ın ziraatıyla birlikte keten ve yünlü kumaş ile pamuklu ve ipekli dokumacılığı da gelişti. Bunun yanında sabun ve şeker sanayi ilerledi. Maden işlemeciliği, silah yapımı, yağ elde etme, süsleme ve küçük el sanatlarında önemli ilerlemeler oldu. Bir taraftan da maliye ıslah edildi .Vergi toplama esnasında halkın incinmemesi istendi ve alınan tedbirlerle vergi gelirleri arttı. Fustat, Tinnis, Dimyat, İskenderiye önemli sanayi merkezleriydi.

Tolunoğulları döneminde ticarete de önem verildi. Afrika’dan gelip Mısır ve Suriye’den geçen ticaret yollarının iyi işlemesi için gayret gösterildi. Kara yolları yanında deniz yoluyla ticaretin imkânları da geliştirildi. Böylece ülkenin dış ve iç ticareti artmıştır ki, bu alanda özellikle Yahudiler önemli rol oynamışlardır. Asuan, Fustat, İskenderiye, Şam, Hâlep, Antakya başlıca ticaret merkezleriydi.

İhşidiler ziraatta Tolunoğulları kadar başarılı olamadılar. Bu durumun oluşmasına 940,949,952 ve 963 yıllarında Nil Nehri’n deki su eksikliğinin büyük etkisi oldu. Dokumacılık, deri işlemeciliği, ağaç ve maden işçiliği başlıca sanayi kollarıydı. Ticaret de oldukça gelişmiş durumdaydı.

Karahanlılarda hükümdarın vazifeleri arasında halkı refah içinde yaşatmak ve malî istikrarı sağlamak vardı. Bunlara uyan Karahanlı hükümdarları sayesinde ülkede, gelişmiş bir ekonomik düzen kurulmuştu. Vergiler halkın ekonomik gücüne göre alınıyordu. Verimli topraklar üzerinde halk tarımla uğraşıyor, hayvancılık yapıyordu. El sanatları ve madencilik de gelişmişti. Maveraünnehir şehirlerinin pamuklu, yünlü kumaşları. Fergane’nin madenleri, altın ve gümüş işleri, silahları ünlü idi. Karahanlılar bütün bunları kendileri tükettikleri gibi diğer ülkelere de satıyorlardı. Onlar Çin Seddi yakınlarından, Ceyhun nehrine kadar uzanan topraklarda eski kervan ticaretini de yeniden canlandırmışlardı. Ana yollar üzerinde ribat adıyla kurdukları kervansaraylarda ticaretin gelişmesine yardımcı oluyorlardı. Hükümdarlar ticaret kervanlarının güvenliğine önem veriyorlardı. Örneğin Karahanlı Tamgaç Han ticaret mallarına zarar verenleri şiddetle cezalandırmıştır.

Gaznelilerin, özellikle Hindistan topraklarını ele geçirmeleriyle elde ettikleri bol ganimet, ekonomilerini güçlendirmişti. Çin’den başlayan ve Gazne topraklarından geçen ticaret yolları sayesinde önemli gelir elde etmişlerdi. Onlar da tarım ve ticaretin gelişmesi için çalışmışlar, topraklarındaki madenleri işletmişlerdi.

Selçuklularda iktisadi hayat, kervan yolları sayesinde parlak bir seviyeye erişmişti. Ticaret kervanları; Türkistan, Harezm, İran, Azerbaycan, Irak, Suriye ve Anadolu istikametinde emniyetle sefer yapıyorlardı. Gazneliler devlet teşkilatından bir çok şekilde faydalanan Selçuklular, ticaret yolları ile ilgili hususları da onlardan almışlardır. Meselâ Gazneliler gibi Selçuklular da, ticari kervanlara askerî muhafızlar koyarak, kervanın emniyetini sağlarlardı. Ticaret yolları üzerinde çok sayıda kervansaray ve han yapmışlardı. Bu yollarda gidip gelen kervanlar askerî kuvvetler tarafından korunurdu. Hatta zarara uğrayan bir kervancının zararı, devlet hazinesinden mevcut hukuka göre karşılanırdı.

Selçuklular, ticarete ve ticaret yollarına büyük bir önem verdikleri gibi, ziraata da değer vermişlerdi Devlet geniş topraklara sahipti. Sultan Melikşah ve Sultan Sencer tarafından Irak, Horasan ve Harezm’de açılan veya imar edilen sulama kanalları sayesinde zirai üretim çok artmıştı. Üretilen ürünlerde ilk sırayı buğday alıyordu. Ayrıca pamuk tarımı ve meyvecilik de gelişti. Selçuklular tarım, ticaret ve hayvancılığın dışında esnaf, zanaatkâr ve işçi olarak da ekonomik hayata katıldılar. Devletin başlıca gelirleri: öşür, haraç, cizye ve gümrük vergileri, madenlerin işletilmesinden elde edilen gelirler ve ganimetler idi. Öşür, Müslüman halktan alınan ürün vergisiydi. Müslüman olmayan halktan alınan ürün vergisine ise haraç deniyordu. Ayrıca yine Müslüman olmayan halktan devletin koruması karşılığında cizye (baş vergisi) adı altında bir vergi alınıyordu. Vergiler başkentteki Büyük Divanda belirlenirdi. Tespit edilen miktarın üzerinde vergi alanlar cezalandırılırdı.

