Sanat Akımı | Empresyonizm (İzlenimcilik) Sanatçıları

Empresyonizm (İzlenimcilik) sanat akımının sanatçıları:

EDOUARD MANET (Edvar Mane) (1832-1889):

Empresyonizmin temsilcilerinden olan Manet, ışığın nesneleri nasıl değiştirdiği üzerinde çok düşünmüş bir sanatçıdır. “Herhangi bir tablonun başlıca kişisi ışıktır” sözü sanatçının bu düşüncesini daha da güçlendirmektedir.

İlk çalışmalarından olan “Kırda Öğle Yemeği” ve “Olympia” adlarını taşıyan iki tablosu modern sanatın ilk eserlerinden sayılmaktadır. Sanatçı çalışmalarında daha çok Paris sokaklarındaki görüntülere yer vermiştir.

İnsanları açık havada tablolarına aktarmayı seven Manet, çoğu zaman yakın arkadaşlarını ırmak kenarı, bahçe gibi yerlerde göstermiş böylece resmindeki figürlerle içinde bulundukları çevreyi kaynaştırmayı benimsemiştir.

Manet, kullanmayı sevdiği siyah renk kompozisyonlarına mükemmel bir parlaklık getirmiş sanatçılardandır. İspanya dönüşünde boğa güreşini anlattığı resimler de yapan Manet’nin çok ünlü bir eseri de“Flüt Çalan Çocuk”tur. Resimde kullandığı renkler afiş tekniğini yansıtmaktadır. Bir taslak izlenimini veren resimde koyu mavi ceketli kırmızı pantolonlu çocuk arkada hiçbir şeyin bulunmadığı bir fon önünde yer almaktadır.

“Ben başkalarının görüp sevdiğini değil, gördüğümü resmediyorum” diyen Manet; çalgılı kahveleri işlediği bir dizi resim de yapmıştır.

En tanınmış resimlerinden “FoliesBergere Barı”ndaki (Resim 04.73) büyük aynaya salonda bulunan kalabalık insan topluluğu, hava gazı lambaları, servis görevlisi bayan ve konuştuğu adam ustalıkla yerleştirilmiştir. Hızlı fırça darbeleriyle bir anın görüntüsünü sahici yaşam dolu sahneyi tablosunda ölümsüzleştirmiştir.

Resim. 04.73: Folies-Bergere Barı, E. Manet

Ressamlığının son zamanlarında yaptığı ölü doğaları ile verimini daha da çoğaltan Manet’nin en başarılı ve unutulmaz eserleri arasında “Tuileries’de Müzik” Argenteuil ‘de, “Öğle Yemeği”, “Emile Zola Portresi” (Resim 04.74) ve “Kayıkta Ressam” bulunmaktadır.

Resim. 04.74: Emile Zola’nın Portresi, Claude Manet

CLAUDE  MONET  (Klod  Mone) (1840-1926):

Claude Monet 19. Yüzyıl sanat  akımlarından  empresyonizm’in kurucusu ve en önemli sanatçısıdır.

Empresyonizm’in isim babası olan Monet, aynı konunun çeşitlemelerini de yapmıştır. Bunlar arasında saman yığınları ve istasyon resimlerini değişik ışık altında gerçekleştirdiği çalışmalarındandır. Monet, ışığı ve canlı renklerini daha kuvvetli vurgulamak için boyayı küçük noktalar halinde resmine geçirerek güneş ışınlarını yakalayan bir ressamdır.

Monet, bir tekneyi resim atölyesine dönüştürerek Seine ırmağı üzerindeki ışık ve su oyunlarını resmetmiştir. Manzaralarında ayrıntıları değil bütün canlılığı ile renk zenginliğini göstermeye çalışmıştır.

“Westminster Köprüsü”nde her şey su ve duman içinde yitip belirsizleşmiştir. “Sainte Adresse Bahçesinde” ressamın neşe dolu eserlerinden birisidir.

Doğanın sürekli değişimlerini resmetmekten hiç vazgeçmeyen Monet, çağdaşları ve kendinden sonra gelen gelecek ressamlara da esin kaynağı olmuştur.

Monet’in resimleri büyüleyici bir tüle sarılı gibidir, ışığın pırıltısı eşsiz bir güzellik yaratır.

