İlk Türk-İslam Devletleri Döneminde Yetişen Başlıca Bilim Adamları

İlk Türk-İslam Devletleri döneminde yetişen başlıca bilim adamları kimlerdir, genel olarak bakalım.

Harezmi

Dokuzuncu yüzyılda yetişen cebir alanında ilk defa eser yazan Müslüman-Türk matematik, coğrafya ve astronomi âlimidir. Adı Latinceye Alkhorizmi, Fransızcaya Algorithme, İngilizceye ise Augrim şeklinde geçmiştir.

Harezmi, Hire bölgesinde bir Türk şehri olan Harezm’den ilim öğrenmek için zamanın ilim merkezi olan Bağdat’a gitti. Burada kıymetli İslam âlimlerinden ders aldı ve kendini yetiştirdi. Zamanın Abbasi Halifesi Me’mûn’dan (813-833) büyük destek gördü. Me’mûn kurduğu kütüphanenin idaresini Harezmi’ye verdi. O zamana kadar olan matematik ve astronomi kaynaklarını inceleme imkanı bulan Harezmi, Bağdat’taki ilimler akademisi olan Dârülhikme’de görev aldı.

Harezmî, matematik ilminin yanında astronomi ve coğrafya ilimlerinde de söz sahibiydi. O, yeryüzünün yapısını inceleyerek, kendi buluşu olan bilgileri ortaya koydu. O zamanlar bilinen; şehir, dağ, nehir ve adaları inceledi.

Yeryüzünün çapını hesaplamak için Halife tarafından bir heyetle vazifelendirildi. Kitâbu-Sûret-il-Arz adlı enlem ve boylam kitabını, heyetin hazırladığı esere ilave etti. Bu eserinde Nil Nehrinin kaynağını açıkladı. Batlamyus’ün astronomik cetvellerini tashih etti. Onun hazırladığı astronomi tabloları asırlarca ilim dünyasına rehberlik etti. Bu tablolar 16. asırda Avrupalı bilginlere rehber olmakla kalmamış başta Endülüs âlimleri olmak üzere bütün Müslüman fen âlimleri tarafından incelenmiştir.

Harezmi’nin matematik, astronomi ve coğrafya alanlarında yazdığı eserlerinden bazıları şunlardır: Kitâb fil-Hisâb,  Kitâbu  Cedâvil-in-Nücûm ve Harekâtihâ, Kitâb-ul-Muhtasar fil Hisâb-il-Hindî, Kitâb-ül-Muhtasar fi Hisâb-il-Cebri vel-Mukâbele

İlk Türk-İslam Devletleri Döneminde Yetişen Başlıca Bilim Adamları
Resim 03.12: Harezmi Temsilî Resim

İbni Türk (IX. yüzyıl)

İbni Türk, Hazar Denizi’nin güneyinde doğmuş Türk bilginidir. Harezmi kadar olmasa bile cebir ilminin temelinin atılışında büyük hizmetleri olmuştur. İlim ve faziletinin üstünlüğünden dolayı kendisine Ebû’l Fazl denilmiştir. Çağdaşları İbn Türk için;

“Matematik ilminde bilgili, bu alanda öncü, adı matematikçilerin dilinden düşmeyen bir hesaplama uzmanı” diyerek değerlendirme yapmışlardır.

Farabî (870 950):

Muhammed adında bir Türk komutanın oğlu olan Ebû Nasır Muhammed Farabî; matematik, fizik, astronomi, felsefe, mantık ve siyaset alanlarında yetişmiş büyük bilim adamıdır. Aristo’nun eserlerini inceleyip yeni yorumlar getirdiği için ikinci öğretmen anlamına gelen Muallim-i Sâni unvanıyla anılmıştır. İhsaü’l Ulûm  adlı eserinde ilk defa bilimlerin sınıflandırılmasını yapmıştır. Eserlerinden birçoğu Latinceye çevrilerek Avrupa’ daki üniversitelerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Batı dünyası onu Latince, Alfarabius olarak adlandırmıştır.

