Soğuk Savaş Nedir? Soğuk Savaş Hangi Ülkeler Arasında Oldu?

II. Dünya Savaşı sonunda Almanya, İtalya ve Japonya uluslararası siyasette saf dışı kalmış, İngiltere ve Fransa dünya siyasetindeki belirleyiciliklerini kaybetmişlerdi.

Bu durum, Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği’ni uluslararası siyasette ön plana çıkardı. Oluşan yeni güç dengelerinde belirleyici olmalarını sağladı. Bu iki devletin farklı ideolojilere sahip olmaları savaş sırasında Almanya, İtalya ve Japonya’ya karşı müttefik olmalarını engellemedi.

Almanya’yı ikiye ayıran Berlin Duvarı (Almanya)

Ancak savaşın sonlarında yapılan Potsdam Konferansı gibi toplantılarda ayrılıklar görülmeye başladı ve savaş sonrası dönemde oluşan iki kutuplu dünyanın iki karşıt süper gücü durumuna geldiler. SSCB liderliğinde Doğu Bloku ve ABD liderliğinde Batı Bloku oluştu.

ABD Başkanı Harry Truman

Sovyetler Birliği’nin Türkiye ve Yunanistan üzerinden Akdeniz’e doğru nüfuz alanını genişletmesine izin veremem. Sovyetleri çevrelememiz gereklidir. Sovyetler Doğu Avrupa’da komünistleri desteklediler ve iktidara getirdiler. Aynı desteği Fransa, Belçika ve Hollanda gibi ülkelerde Nazilere karşı savaşmış komünistler için de yapabilirler. Bunu engelleyemeyiz. Bunun için de Batı Avrupa ülkelerine ekonomik yardım yapmalıyız.

Fransa Lideri De Gaulle (Dö Gol)

Ülkem Alman işgali altındayken Londra’da sürgünde hükûmet kurdum. Buna karşın bizi birçok konferansa çağırmadınız. Ancak 1944’te Paris’e girişimiz coşkuyla karşılanınca lider olarak benimsediniz ve dikkate aldınız. Biz Fransa olarak büyük devletlerle eşit statü istiyoruz. Bu nedenle Almanya’da işgal bölgesi istiyoruz. Bundan sonra da bağımsız tutumumuz sürecektir.

İngiltere Başbakanı Clement Attlee

Savaş bizi ekonomik olarak yıpratmıştır. Artık eski ekonomik ve siyasal gücümüz yoktur. Bu nedenle ekonomimiz ABD yardımlarına muhtaçtır. Orta Doğu ve bazı Uzak Doğu’daki sömürgeler bize yük olmaktadır. Orta Doğu Bölgesi’nde ABD bizim yerimizi doldurmalıdır.

SSCB Başkanı Joseph Stalin

Doğu Avrupa’da Alman işgaline karşı bu bölgedeki ülkelerin işçi-partizan örgütleri savaşmıştır. İşgalden nihai kurtuluş Sovyet Kızıl Orduları’nca gerçekleştirilmiştir. Doğu Avrupa ülkeleri üzerinde nüfuzum vardır. Boğazlar üzerinde Karadeniz’e kıyısı olan bir ülke olarak söz hakkımız olmalıdır.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra 1991’e kadar SSCB liderliğindeki Doğu Bloku ile ABD liderliğindeki Batı Bloku arasında süren ve gerginlikle geçen döneme “Soğuk Savaş Dönemi” adı verilmiştir.

II. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra SSCB; Bulgaristan, Romanya, Çekoslavakya, Polonya ve Macaristan gibi ülkelerde sosyalist ve komünistlerin iktidarı ele geçirmesine önderlik etti. SSCB, uluslararası politikaya ideoloji ve doktrin kavramlarını soktu.

Komünist ideoloji ve doktrininin dünyada taraftar bulması ve nüfuz alanının genişlemesi için mücadele etti. İngiltere başta olmak üzere Batı Bloku devletleri, Sovyetler Birliği’nin Avrupa’nın doğusundaki ideolojik, askerî ve siyasal varlığından rahatsız oldular.

Daha ötesi, Sovyet ideolojisinin Avrupa’nın batısında Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda gibi ülkelerde iktidara gelmesinden çekindiler. Çünkü Batı Avrupa ülkelerinde Nazi işgaline karşı genelde komünistlerin etkili olduğu işçi ve partizan örgütleri mücadele etmişlerdi.

Sovyetler Birliği, bu ülkelerdeki kritik bakanlıklara komünist düşünceye sahip kişilerin gelmesi için Doğu Avrupa’da olduğu gibi gizli çalışma yürütüyordu. Diğer taraftan Sovyetler Birliği; Yunanistan, Türkiye ve İran üzerinde de etkili olmaya çalışıyordu.