Irmak manzaralarının Paris bulvarlarında oradan oraya koşuşturan insanların, güneş ışınları ve dumanlarla sarılı lokomotiflerin, sisli Londra’nın ve şiir dolu natürmortların ressamıdır. 20. yüzyıl sanatını yönlendiren sanatçılardan Monet’in ünlü tabloları arasında Kırda Öğle Yemeği””Sainte Adresse Bahçesinde” , ”Londra Parlamento Binası”, “Roven Katedrali”, “Saman Yığınları”, “Nilüferler”, “Bahçedeki Kadın” ,” Fırtınalı Deniz” (Resim 04.75) bulunmaktadır.

Resim. 04.75: “Fırtınalı Deniz”

PIERRE AUGUSTE RENOIR (Rönuar) (1841-1919):

Renoir, daha çok insan figürlerinden yola çıkarak tablolarında en çok sevdiği insan figürlerine yer vermiştir. Resimlerinin ana duygusu yaşama sevinci ve neşedir.

“Moulin de la Galette’te Eğlence”de ağaçlar içindeki bir gazinoda süslü giysiler içindeki kadınlar ve erkekler neşeyle dans edip eğlenirlerken betimlenmiştir.

Özellikle bitkilere ve kadın tenine verdiği pırıltılı titreşimlerle Renoir, empresyonizm’in en önemli ustalarındandır. Tablolarında yer verdiği kadınlar yuvarlak, pembe yüzlü, çekik burunlu ve sarı saçlıdırlar.

İnsan figürüne ağırlık veren Renoir’ın tablolarında yaşama sevinci ve doğa bir bütün içinde yer almışlardır. Tiyatrolar, kahveler, dans eden hoşça vakit geçiren, birbirleriyle sohbet eden insanlar Renoir resminin vazgeçilmez konularıdır. İçe dönük bir ressam olan Renoir, altı binin üzerinde çiçek, kadın, çocuk, kır manzarası yapmıştır.

Tanınmış resimlerinden  bazıları  “Teras  ta İki Kızkardeş”, “Saint Victorie Dağı”,  “Oku yan Genç Kız”, “Şemsiyeler” (Resim 04.76), “At Yarışı”ve “Ütü Yapan Kadınlar”dır.

Resim. 04.76: “Şemsiyeler”

EDGAR DEGAS (Edgar Döga) (1834-1917):

Manet gibi figüre bağlı, hareket halindeki insanı betimlemedeki büyük ustalığı ile tanınan Fransız ressamıdır. Daha çok balerinler, isteksizce ütü yapan kadınlar, müzikçiler, dansçılar, opera, sirk ve tiyatro dünyası, at yarışları, Paris’in hareketli yaşamı Degas’nın resminde vazgeçemediği konulardır.

Degas için önceden planlanmamış, kendiliğinden oluşan sahnelerin ressamıdır diyebiliriz. Tablolarındaki kadın figürleri içinde özellikle resimlediği balerinler hareketlerine kendilerini kaptırmış duruşları ile ressamın hep ilgisini çekmişlerdir.

Ressam,“Çiçeği ile Selam Veren Balerin”de uçucu pembe ve mavi renklerle görenleri düşsel bir dünyanın içine çekmektedir.

Degas, manzaraları sadece yarış ve figürü sahnelerin arka planlarında vermiştir. Sanatçının resimleri enstantane fotoğrafları çağrıştırmaktadır.

Degas, zaman zaman heykelle de uğraşan sanatçılardandır. Balerin, yıkanan kadın ve atları konu aldığı tunçtan yapılmış küçük boyutlu heykeller sanatçının ustalığının izlerini taşımaktadırlar. Yaşama gözlerini kapattığında ardında çağdaş ressamların eserlerinden oluşan zengin bir resim koleksiyonu da bırakan Degas’nın belleklerden çıkmayan resimleri arasında “Mavi Balerin”, Longchamps’de At Yarışı”“Concorde Meydanı” (Resim 04.77), “Ütü Yapan Kadınlar”, “Eldivenli Şarkıcı”, “Şapkacı Dükkanı”, “Sahnede Prova” ve “Orkestra”“ Alman Hilaire” ilk akla gelenlerdir.

