Sevr Antlaşmasının Önemi ve Maddeleri (10 Ağustos 1920)

İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na katılmasını istemiyorlardı. Çünkü Osmanlı Devleti’ni Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda bölmeyi amaçlıyorlardı.

Osmanlı Devleti, Almanya’nın yanında savaşa girince 1916’da İngiltere, Fransa ve Rusya bir araya gelerek Osmanlı Devleti’ni aralarında paylaştıkları Sykes-Picot (Sayks-Piko) Antlaşması’nı imzaladılar.

Kısa bir süre sonra 1917’de İtalya da Osmanlı topraklarından pay istedi ve bunun sonucunda Saint-Jean de Maurienne (Saint-Jan Dö Maren) Antlaşması imzalandı.18 Ocak 1919 yılında toplanan Paris Barış Konferansı’nda Osmanlı Devleti’nin topraklarının nasıl paylaşılacağı görüşüldü.

Ancak İngiltere, Fransa ve İtalya, topraklarımızın paylaşılması konusunda anlaşamadılar. Bu gelişme üzerine Paris Barış Konferansı sona erdi. İtilaf Devletleri, aralarındaki anlaşmazlıkları gidermek için İtalya’nın San Remo kentinde yeniden toplanarak Osmanlı Devleti’nin ne şekilde paylaşılacağı konusunda bir anlaşmaya vardılar.

Daha sonra İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’ni Paris’te toplanacak bir barış konferansına çağırdılar. Osmanlı Devleti, bu konferansta önüne konulan şartların çok ağır olduğunu İtilaf Devletlerine bildirdi. Ancak Osmanlı Devleti’nin yaptığı itirazlar dikkate alınmadı.

Osmanlı topraklarını paylaşmak ve Osmanlı Devleti’ne gözdağı vermek için İngilizler, Mudanya ve Bandırma’yı; Yunanlılar ise Balıkesir, Bursa ve Doğu Trakya’yı işgal ettiler. Bu baskı ve zorlamalar sonucunda, Paris’te alınan kararları görüşmek üzere Saltanat Şûrası toplandı.

Padişahın da katıldığı toplantıda bu kararlar, Topçu Feriki (Korgeneral) Rıza Paşa dışındaki, şûra üyeleri tarafından kabul edildi. Paris’e giden bir heyet, Sevr Antlaşması’nı imzaladı (10 Ağustos 1920).

Sevr Antlaşması ağır şartlar içeren 433 maddeden oluşmakta idi. Antlaşmada yer alan maddelerden bazıları şunlardır:

  • İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacak fakat azınlıkların hakları gözetilmezse şehir Türklerin elinden alınacak.
  • Boğazlar, her zaman bütün devletlerin gemilerine açık olacak ve Boğazlar milletler arası bir komisyon tarafından kontrol edilecek.
  • Doğu Anadolu’da iki yeni devlet kurulacak.
  • İzmir şehri ile birlikte Ege Bölgesi’nin büyük bir bölümü ve Midye-Büyük çekmece çizgisinin batısında kalan bütün Trakya, Yunanlılara verilecek.
  • İzmir yöresi dışın da tüm Batı Anadolu, Afyon’dan Kayseri’ye kadar uzanan çizginin güneyinde kalan topraklar İtalyan nüfuz bölgesi olacak.
  • Antep, Urfa, Mardin ve Suriye, Fransa’ya verilecek. Adana’dan Kayseri ve Sivas’ın kuzeyine kadar olan bölge Fransa nüfuz bölgesi olacak.
  • Arabistan ve Irak (Mu sul dâhil), İngiltere’ye bırakılacak.
  • Azınlıklara çok geniş siyasi, sosyal ve kültürel haklar verilecek.
  • Askerlik, zorunlu hizmet olmaktan çıkarılacak. Türk ordu sunun sayısı elli bin kişiyi aşmayacak. Bu ordunun tank, ağır makineli tüfek, top ve uçağı olmayacak.
  • Kapitülasyonlardan bütün İtilaf Devletleri yararlana bilecek.
Sevr Antlaşması’na göre sınırlarımızı gösteren harita

Bu antlaşma ile Türk milletinin yaşama hakkı elinden alınıyordu. Çünkü bu belge ile Türk yurdu parçalanıyor ve Türk halkı tutsak ediliyordu.

Sevr Antlaşması, bir antlaşma olmaktan çok esaret belgesi özelliği taşımaktaydı. Osmanlı Hükûmeti, Türk milletinin şiddetle karşı çıktığını bildiği hâlde antlaşmayı imzalamaktan kaçınmadı. Sevr Antlaşması, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde Millî Mücadele’nin başlamasına etken olmuş ve bu antlaşmanın Türk milleti tarafından asla kabul edilmeyeceği bütün dünyaya duyurulmuştur.

Sevr Antlaşması hukuksal açıdan geçerliliği olmayan bir antlaşma idi. Çünkü yürürlükte olan Osmanlı Anayasası’na (Kanunuesasi) göre imzalanan uluslararası antlaşmaların Mebusan Meclisinde kabul edilmesi gerekiyordu. Ancak Mebusan Meclisi işgalci güçler tarafından dağıtıldığı için İstanbul’da bu antlaşmayı onaylayacak bir meclis yoktu. Millî iradeyi temsil eden BMM’nin antlaşmaya tepkisi çok sert oldu. BMM antlaşmayı tanımadığını ve antlaşmayı imzalayanların vatan haini olduklarını Türk ve dünya kamuoyuna açıkladı.

Millî Mücadele’nin lideri olan Mustafa Kemal de Sevr Antlaşması’nın imzalanmasına karşı çok sert açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalarından birini okuyalım.

“Politik, adalet, ekonomi ve mali bağımsızlığımızı yok etmeye ve bunun sonunda yaşam hakkımızı inkâr ve hükümsüz bırakmaya yönelik olan Sevr Antlaşması bizce yoktur. Bağımsızlık ve egemenlik gereklerimizi sağlayacak bir barışın yapılması emellerimizin başıdır.” (Arı İnan, Düşünceleriyle Atatürk, s. 226-227.)

Türk halkı, yurdunu parçalayan ve bölen, kendisine hayat hakkı tanımayan Sevr Antlaşması’nın uygulanmasına izin vermedi. Sevr Antlaşması’nın Osmanlı Hükûmeti tarafından imzalanması halkın direnme gücünü alevlendirdi. Millî Mücadele’ye katılım hızla arttı. Daha sonra Türk milleti, Millî Mücadele’yi zaferle noktalayarak bu antlaşmaya karşı en güzel cevabı verecekti. Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanması Sevr Antlaşması’nın geçersiz bir belge olarak tarihin tozlu rafl arında kalmasını da sağlayacaktı.

Yorum yapın