Farabî, eğitime ilişkin görüşler de ileri sürmüştür. Ona göre üç tür eğitimci vardır. Aile reisi; aile içindekilerin, öğretmen; çocuk ve gençlerin, hükümdar da milletin eğitimcisidir. El Medine tü-l Fazıla (Erdemli kent) adlı eserinde devlet başkanında bulunması gereken yetenek ve özellikleri sıralamıştır. Hükümdarın bilge olmasını ilk şart olarak belirtmiştir. “Bilge olmayan bir hükümdarın ülkesi kalıcı olamaz” diyerek bilginin önemi üzerinde durmuştur.

Farabî, havanın titreşimlerinden ibaret olan sesin mantıki izahını da yapmıştır. Bunu deneylerle de ispatlamıştır. Böylece musiki aletlerinin yapımında gerekli olan kuralları bulmuştur. Musiki üzerine yazdığı Kitab’ül Musik’ıl Ekâbir (Büyük müzik kitabı) adlı bir de eseri bulunmaktadır.

ElBiruni (Beyrunî) (973-1051)

Harezm’de doğmuş, Gazneli Mahmut’un himayesine girmiş ve ondan destek görmüş büyük Türk bilginidir. Farabî gibi çeşitli bilim dallarıyla ilgilenmiş ve geometri, coğrafya, matematik, astronomi, tarih, felsefe, fizik gibi konularda yüz ondan fazla eser vermiştir. Fizik alanında yaptığı çalışmalar sonucunda on altı maddenin özgül ağırlıklarını gerçeğine yakın olarak tespit etmiştir.

İlk Türk-İslam Devletleri Döneminde Yetişen Başlıca Bilim Adamları
Resim 03.13: Biruni’ye Ait Özgül Ağırlık Ölçüm Aletleri

Biruni, bilimlerin ilerlemelerinin önündeki en büyük engelin “serbest düşüncenin olmayışı” olduğunu söyler. Enlem ve boylam dairelerini de tespit eden Biruni, dünyanın güneş etrafında dönüşünün bir yılda gerçekleştiğinden söz eder. Asârü’l-Bâkiye adlı ünlü eserinde Asyalı milletler hakkında bilgi vermekte ve astronomiden bahsetmektedir. Hint Tarihi kitabında ise Hindistan’ın dini, bilimi ve coğrafyası hakkında bilgiler vermektedir.

İbn-i Sina (980-1037)

Avrupa’da “Avicenna” diye tanınmıştır. Maveraünnehir’de doğmuş ve felsefî konularda Farabî’nin etkisinde kalmıştır. İbn-i Sina tıp, matematik, fizik, mantık, astronomi, ahlâk, felsefe, botanik, zooloji konularında iki yüz yirmi kadar eser vermiştir. Küçük yaşta hafız olan İbn-i Sina, doktor ve bilim adamı olmasının yanı sıra siyaset adamı ve seyyah olarak da faaliyetlerde bulunmuştur. Maceralı bir hayat yaşayan İbn-i Sina’nın yazdığı El Kanun fi’tTıp adlı eseri Avrupa’da asırlarca ders kitabı olarak okutulmuştur.

İlk Türk-İslam Devletleri Döneminde Yetişen Başlıca Bilim Adamları
Resim 03.14: İbn-i Sina Bir Hastaya İlaç Veriyor Temsilî resim

İbn-i Sina kalp ve beyin üzerinde çalışmış, küçük ve büyük kan dolaşımını keşfetmiş ve bu konulardaki hastalıkların tedavisi için ilaçlar yapmıştır. Ayrıca ruh hastalıklarını sevgi, şefkat ve müzikle tedavi etme yöntemleri geliştirmiştir.

İbn-i Sina’nın Eserleri

İbn-i Sina’nın tıp sahasında en büyük eseri El-Kânun fıt-Tıb adlı kitabıdır. Beş ciltten meydana gelen eser, öğrencilerin kolaylıkla anlayabilecekleri şekilde kısa notlar ve özetler hâlinde yazılmıştır.