Selçuklu ülkesinde genellikle göçebe Türkler hayvancılıkla uğraşmışlardı. Onlar, sürüler hâlinde at, koyun ve sığır beslemişlerdi. Bu hayvanların etinden, sütünden ve derilerinden faydalanılmıştır.

Sanayi şehir hayatı içinde önemli bir yer tutmaktaydı. Kumaş dokuma tezgâhları, demir fırınları, deri işleme atölyeleri, zamana göre en ileri sanayi olan kâğıt imalâtı; yine çini, cam gibi maddeler üreten fırınlar ve imalathaneler, ülkenin her tarafına yayılmıştı.

Abbasilerin kurduğu fütüvvet teşkilatı, Türklerde ahilik adını aldı. Esnafların mesleki örgütü olan ahilik, ilgili meslek dalında dayanışmayı, üretimde kaliteyi ve disiplini sağlıyordu. Müslüman olmayanlara kapalı olan bu örgüt, Türklerin yerleşik hayat içindeki ekonomik etkinliklerde kendilerini geliştirmelerini sağladı.

Selçuklu sultanlarının bastırdığı madenî paralardan o devrin ekonomik düzeyi hakkında bilgi edinmek mümkündür. Selçuklularda ilk parayı Tuğrul Bey bastırdı. Tuğrul Bey’den sonra iktidara gelen Selçuklu sultanlarından Alp Arslan, Melikşah, Kirman bölgesi meliki Çağrı Bey’in oğlu Kavurd’da altın para bastırdılar. Bastırılan altın paraya dinar, gümüş paraya da dirhem adı verilmiştir.

Harezmşahlar Devleti’nde ekonomik durumu anlatan aşağıdaki metni okuyunuz.

Harzemşahlar’da İktisadi Durum

Harizm, tarihin çok eski dönemlerinden beri verimli bir tarım merkezi ve çok önemli ticaret yollarının kesiştiği bölge olarak bilinir. Çöller arasından ilerleyen Ceyhun (Amuderya), Aral gölüne yaklaştığında bir yelpaze gibi kollara ayrılarak her türlü tarıma elverişli bir hayat kaynağını oluşturur. Bu hâliyle Harizm arazisi, tabiatın yer yüzünde cömert davrandığı müstesna bölgelerden birisidir. Bu sebeple eski çağlardan beri kalabalık insan kitlelerini kendisine çekmiş, onları sinesinde barındırmıştır.

Genel hububat tarımı yanında, pamuk ekimi, bahçecilik ve nihayet hayvancılık Harizm’de gelişmiştir. Bölgenin ihraç malları arasında; kurutulmuş balık, ipekli ve yünlü kumaşlar, süslü elbiseler, bal, peynir ve özellikle halifenin sarayına gönderilen kavun, ayrıca sığır, deve, av kuşları, her çeşit deri, kürk, meşe, gürgen gibi orman ürünleri, zırh, kılıç önemli yer tutardı. Harizm’in, Çin, İran, Hindistan gibi Asya ülkeleriyle Sibirya düzlükleri, Güney Rusya ve İskandinav ülkelerinin tam ortasında, buraların birbiriyle ilişkilerini en kolay şekilde sağladıkları büyük yolların kavşak noktasında bulunuyordu.

Sayılan bütün bu diyarlardan gelen kalabalık ve zengin kervanlar, Harizm’de karşılaşıyorlar, yüzlerce farklı malı onun pazarlarına indiriyorlardı. Böylece Harizm çok işlek bir ticaret merkezi olarak karşımıza çıkıyordu. Kuzey ve Doğu Avrupa ile Güney Rusya’da faaliyet gösteren Harizmli tacirlerin gayretleriyle veya Kuzey Avrupa ve Bulgar tüccarları vasıtasıyla; Volga Bulgarlarından işlenmiş hayvan derileri, bal, mum, giyecek eşyası, İskandinavya’dan balık dişi, tutkal, zırh ve kılıçlar, Sibirya steplerinden sığır ve at sürüleri gibi çeşitli mallar getirilip Harizm pazarlarında satışa sunuluyordu.

Çin ve İç Asya ile Harizm arasındaki ticari ilişkiler de büyük öneme sahipti. Nitekim Moğollarla Harizmşahlar arasında ortaya çıkan ve sonuçta büyük bir savaşla neticelenen gelişmelerde de ticaret önemli yer tut makta idi. Sonuç olarak şunu ifade edebiliriz ki; Harizmşahlar döneminde, Harizm bölgesindeki ekonomik imkânlar, burasının güçlü ve çok ülkeleri birleştiren bir devletin çekirdeğini oluşturmasıyla daha da gelişmiştir. Bu sayede ticaret daha kolaylaşmış, sulama kanallarının düzenlenmesi üretimin artmasını, bütün bunlar da bölgede refah ve hayat seviyesinin yükselmesini temin etmiştir. (Nesimi Yazıcı, İlk Türk İslam Devletleri Tarihi, s,380-382 )

Yorum yapın