Resim. 04.77: “Concorde Meydanı”, Degas

ALFRED SISLEY (1839-1899):

Fransız empresyonizm’inin kurucularından sayılan Sisley, bir manzara ressamıdır. Yaptığı kar manzaraları içinde “Louveciennes’de Kar” adlı tablosunda neredeyse tek renkli bir kış manzarasını beyaz ve grinin incelikli tonları ile oluşturmuştur.

Sisley, kendisinden sonraki manzara ressamlarını etkilemiş, atölye dışı resmin ilk uygulayıcılarından olurken, bütün yaşamı boyunca manzara resmi yapmıştır. Akademik resme karşı her zaman tepki duyan ressamın yumuşak fırça kullandığı duru renkler resminin temelini oluşturmuştur.

GEORGE SEURAT (Söra) (1859-1891):

19. Yüzyılda Fransız ressam Seurat, ışık oyunlarının, karşıt renklerin, küçük fırça vuruşlarıyla yan yana kullanarak yansıttığı noktacılık tekniğini geliştirmiştir. Resimlerini küçük noktalarla bir mozaik gibi boyamıştır.

Empresyonizm akımının gelişiminde öncü olan Seurat, renklerin ayrışması konusundaki denemeleri diğer ressamlar üzerinde son derece etkili olmuştur.

Üzerinde titizlikle durduğu ünlü resmi “Grande Jatte Adası ‘nda Bir Pazar Günü”nde (Resim 04.78) Seine Irmağı üzerinde çok gözde bir eğlence ve gezinti alanını, pazar günü öğle sonrasındaki görüntüsüyle betimlemiştir.

Resim. 04.78: “Grande Jatte Adası ‘nda Bir Pazar Günü”, G.Seurat

Seurat, eserlerinde renge olduğu kadar çizgiye de önem vermiştir. Eserlerinin sayısı fazla olmasa da Seurat’nın 19. yüzyıl sanatının en büyük ressamlarından biri olduğunu kanıtlayacak nitelikteydi.

Bütün önemli tablolarını yedi yıl gibi kısa bir zaman dilimine sığdıran Seurat’nın unutulmaz eserleri arasında “Sığınak ve Deniz Feneri”, “Gravelines’de Kanal”, “Pudralanan Genç Kadın”, “Asnieres’de Yıkananlar”, “Profilden Model” ve erken ölümüyle yarıda kalan “Sirk”tir.

PAUL CEZANNE (Pol Sezan) (1839-1906):

Paul Cezanne, empresyonizm ile kübizm arasında köprü oluşturması ve sanatın gelişmesine katkıları nedeniyle modem sanatın babası olarak da anılan Fransız ressamıdır. Perspektifi sadece renkle vermeye çalışmıştır. Dış görünüşün göz alıcılığının ardındaki biçimleri yeniden bulmak en büyük amacıydı. İlk dönemlerinde dağınık ve canlı resimlerinde karanlık bir üslup ortaya koymuştur. Ressam, çoğu kez figürün yüz rengini kompozisyonu bütünüyle uyumlu hale getirebilmek için bozmuştur.

Cezanne, derinlik duygusu yaratmak için renklerin tonlarıyla oynayarak ve inceltilmiş boyayı yoğun renkli öbekler halinde kullanarak, renk lekelerinin birbirine geçtiği hatların belirsizleştiği manzaralar yapmıştır.

Kendisini doğayı çözümlemeye adayan Cezanne “Sainte Victoria Dağı”nda (Resim 04.79) ışıklı bölümlerde turuncu, gölgelerde mavi rengi çalışarak kendince  bir uzaklık duygusu yaratmıştır. Dağın çevresi geometrik biçimlere ve renklere bölünmüştür. “İskambil Oynayanlar”da (Resim 04.80) erkeklerin ağırbaşlılığı mükemmel bir biçimde yansıtılmıştır.

Resim. 04.79-04.80

Resmi bir kurgu olarak düşünen Cezanne, doğa ile sanat biçimleri arasında erişilebilecek en iyi dengeyi kurmaya çalışmıştır.

Sarı, mavi, mor ve yeşil renkleri çok seven Paul Cezanne’ın en beğenilen eserleri“Hasır Şapkalı Adam”, “Kendi Portresi”, “Kırmızı Yelekli Çocuk”, “Bir Soytarı”, “Laleler ve Elmalar”, “Yıkanan Kadınlar”, , “Gustave Geffroy’un Portresi”, ve “Sarı Koltukta Madame Cezanne” bulunmaktadır.