On ikinci asırda Latinceye tercüme edilen Kânun, Avrupa üniversitelerinde ders kitabı hâline gelmiştir. On yedinci asrın ortasına kadar Fransa’da  Montpellier  ve Belçika’da Louvain Üniversitelerinde mecburi ders kitabı olarak okutuldu. Batı dillerine çevrilen Kânun ilk defa 1473 senesinde Milano’da basıldı. 1500 senesine kadar Galen’in (Calinos’un) iki ciltlik eseri bir defa basılmasına rağmen, İbn-i Sina’nın Kânun’u on altı defa basıldı.

On sekizinci asırda Sultan Üçüncü Mustafa zamanında, Mustafa bin Ahmed adında Tokatlı bir doktor tarafından Türkçeye çevrildi. Bu esere, Tül-Mathûn adı verildi. Eserin el yazması, Ragıp Paşa Kütüphanesi 1542 numarada kayıtlıdır.

Diğer eserlerinden bazıları şunlardır:

  1. Eş-Şifâ: Ansiklopedik bir eserdir. Burada mantık ve matematikten başlayıp, bütün tabiat ilimlerinden metafiziğe kadar çıkılmaktadır. On sekiz
  2. En-Necât: Üç cilt olup, Şifâ adlı eserin kısaltılmışıdır. El-İşârât vet-Tenbihât,4. Hikmet-i Arûzî, 5.Hikmet-i Meşrikiyye, 6.Esbâbu Hudûs-il-Hurûf, 7.Et-Tayr, 8.Esrâr-usSalât, 8.Lisân-ül-Arab, 9.En-Nebât vel-Hayevân,10.El-Hey’e,11.Esbâbu Râd vel-Berk (Şimşek ve gök gürültüsünün sebepleri),12.Ed-Düstûr-ut-Tıbb 13.Aksâm-ül-Ulûm 14.El-Hutab.

(Türk Bilim Adamları, Muhittin Öngüt, Eda Özdemir,s,120)

Gazali

Asıl adı Hüccetü’l-İslam Ebû Hamid Muhammed bin Ahmed el-Gazzali’dir. Miladi 1058 yılında İran’ın Horasan bölgesinin Tûs şehrinde dünyaya geldi. İlk öğrenimine Tus’ta başladı. Daha sonra Nişabur’a giderek buradaki Nizamiye Medresesi’ne girdi. Bu medresede Şafiî fıkhı, akaid ve mantık alanlarında güçlü bir âlim olarak yetişti. Medrese eğitimini tamamladıktan sonra Bağdat Medresesi müderrisliğine tayin edildi. Dört yıl süren müderrislik döneminde çeşitli eserler yazdı.

Büyük Selçuklular Dönemiâlimlerindenolan Gazali,Halife Muktedî Biemrillah’ın ilgisine mazhar olmuş, şöhreti ve saygınlığı , vezirlerin ününü bile geride bırakmıştı. Gazali kendisini manevi alanda daha da geliştirmek amacıyla Şam’daki Emeviye Camii’ne çekildi. Şam’da On bir yıl süren bir inziva hayatı oldu. Bu sırada en önemli eseri olan İhyaü’l Ulûmiddin (Din ilimlerinin yeniden yapılanması) adlı eseri yazdı. Bu eser Selçukluların özellikle Bâtınilerin zararlı ve bölücü fikirleriyle mücadele ettikleri bir dönemde yazılmış olması açısından oldukça önem taşır. Ayrıca bu eser günümüzde de ününü korumaktadır. Gazali 1106’da tekrar medreseye döndü.

Üç yıl kadar müderrislik yaptıktan sonra , memleketi Tûs’a gitti. İmâm-ı Gazali ömrünün son yıllarını ders okutmak, dinî sohbetlere katılmak ve eser yazmakla geçirdi. 1111 tarihinde vefat etti. Kabri Tûs şehrindedir.

