Sultan Sancar (Sencer ) Dönemi (118-1155)

Mehmet Tapar’ın ölümünden sonra oğlu Mahmut Selçuklu tahtına oturdu. Mahmut tecrübesiz olduğundan devlete hakim olamadı. Devlet erkanının çoğu Sancar’ı desteklediğinden, Sancar tahta oturdu ve yeğeni Mahmut’a devletin batı taraflarının idaresini verdi.

Selçuklu Devleti’nin son büyük hükümdarı Sancar’dır. Onun 1118 yılında hükümdar olmasıyla birlikte Berkyaruk’un idaresi ile başlayan fetret devri sona erdi.

Devletin ağırlık merkezini Batı İran’dan, tekrar Merv şehrine taşıyan Sancar, batıdaki bütün Selçuklu ülkelerini kendine bağlayarak, “en büyük sultan” unvanını aldı. Bundan sonra Sancar, tıpkı meliklik zamanında olduğu gibi, doğudaki aktif faaliyetlerini devam ettirebilmek için batıdaki işleri yeğeni Mahmut’a bıraktı.

Sancar, Harezmşahlar, Karahanlılar ve Gaznelilerden sonra, Afganistan’da gelişmekte olan Gurluları da Selçuklulara bağlayarak (1121), devletin doğu sınırlarını tamamen güvenlik altına aldı. Ayrıca o, zaman zaman Harezmşahların istiklâl hareketlerini başarıyla kırdığı gibi, Karluk kabilelerinin Karahanlılara çıkardıkları güçlükler yüzünden seferlere çıkıyordu. 1133 yılına gelindiğinde Sancar’ın gücü doruk noktasına ulaşmıştı. Bu sırada o, Horasan, Maveraünnehir, Harezm’e doğrudan hükmediyor; Anadolu, Irak, Azerbaycan, Kirman, Kuzey Hindistan ve Hicaz bölgeleri de onun üstünlüğünü tanıyorlardı.

Doğuda beliren Moğol Karahıtaylarının  Maveraünnehir’e girmeleri ve bura da gittikçe güçlerini artırmaları, Sancar’ı son derece telaşlandırdı. Çünkü, uzun bir mücadele sonucunda meydana getirdiği emniyet çemberi Karahıtaylar tarafından kırılmıştı. Bu sebepten, Selçuklu orduları ile Karahıtay orduları Maveraünnehir’in kaderini tayin için 1141’de Semerkand yakınlarındaki Katvan çölünde karşı karşıya geldiler. Sancar, ilk defa bu savaşta ağır bir yenilgiye uğradı ve Selçuklu ordusu bozgun hâlinde dağıldı. Bütün ağırlıkları ile Selçuklu karargâhı Karahıtayların eline geçti. Bundan sonra Karahıtaylar Maveraünnehir’e tamamen hakim oldular.

Katvan Savaşı’ndan sonra devletin göz kamaştırıcı parlaklığı birden sönmeye başladı. Tâbi devletlerin Sancar’a karşı tutumları da temelden değişti. Bir taraftan Harezmşahlar, diğer taraftan Gurlular harekete geçtiler; Sancar’ın başkentine varıncaya kadar her yeri talan ettiler. Sancar, kısa sürede tekrar mücadeleyi ele alacak şekilde güçlenmeyi başardı. O, her iki devleti de yenerek, tekrar yüksek hakimiyet haklarını tanıttı.

Karahıtayların baskısıyla Horasan’a çok sayıda Oğuz kitleleri gelmişti. Sultan Sancar ile soydaşı Oğuzlar arasında vergi yüzünden anlaşmazlık çıktı.

Sultan Sancar

Sultan Sancar Hakkında

En büyük sultan olarak Selçuklu devletini yöneten Sancar’ın saltanat zamanı (MS 1118-1157), ünlü Türk tarihçisi M. Altay Köymen tarafından Selçuklu tarihinde “İkinci İmparatorluk Devri” başlığı ile adlandırılmıştır.

Sultan Sancar’ın Selçuklular ve İslam tarihindeki mevkisini gösteren önemli belgelerden biri onun, Atabey Müntecibüddin’in kalemiyle yazılan 1133 tarihinde Abbasi halifesine gönderdiği mektubudur. Sancar, mektubunda Maveraünnehir, Kaşgar, Talaz, Harizm, Bulgar, Çin, Hint hudutlarına kadar bütün hükümdarları ita ati altına aldığından bahsettikten sonra, Cend havalisinde ve diğer yerlerde sayısız kâfirleri kılıçtan geçirdiğini ve İslam ülkelerini bu şekilde muhafaza ettiğini anlatmıştır.

Birbirini takip eden zaferler sayesinde Selçuklu Devleti’nin her geçen gün genişlemekte olduğunu dile getirmiş olan sultan, batıdaki Selçuklu hükümdar ve emirlerinin ise Haçlı ve Bizans taarruzları karşı yetersiz kaldıklarından yakınmıştır. Sultan, ayrıca bu mektubunda “Tanrı bu dünyayı bizim tasarrufumuza ve emanetimize tevdi eyledi; emir ve hükümdarlar bizim nâib ve memurlarımızdır. Biz, Cihan padişahlığını yine Cihan padişahı olan babamız Melikşah’tan ve verdiği sancak ile Halifenin dedesinden miras aldık” demek suretiyle Türk Cihan Hakimiyeti şuurunu taşıdığını da göstermiştir.

Sultan Sancar, meliklik yıllarından itibaren imar faaliyetlerine ağırlık vermiş, âlimleri, bilginleri, din ve sanat adamlarını himaye etmiş, onların düşünce özgürlüğü içinde bilimsel çalışma yapmalarına imkân tanımıştır. Pek çok İslam âlimi, bundan cesaret alarak Selçuklu ülkesinde ikamet etmiş ve bu hanedan adına çok değerli eserler kaleme almışlardır. Nitekim meşhur İslam âlimi İmam Gazzalî, “Nasîhatü’lMülûk” adlı eserini Sultan Sancar’a ithaf etmiştir. Devrin edip ve şairleri Sancar’ı öven birçok kaside ve şiir yazmışlardır. “Mefâhiru’l-Etrâk” adlı eser de Sancar adına yazılmıştır. Bu eser, Sancar’ın Türk ananelerini muhafaza eden bir karaktere sahip olduğuna da işaret sayılmıştır. Cevdet Yakupoğlu, Sultan Sancar Devri, Selçuklu El Kitabı,s,164-166)

 

Büyük Selçuklu Devleti (1040-1157)

Selçukların Kökeni | Selçuk Bey’in Müslüman Olması ve Arslan Yabgu
Dandanakan Savaşı ve Sonraki Gelişmeler
Tuğrul Bey Dönemi (1040-163)
Alp Arslan Dönemi (1063-1072)
Malazgirt Meydan Savaşı (26 Ağustos 1071)
Melikşah Dönemi (1072-1092)
Büyük Selçuklu Devletinde Taht kavgaları ve Berkyaruk Dönemi
Mehmet Tapar Dönemi (1105-1118) 
Sultan Sancar (Sencer ) Dönemi (118-1155)
Oğuz İsyanı ve Büyük Selçuklu Devletinin Yıkılışı ve Nedenleri
Büyük Selçuklu Devleti’nin Toprakları Üzerinde Kurulan Devletler ve Atabeylikler

Yorum yapın