VINCENT VAN GOGH (1853-1890):

Ekspresyonizmin ilk temsilcilerinden Hollandalı ressam ilk zamanlar köylülerin günlük yaşamını, sorunlarını ve ektikleri toprakları yansıtan ölü doğalar, manzaralar ve figürler yapmıştır.

Sanat tarihçilerine göre, ağaçları insana korku veren, evlerinin içinden dışarıya hayat taşan bir ressamdır Van Gogh.

Ölü doğa resimlerinde göz kamaştırıcı renkler egemendir.“Ayçiçekleri”(Resim

04.81) adlı ünlü resmi sade, parlak, dikkat çekici renkleriyle çevresine canlılık ve yaşama sevgisi aşılamaktadır. Sarı ve siyah renginin tonlarıyla yapılmış resim umuda ve gün ışığına benzersiz bir yolculuktur.

Resim. 04.81”Ayçiçekleri”, V. Van Gogh

Arles’te kaldığı odasını betimlediği “Sanatçının Odası” yalnız bir ressamın dünyasından unutulmaz izler taşımaktadır. Emile Zola’nın bir kömür madeninde geçen ünlü romanı Germinal’i okuduktan sonra kitaptaki toplumsal eleştiriyi “Patates Yiyenler” resmine yansıtmıştır.

Sanatçının zihinsel karışıklığı fırçasını kıvırıp döndürerek yaptığı etkileyici renk kullanımının ön plana çıktığı bir dizi çoşkun çalışmayla kendini göstermiştir.

Van Gogh ‘un resimlerinde  renk ve çizgi kuvvetli bir ritim oluşturmuştur. Kardeşi Theo’ya yazdığı mektubunda “Ben gözümün önünde olanı olduğu gibi vermekten çok anlatmak istediğimi daha kuvvetle dile getirmek için kullanıyorum” demiştir.

Van Gogh resimlerinde ele aldığı konuların renklerini ve dış görünüşlerini belirginleştirerek, boyayı çizgi biçiminde parlak fırça darbeleriyle kalın tabakalar halinde kullanmıştır.

Arles ‘te yaptığı tabloların  konuları arasında çiçek açmış  meyve  ağaçları, manzaralar, kendi portreleri; “Postacı Roulin’in Portresi” (Resim 04.82), bir dizi ayçiçeği ve yıldızlı gece manzarası yapmıştır.

Resim. 04.82”Postacı Rou1in’in Portresi”, V.

Son dönem resimlerinde kısa düz taramaların yerini dalgalı burgaçlı ritmik fırça vuruşları görülmektedir. Resimlerinde bütünüyle fırtınalı bir ruh halinin yansımaları görülen, fovist ve empresyonist sanatçıları da etkileyen Van Gogh’un “Kendi Portresi”, “Matmazel Gachet”, “Piyano Başında”, “Buğday Tarlası Üstünde Kargalar”, “Sandalye ve Pipo”, “Gece Kahvesi” ve “Yıldızlı Gece” en çok bilinen eserleridir.

PAUL GAUGUIN (Pol Gogen) (1848-1903):

20. Yüzyıl sanatının biçimlenmesi içinde yer alıp önemli rol oynamış tropik dünyanın pırıltılı renklerini tablolarına taşıyan ilk modem Fransız ressamıdır.

Gauguin’nin resme olan tutkusu onun borsacı olarak sürdürdüğü meslek yaşamını bırakmasına ve yalnızca sanatına yoğunlaşmasına neden olmuştur. Sanatçı Japon baskı sanatında ve Orta Çağ dönemi vitraylarında bulunan düz renk alanlarından yola çıkarak iki boyutlu bir üslup ortaya çıkarmıştır. Renkleri kullanırken betimlemekten çok duygusal çağrışımları göz önüne alarak renkleri kullanmıştır. Arles’da ve kısa bir süre Van Gogh ile çalıştıktan sonra doğayı kopya etmek yerine rengin anlatım özellikleri doğrultusunda çalışmaya başlamıştır.

