Peygamberimize Karşı Vazifelerimiz Nelerdir?

Hz. Muhammed(s.a.v.), alemlere rahmet olarak gönderilmiş son peygamberdir. Peygamberlik silsilesi onunla son bulmuş, bütün peygamberlerin ortak mesajı olan İslam dini, ona gönderilen Kur’an-ı Kerim’le kemale erdirilmiştir.

Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’i bir hidayet rehberi, Hz. Muhammed’i(s.a.v.) de uyulması gereken en güzel örnek olarak bizlere göndermiştir.

Bir Müslümanın Allah’a(c.c.) karşı vazifeleri olduğu gibi O’nun emir ve yasaklarını bizlere tebliğ eden Peygamber Efendimize(s.a.v.) karşı da vazifeleri vardır. Bu vazifelerden başında onun Allah’ın(c.c.) peygamberi olduğunu kabul etmek, onu tanımak ve bilmek gelir. Daha sonra ona hürmet ve muhabbet etmek gelir.

Muhabbet; Peygamberimize(s.a.v) karşı derin bir hürmet ve büyük bir sevgi beslemek demektir. Onu her şeyden çok sevmek demektir. Peygamberimizi(s.a.v) sevmek Allah’ı(c.c.) sevmek demektir. Ona hürmetsizlik etmek ve onu incitici davranışlarda bulunmak Kur’an-ı Kerim’de ağır ifadelerle eleştirilmiştir. Bu konu ile ilgili Kur’an-ı Kerim’de Ahzab suresi 57.ayette şöyle buyrulmaktadır; “Allah ve Resulünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.”

Peygamberimize(s.a.v.)hürmet etmek ve sevmek inananların hem görevi hem de Kur’an-ı Kerim’de övgüye layık olan davranışlardandır. Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider.” (Hucurat suresi, 2. ayet.) buyrulmuş, inananlara Peygambere hitap ederken bile özen gösterilmesi gerektiğini bildirilmiştir.

Peygamberimize Karşı Vazifelerimiz

Peygamberimize(s.a.v.) olan muhabbeti anlatan bir ayette; “Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır…” (Ahzab suresi, 6.ayet) buyrularak mü’minlerin, Peygamberi(s.a.v.) kendi nefislerinden çok sevmeleri gerektiği bildirilmiştir. Peygamber Efendimiz(s.a.v.) de “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki sizden biriniz, ben kendisine anasından, babasından, evladından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça gerçek anlamda iman etmiş olamaz.”( Buhârî, İman 8.) buyurarak sevgi konusunun imanla alakalı oluşuna ve önemine dikkat çekmiştir.

Peygamberimize(s.a.v.) karşı vazifelerimizden biri de onun sünnetine uymak ve her konuda onu örnek almaktır. Sünnet; izlenen yol, örnek alınan uygulama ve gidişat demektir. Sünnet kısaca Peygamber Efendimizin(s.a.v.) hayat tarzıdır. Peygamberimizin(s.a.v.) sünneti dinimizde Kur’an-ı Kerim’le birlikte temel kaynağımızdır. Sünnete uymak ve Peygamberimizin(s.a.v) örnekliğine göre dini yaşamak her Müslümanın vazifesidir.

Kur’an-ı Kerim’de “Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab suresi, 21. ayet.) buyrularak Peygamberimizin(s.a.v.) bizlere en güzel örnek olduğu bildirilir. Bu yüzden Müslümanlar da Peygamberimizi(s.a.v.) kendilerine örnek almalı, sünnetini yaşamayı gaye edinmelidir.

