Sindirim Sisteminin Sağlıklı Yapısının Korunması

Sağlıklı sindirim sistemine sahip olabilmek için yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat edilmeli, fast food tüketmekten kaçınılmalı, kafeinli ve asitli içeceklerden, tütün ve tütün mamullerinden, alkolden uzak du­rulmalıdır. Aşırı yağlı ve aşırı şekerli yiyecek tüketilmemesi gerekir. Diş ve ağız temizliğine dikkat edilme­lidir. Besinler iyi çiğnenmeli, yeterince su içilmeli, taze meyve ve sebze gibi lifli gıdalar tüketilmelidir. Stres ve üzüntüden uzak durmak, her hastalıkta olduğu gibi sindirim sisteminin sağlıklı yapısının korunmasında da en önemli etkendir.

Yeterli ve dengeli beslenmenin yanı sıra fiziksel etkinlik ve egzersiz de bireyin fiziksel ve zihinsel perfor­mansını olumlu yönde etkiler. Fiziksel etkinlik gün içinde yapılan her türlü hareketi içerirken egzersiz ise planlı, tempolu ve düzenli hareketler bütünüdür. Düzenli yapılan egzersiz, sağlıklı vücut ağırlığının sürdü­rülmesini sağlar. Aynı zamanda kronik hastalıklara yakalanma riskini de azaltır.

Yüzme
Yüzme

Yürümek, koşmak, yüzmek, bisiklete binmek gibi fiziksel etkinlikler enerji gereksinimini yağlardan sağlayarak metabo­lizmayı hızlandırır ve kilo alımını önler. Böylece obezitenin de önüne geçilebilir. Birçok ülkede fiziksel etkin­lik düzeyi besin tüketiminden daha fazla düşüş göstermiş, bu nedenle düşük düzeyde fiziksel etkinliğin obezite için önemli bir etken olduğu sonucuna varılmıştır.

Önemli bir sağlık so­runu olan obezite giderek artmakta ve koroner kalp hastalığı­na, diyabete ve felce neden olmaktadır. Kilo kaybının enerji sınırlaması ve fiziksel aktivitenin artırılmasıyla sağlanması daha kolay ve etkilidir. Kandaki yüksek kolesterol ve trigliserit düzeyini etkileyerek damar hastalıkları riskini azaltır. Düzenli fiziksel etkinlik, insülinün kontrolünü sağlayarak kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Vücudun su, tuz, mineral kullanımının dengelenmesini de sağlar.

Günümüzde tüketicilerin hazır gıdalara taleplerinin artması, beden­sel etkinliklerin azalması ve yanlış beslenilmesi sonucu obezite, diya­bet, bağırsak ve sindirim sistemi rahatsızlıkları artış göstermiştir. İnsan­da ince bağırsakta sindirilmemesine rağmen kalın bağırsakta tamamen veya kısmen fermente olan bitkilerin yenilebilir kısımlarına diyet lif de­nir. Özellikle tahıllarda, meyve ve sebzelerde, sebze ve meyvelerin kabuk, zar, sap, çekirdek gibi sindirilemeyen katı kısımlarında bulunur.

Diyet lif, son yıllarda giderek önemi artan, düşük enerji değerine sahip diyet ürünlerinin temel bileşenini oluşturur. Diyet lif bileşenleri kalın bağırsak fonksiyonla­rını düzenler. Kabızlığa, hemoroide, kolon kanserine, şişman­lığa, diyabete ve kalp damar hastalıklarına karşı koruyucudur.

Diyet lif içeren gıdalar
Diyet lif içeren gıdalar

Organik gıdalar; yapay gübrelerin, böcek ilaçlarının, yabani ot ve mantar öldürücü ilaçların, hormonların, antibiyotikle­rin, koruyucuların, renklendiricilerin ve kimyasal maddelerin kullanılmadığı bitkisel ve hayvansal gıdalardır. Tüm dünyada organik gıda üretiminde ve tüketiminde önemli oranda artış görülür. Organik gıdalar doğal olduğu için sağlıklı gıdalardır. Katkı maddesi bulundurmadığından ve genetiğine müdahale edilmediğinden sindirim sistemi ve diğer sistemlerin sağlıklı yapısının korunmasında etkilidir.

Doğal gıdalar
Doğal gıdalar

Doğru ve sağlıklı beslenmenin iki temel unsuru vardır; dengeli ve yeterli beslenme. Obezite ve açlık, bu iki unsura dikkat edilmemesi sonucu ortaya çıkar. Dünyada 10 milyon insan açlıktan ölürken yılda 1,3 mil­yar ton gıda israfı yapılmaktadır. İsraftan sakınıp yeterli ve dengeli beslenmek açlığın ve obezitenin de önüne geçecektir. Obezite pek çok hastalığın kaynağıdır. Büyük tıp âlimi İbn Sina, kendisine hastalıkların sebebi sorulduğunda” Çok yemek ve yemek üstüne yemek yemek” demiştir. İrade ve bilinç bu noktada çok önemli­dir.

Kalıtımsal ve çevresel faktörler dışında pek çok kronik hastalığın sebebi kötü beslenmedir. Araştırmalar ölümlerin %60’ının, hastalıkların %46’sının temel nedeninin kötü beslenme olduğunu gösterir. Tıp dünyası 2020 yılında gelişmekte olan ülkelerde toplam ölümlerin %70’inin diyabet nedeniyle olacağını öngörmek­tedir. Kalp damar hastalıkları ve kanserin de beslenmeyle yakın ilgisi vardır. Dengesiz ve yetersiz beslenen toplumlarda enfeksiyon hastalıkları daha sık görülür.

Sindirim sistemini etkileyen bir başka faktör de bilinçsizce antibiyotik kullanmaktır. Bakteriyel enfek­siyonların tedavisinde kullanılan antibiyotikler, gelişigüzel kullanıldığında ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Antibiyotiklerin hekimin önerisi doğrultusunda, uygun görülen dozda ve sürede kullanılması gere­kir. Doz atlanması bakterilerin direnç geliştirmesine yol açar, tedavi başarısızlığa uğrar ve hastalık tekrarlar.

Antibiyotiğin gelişigüzel kullanılmasının neden olduğu en önemli sorunlardan biri o bakterinin antibi­yotiğe direnç oluşturmasıdır. Bir antibiyotiğin belli bir bakteriyi yok etmesini veya bakterinin çoğalmasını durdurma özelliğinin kaybolması, bakterinin o antibiyotiğe direnç geliştirdiği anlamına gelir. Bu, hastalığın daha uzun sürmesine, hatta yaşamın sona ermesine yol açabilir. Ayrıca dirençli bir bakterinin neden olduğu enfeksiyonlar yan etkileri daha fazla olan antibiyotiklerin kullanılmasını da gerektirebilir.

Antibiyotiğin bilinçsizce kullanımı karaciğer fonksiyonlarının bozulmasına neden olur. Karaciğer hasta­lığı olanlar, antibiyotik kullanımından kaçınmalıdır. Karaciğer fonksiyon testleri adı verilen kan tetkikleriyle bu yan etkiler takip edilebilmektedir. Normalde bağırsakta 400’den fazla bakteri türü vardır. Bu bakteri tür­leri, vücuda zarar vermediği gibi aksine yarar sağlar.

Antibiyotik kullanımı bu normal floradaki bakterilerin ölmesine ve böylelikle zararlı bakterilerin üremesine ortam hazırlar ve ishal başlar. Hatta dizanteriyi taklit eden kanlı ishal gelişebilir. Ayrıca bulantı, kusma, karın ağrısı gibi belirtiler de görülebilir.

———————— o ————————

Yorum yapın