Gauguin, resim dışında hiçbir şeyle uğraşmama kararının ardından yaşamını ve sanatını Tahiti ve Güney Pasifik’teki adalarda sürdürmüştür. Seçtiği yeni yaşamında karşılaştığı parlak renkler ve şaşırtıcı doğal güzellikler resimlerinde ilkel sanattan yola çıkmasına olanak tanımıştır. Sanatçı bir mektubunda uygarlığın kendisine yalnızca acı verdiğinden yakınmakta, ilkelliğin ise, kendisini yeniden yarattığının altını çizmektedir.

Tahiti döneminde yaptığı “Nereden Geliyoruz? Kimiz? Nereye Gidiyoruz?” adını taşıyan büyük boyutlu resmi Gauguin’in ilkel yaşama bakışını en güzel açıklayan eseridir.

“Çiçekli Kadın”da (Resim 04.83) güzel yüzünde melankoli taşıyan eli çiçekli Polinezyalı kadın parlak kırrmzı, çarpıcı renkler ve kalın dış çizgilerle Batı sanat kurallarım hiçe sayan ressarmn tablosunda unutulmaz yerini almıştır.

Resim. 04.83 “Çiçekli Kadın”da P. Gauguin

Yapay  ve geleneksel olan her şeyden kaçıp doğayla yolları kesişen Gauguin, bu yaşadığı tropik coğrafya içindeki renkleri kullanarak ada insanlarının gündelik yaşamlarından sahneleri, pırıltılar saçan gökyüzünü rengarenk tuvaline yansıtmıştır. Geniş yüzeyler halindeki parlak doğanın içinden gelen renkler ressamın özgürlüğünün simgesidir.

Resimlerinde  uzak  ülkelerin  düşlerini  yansıtan  Gauguin’in  “Beyaz   At”,   “Sarı İsa”, “Tahitili Kadınlar”, “Selam Sarı Maria”, “Mango Çiçekli Kadınlar”, “Güzel Angele”,”Yakup’un Melekle Güreşi” , “Kendi Portresi” (Resim 04.84), “Güneş Çiçekleri ve Armudar” adlı resimleri en ünlü eserleri içindedirler.

Resim. 04.84:”Kendi Portresi”, P. Gauguin

TOULOUSE LAUTREC (Tulus Lotrek) (1864-1901):

19. yüzyılın usta Fransız sanatçısı Lautrec, sanat yaşamında en çok Degas ve Japon baskılarından etkilenmiştir.

Resimlerinde ön ve arka plan birbirinden çok belirgin bir biçimde ayn1ır. Çoğunlukla ön plan büyük tutulduğu için seyredenler resmin içine doğru çekildikleri duygusuna kapılırlar.

Ünlü eseri “Moulin Rouge (Mulen Ruj)’da Dans” (Resim 04.85) adlı resminde sanatçılar, palyaçolar ve dansözleri betimlemiştir. Güçlü çizgileriyle oluşturduğu afişlerini taş baskısı tekniğiyle gerçekleştiren Lautrec, bu yaklaşımıyla afişin modern grafik sanatı içinde yer almasını sağlayarak bu alanda eser veren sanatçıları da etkilemiştir.

Resim. 04.85 Moulin Rouge’da Dans, T. Lautrec

Sanat yaşamının bir  dönüm  noktası olarak kabul gören ünlü eseri “Fernando Sirki”nde (Resim 04.86) büyük bir tutkuyla bağlı olduğu şaşırtıcı sirk dünyasını yalın renkleri, karikatür özelliği sergileyen özgün çizgileri ile resmetmiştir. Lautrec’ in bir başka ilginç özelliği de kabare duvarlarını çeşitli dans sahneleriyle süslemiş, kitap, lokanta menüleri ve tiyatro programlarını da resimlemiş bir sanatçı olmasıdır.

Resim. 04.86: “Fernando Sirki”, T. Lautrec

Lautrec, nefes alıp verdiği çevrenin içindeki eğlence, zevk ve dansın büyülü dünyasının en uçucu hareketleriyle yakalarken düz renklerin ritmik kontur çizgisinden yararlanmıştır.

Sanatçının eserlerinde en çok kullanmayı sevdiği renkler arasında portakal kırmızısı ve koyu yeşil ilk sıralarda yer almaktadır.

“Mareelle Lender”, “Palyaço Chau-kao” ve “La Goulue Moulin Rouge (Lö Gol Mulen Ruj’a Girerken” Lautrec’in diğer çalışmaları arasındadır.

Yorum yapın