Talas Savaşı ve Türklerin İslamiyete Girişleri

Öncelikle Talas Savaşı çıkışı ve nedenlerine bakalım. Abbasilerin başa geçmesiyle birlikte hemen bütün cephelerde olduğu gibi Türkler ile yapılan mücadeleler de hızını kaybetti. Maveraünnehr’de Türk-Arap mücadelelerinin devam ettiği sırada bazı Türk beyleri Abbasilere karşı Çin’den yardım istemişlerdi. Türkistan’da hakimiyet kurmak için bu daveti iyi bir fırsat bilen Çin, 747 yılında büyük bir ordu ile batıya doğru ilerlemeye başladı.

Ancak Çin’in sert tutumu ve bilhassa Taşkent beyi Bagatur Tudun’un öldürülmesi, bu sefer de Türkler’i Horasan valisi Ebû Müslim’den yardım istemeye sevketti. Ebû Müslim yardım teklifini derhal kabul ederek Ziyad b. Salih komutasındaki bir orduyu Çin kuvvetlerine karşı gönderdi.

Talas Savaşı ve Türklerin İslamiyete Girişleri

Türklerle Müslüman Arapların müttefik kuvvetleri 751 yılında Talas suyu kıyısında bugünkü Almaata yakınında Çin kuvvetleriyle karşılaştı.751 yılının temmuz ayında beş gün devam eden savaşta Çinliler ağır kayıplar vererek savaş meydanını terk ettiler.

Talas Savaşı Sonuçları

1) Talas Savaşı sonrası Türkler ile Müslüman Araplar arasında ilişkiler yumuşadı ve savaşların yerini dostluklar aldı.

2) İslam dini yavaş yavaş Türkler arasında tanınmaya başladı. Bunun sonucunda Türkler kitleler hâlinde Müslümanlığı kabul etmeye başladılar. Türkler arasında İslamiyet’in yayılması Orta Asya ve Horasan bölgesinde İslam kültürüne dayanan yeni bir uygarlık ortamının oluşmasını sağladı. İslamiyet’i kabul eden ilk Türk topluluğu Karluklar oldu.

3) Talas Savaşı zaferi ile Orta Asya, Çinlilerin kontrolüne girmekten kurtarıldı.

4) Müslüman Araplar, Çinlilerden kâğıt imal etmesini öğrendiler. Kâğıt, tarih boyunca bilginin korunması, nesilden nesile ve toplumdan topluma yayılmasında en önemli araçlardan biri olmuştur. Bu bakımdan Talas Savaşı’nın dünya kültür tarihi bakımından en önemli sonucu Arapların Çinlilerden kâğıt imal etmeyi öğrenmeleridir. Müslüman Araplar kâğıdı ilk kez Çin’in dışında üreterek medeniyetin bütün dünyada hızla yayılmasına katkı yapmışlardır.

5) Abbasi Devleti yönetiminde Türkler görev almaya başladılar.

 

İslamiyet’i Karluklardan sonra , Yağma ve Çiğil boyları kabul ettiler. İslamiyet’i kabul eden ilk Türk Devleti İdil (Volga) Bulgar Hanlığı, İslam ülkelerinin tamamen uzağında idi ve bu dinin kabulüyle Bulgar toprakları İslam coğrafyasına katılmış, Bulgar milleti de Abbasi hilafetinin manevi otoritesini kabul etmişti. İslamiyeti  devlet dini olarak kabul eden ikinci büyük Türk  devleti Karahanlılardır. Karahanlılar İslamiyet’i kabul eden ilk büyük Müslüman Türk Devleti olarak kabul edilir. Karahanlı, Gazneli ve Selçuklular birer İslam devleti olarak ortaya çıktıkları ve varlıklarını sürdürdükleri sürede, hem eski İslam topraklarından bazı bölgelere sahip olmuşlar hem de çok geniş yeni bölgeleri İslam ülkesi.