Sovyetler Birliği’nin tüm bu politikaları İngiltere, Fransa, Belçika gibi Batı Avrupa ülkelerinde güvenlik ve rejim kaygısı oluşturdu; bu kaygı onları ABD etrafında kümelenmeye götürdü. Artık Avrupa, ekonomik ve siyasal ilişkilerin merkezi olmaktan çıkmıştı.

ABD, Sovyetler Birliği’nin etki alanını genişletmesini önlemek için Batı Avrupa ülkelerine ekonomik yardım planları hazırlarken Türkiye ve Yunanistan gibi ülkelere de hem ekonomik hem askerî yardım planları geliştiriyordu. Avrupa’da bu gelişmeler yaşanırken Uzak Doğu’da Mao Zedung liderliğinde 1949’da kurulan komünist rejime sahip Çin Halk Cumhuriyeti önceleri Sovyetler Birliği’ne yakın olsa da daha sonra ayrı bir yol izleyerek dünya politikasına ağırlığını koydu.

Japonya ise II. Dünya Savaşı’nın yaralarını sarmaya çalışarak kendisini tamamen ekonomik gelişmelere verdi. Soğuk Savaş Dönemi’nde Afrika’daki ve Asya’daki birçok sömürge de bağımsızlığına kavuştu. Bu ülkelerin bazılarının önderliğinde “Bağlantısızlar” adı altında üçüncü bir güç ortaya çıktı.

Özellikle İngiltere’nin sömürgesiyken bağımsızlığına kavuşan Hindistan’ın lideri Jawaharlal Nehru (Cevahirlal Nehru), Mısır’ın bağımsızlığı ve kalkınması için mücadele veren Cemal Abdülnasır, ayrıca Avrupa’da sosyalist olmasına karşın Sovyetlerden bağımsız hareket eden Yugoslavya lideri Tito lakaplı Josip Broz (Cosip Bıroz) önderliğinde oluşan bu hareket, Doğu-Batı blokları dışında “Üçüncü Dünya”yı temsil ediyordu.

Soğuk Savaş

Soğuk Savaş, II. Dünya Savaşı’ndan sonra savaştan galip çıkmış iki büyük gücün (SSCB ve ABD) ve bu devletler çevresinde kümelenmiş devletlerin aralarındaki anlaşmazlık ve çatışmaları, birbirlerine doğrudan silah kullanmadan sürdürdükleri tarihsel bir dönemdir.

Bu dönemde SSCB liderliğindeki Doğu Bloku ile ABD liderliğindeki Batı Bloku arasında sürekli gerginlik ve kısmi çatışma yaşandı. Taraflar arasındaki bu durumun kökleri, ortak düşman sayılan Almanya’ya karşı yürütülen savaş sırasında yapılan çeşitli toplantılarda (özellikle 1945 Potsdam Konferansı’nda) ortaya çıkan anlaşmazlıklara kadar gitmektedir.

Bununla birlikte Soğuk Savaş, II. Dünya Savaşı’ndan sonra belirgin bir nitelik kazanmış ve deyim ilk kez 1947’de ABD’li Bernard Baruch (Bernart Baroş) tarafından kullanılmıştır. Soğuk Savaş Dönemi’nde blokların ve üyelerin davranışlarını denetlemeye yönelik taraflarca benimsenmiş kurallar yoktu ve ilişkilerde belirleyici olan, tamamıyla güce dayalı davranışlardı.

Soğuk Savaş Dönemi’nde dünyanın değişik bölgelerinde ABD ve SSCB’nin desteklediği savaşlar da yaşandı (Kore ve Vietnam savaşları gibi). 1960’ların ilk yıllarından itibaren yavaş yavaş bloklar arası ilişkilerde yumuşama (detant) başladı. Bu durumun yaşanmasında 1962 Küba-Ekim Füzeleri krizinde yaşanan dehşet dengesi etkilidir.

Yumuşama dönemi, 1980’lerin ilk yıllarına kadar sürdü. 1980’lerin başından itibaren SSCB’nin Afganistan’ı işgali, nükleer silahların sınırlandırılması görüşmelerinin tıkanması gibi nedenlerle ilişkiler yeniden sertleşmiş ve bu dönem Soğuk Savaş’ın ikinci dönemi diye nitelendirilmiştir. 1991’de SSCB’nin ve Doğu Bloku’nun dağılmasıyla Soğuk Savaş Dönemi tamamen sona ermiştir.

Yorum yapın