Ömer Hayyam (… 1123)

Selçuklular Dönemi’nin en ünlü bilgin ve şairlerindendir. Sultan Melikşah zamanında matematik, tıp ve astronomi alanlarında çalışmalar yaptı. Muhammed Beyhâki ile cebir, geometri konularında eserler yazdılar. Ömer Hayyam ve zamanın bilim adamlarından oluşan bir heyet Takvim-i Melikşah veya Takvim-i Celâlî denilen bir takvim düzenledi.

İlk Türk-İslam Devletleri Döneminde Yetişen Başlıca Bilim Adamları
Resim 03.15: Ömer Hayyam

Hayyam’ın eserlerinden on sekiz tanesinin adı bilinmektedir. Bunlardan bazıları şunlardır: 1.Ziye-i Melikşahi (Astronomi ve takvime dair, Melikşah’a ithaf edilmiştir) 2.Kitabün fi’l Burhan ül Sıhhat-ı Turuk ül Hind (Geometriye dair) 3.Risaletün fi Berahin İl Cebr ve Mukabele (Cebir ve denklemlere dair) 4.Müşkilat’ül Hisab (Aritmetiğe dair)

Harzemşahlar döneminde yaşayan âlim ve din adamlarının başında; Şeyh Necmeddin Kübrâ, Safiyüd’din, Fahrüddin Râzi ve Zamahşerî gelmekte idi. Safiyü’ddin Şerefiyye adlı eserinde Türk müziği hakkında çok mükemmel bir inceleme yapmıştı. Eseri, batılı müzikologlar “düşünülmesi bile düşünülemeyecek kadar muazzam bir eser” diyerek övmüşlerdir.

Gazneliler dönemi tarih yazıcılığı bakımından oldukça önemlidir. Meşhur tarihçi Utbi yazdığı“Kitabu’l Yemini” adlı eserinde Sebük Tegin ve Sultan Mahmut devri olaylarını anlatmıştır. Gerdizi ve Ebû’l Fazıl Beyhakî de bu dönemin diğer önemli tarih yazıcılarındandır.

Gerdizi’nin önemli eseri Zeyn el-Ahbar, Beyhakî’nin eseri de Tarih-i Mesûdî’dir. Selçuklu sultanları, tarih yazımını teşvik etmişlerdir. Bu dönemde Selçukluların kökeninden bahseden Meliknâme yazılmıştır. Risâle-i Melikşahiye, Tarih-i Al-î Selçuk, Zinet’ülküttâb dönemin tarih kitaplarıdır. Yine Ali Kaainî, Mefâhir’ülEtrâk isimli eserini Sultan Sancar adına Selçuklu döneminde yazmıştır.

İlk Türkİslam devletleri döneminde vakıf yoluyla işletilen hastahaneler de açılmıştı. Karahanlı hükümdarı Tamgaç Buğra Han 1065 yılında Semerkant’ta vakıf yoluyla bir hastahane kurdurmuştu. Bu hastanede kimsesiz, yardıma muhtaç ve ümitsiz hastalar tedavi edilmekteydi. Vakfın geliri bilim adamlarına, doktorlar ve diğer görevlilerin maaşlarına, hastaların ihtiyaçlarına, ilaçlarına ve hastanenin onarımı ve bakımına harcanmıştır.

Hastanelerde tedavinin yanında tıp öğrenimi verilerek bilim adamı da yetiştirilmiştir. Tuğrul Bey’den itibaren Selçuklu Devleti de, eğitim-öğretim alanında olduğu gibi hazinesinden para harcamadan sağlık hizmetlerini yürütmeye çalışmıştır.

Selçuklu döneminde Şam’da kurulan Nureddin hastahanesi ile Tolunoğlu Ahmet’in Kahire’de açtırdığı hastaneler oldukça ünlüdür. Tolunoğulları hastanesinde zengin, fakir, asker ve köle herkes tedavi görmüştür. Ayrıca akıl hastaları için de tedavi uygulanmıştır.

Yorum yapın