İlk Müslüman Türk Devleti

Türkler arasında İslamiyet’i devlet dini olarak kabul eden ilk devlet İdil (Volga) Bulgar Devleti’dir. 922’de mucizevi bir hidayet eseri olarak İslam’ı kabul eden Bulgar hükümdarı (Ilteber) Almuş, Abbasi Halifesi Muktedir-Billah’a bir elçilik heyeti göndererek kendisine İslam dinini tebliğ edecek din bilginleri (fakihler), camii ve kale yapımına yardımcı olacak ustalar istemiştir. Halife Muktedir de bu isteği memnuniyetle kabul edip istenen din adamları, usta ve parayı hakana göndermiştir. Sefaret heyeti soğuğa karşı kalın Türk elbiseleri giyerek Oğuz, Peçenek ve Başkurt bölgelerinden geçerek Etil kıyılarından İlteber Almuş’un otağına vardılar.

16 Mayıs 922 tarihinde toplanan Etil (İdil) Bulgar beyleri halifenin İslam’a davet mektubunu büyük bir hürmetle ayakta dinlediler. Yeri göğü titreten tekbir sesleriyle Müslümanlığı kabul ettiler. Türkistan’da olduğu gibi burada da Müslüman olan İdil Bulgarları göçebe hayatı terk edip yerleşik hayata geçmeye başladılar. Böylece İdil Bulgarları Müslümanların kuzeybatıdaki temsilcileri oldular. Başkurtlar gibi Batılı Türk boylarının da İslamiyet’i kabul etmesinde önemli rol oynadılar. Bu elçilik heyetine kâtip olarak katılan İbn-i Fadlan bu seferle ilgili bir seyahatname kaleme almış ve eser Türkçeye çevrilmiştir. (Abdülkerim Özaydın, Türklerin İslamiyet’i Kabulü, GTT Ansiklopedisi ,C 2,S,643,644)


İslam Öncesi İnanış İslam İnanışı
Gök Tanrıya inanılıyordu. Tek Allah inancı vardır.
Hırsızlık, yalancılık, adaletsizlik yasaklanmıştı. Hırsızlık, yalancılık ve adaletsizlik günah sayılmaktadır.
Ahiret, ucmağ( cennet) ve tamu ( cehennem) inancı vardı. Ölümden sonra cennet ve cehennem hayatı başlar.
Temizliğe önem veriliyordu. “Temizlik imandandır.” ilkesi vardır.
Farklı inançlara hoşgörülü bir bakış söz konusuydu. İslamiyet hoşgörü dinidir.
Din adamlarının herhangi bir üstünlüğü bulunmuyordu. Din adamlarına ayrıcalık tanıyan ruhban sınıfı yoktur.

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinde inanç benzerlikleri etkili oldu.

Türkler Gök Tanrı’ya tapar ve onun yeri göğü yarattığına ve her şeyin hakimi olduğuna inanırlardı. Ellerini gökyüzüne kaldırarak dua eder ve öldükten sonra iyilerin cennete, kötülerin ise cehenneme gideceğine inanırlardı. Ayrıca Türk töresindeki hırsızlık yapmama, yalan söylememe, temizliğe önem verme, adaletli davranma ve başka inanışlara hoşgörü gösterme gibi ilkeler İslamiyet’te de yer alıyordu.

Diğer yandan Türklerin cihan hakimiyeti ülküsü, İslamiyet’teki cihat anlayışı ile uygunluk gösteriyordu. Bütün bu benzerliklerden dolayı Türkler İslamiyet’i kolayca benimsemişlerdir. Türkler bütün benlikleriyle İslam’ı kabul etmişlerdir. Bu hususu meşhur tarihçi Fahreddin Mubarekşah (XIII. yüzyılın ilk çeyreği)şöyle anlatır:

“Başka kavimlerin Müslüman iken de gayri Müslim ana, baba ve yakınlarıyla ilişkilerini kesmedikleri görüldüğü ve samimi bir Müslüman olmak için uzun bir zamana ihtiyaçları olduğu hâlde Türkler Müslüman olduktan sonra Müslümanlığa öyle sarılırlar ki bir daha adlarını, yerlerini ve yakınlarını hatırlamazlar; hiçbir Türkün Müslüman olduktan sonra din değiştirdiği de görülmemiştir”.(Nesimi Yazıcı, İlk Türk İslam Devletleri Tarihi ,s.66)

Yorum yapın