Peygamberimizin(s.a.v.) sünnetine uymak, bizleri Allah’ın sevgisine ve O’nun rızasına ulaşmamızı sağlayacaktır çünkü Yüce Allah(c.c.), en güzel örnek olarak gösterdiği Peygamberimizin(s.a.v.) sünnetine ittiba edilmesi gerektiğini Kur’an-ı Kerim’de Âl-i İmran suresi 31.ayette şöyle buyurmaktadır; “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

Peygamberimize(s.a.v.) itaat etmeden ve onu örnek almadan dinin doğru bir şekilde anlaşılması ve yaşanması mümkün değildir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de tüm insanlar Peygamber Efendimize(s.a.v.) iman etmeye ve ona tabi olmaya çağrılmaktadır: “(Ey Muhammed!) De ki: Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resulüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” (A’raf suresi, 158. ayet.)

Peygamberimize(s.a.v) karşı vazifelerimizden biri de onun tebliğ ettiği hükümlere içtenlikle teslim olmaktır. Teslimiyet; içtenlikle ve gönülden boyun eğerek kabul etmek, itirazsız bir şekilde itaat etmektir. Peygambere teslimiyet ise, ona itaat etmek, onun getirdiği dinî hükümlerin hak ve gerçek olduğuna samimi bir şekilde inanmak, onun haber verdiği hususların tamamını tasdik etmektir.

“Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne itaat edin, işittiğiniz halde O’ndan yüz çevirmeyin.” (Enfal suresi, 20.ayet)

Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimize(s.a.v.) itaati emreden ona teslim olmayı emreden pek çok ayet vardır. Bu ayetlerden birinde Yüce Allah(c.c.) şöyle buyurur; “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanızonu Allah’a ve Resul’e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa suresi, 59. ayet.)

Peygamberimize(s.a.v.) teslimiyet göstermek, iman etmenin bir gereğidir. İman eden kimseler, Peygamber Efendimizin(s.a.v.) verdiği hükümlere teslimiyet gösterirler. Bu konuda “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa suresi, 65.ayet) ayeti Peygamber Efendimizin(s.a.v.) dindeki yerini ve onun verdiği hükümlere tam bir teslimiyetle bağlanmamız gerektiğini bildirmektedir.

Kur’an-ı Kerim’de Peygambere itaat etmek ilgili pek çok ayet yer almaktadır. Bu ayetlerde Peygambere itaat, Allah’a (c.c.) itaat ile birlikte zikredilmektedir. Peygamberimize(s.a.v) itaat etmeyen Allah’a (c.c.) itaat etmiş olmaz. Nitekim bu durum Kur’an-ı Kerim’de Nisa suresi 80.ayette şöyle geçmektedir. “Kim Resul’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur…” Peygamberimize (s.a.v.) itaat etmeyi emreden ayetlerden birinde Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’a itaat  edin,  Peygamber’e  itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın.” (Muhammed suresi, 33.ayet)

Peygamberimizin(s.a.v) adını saygıyla anmak ve ona salavat getirmek ona karşı vazifelerimizden biridir. Salat; dua, rahmet ve mağfiret anlamına gelir. Selam ise esenlik ve barış anlamındadır. Bu iki kelimeden oluşan salat ü selam, dilimizde salavat getirme tabiriyle ifade edilir. En yaygın olarak bilinenleri ise “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” ile “Sallallahü aleyhi vesellem” şeklindedir.

Peygamber Efendimize (s.a.v.) salavat getirmek, Allah’ın (c.c.) bir emridir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salavat getirirler. Ey müminler! Siz de ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.”

(Ahzab suresi, 56. ayet.) Müminlerin, Hz. Peygamber’e(s.a.v) salâtı, ona dua etmeleri, onu övgü ve hayırla anmalarıdır. Kendisine, “Selamın nasıl verileceğini bildik, sana salat nasıl olacak? diye sorulduğunda, Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle cevap vermiştir; Namazların oturuşlarında okuduğumuz salavât-ı şerifeyi (salli-barik dualarını) öğretmiş ve bana böyle salat edersiniz demiştir”(Buhari, Tefsir, 33/10).

Peygamberimize(s.a.v.) salat ve selam, ona olan bağlılığımızı teyit etmek, ona karşı sevgimizi ve saygımızı ifade etmek demektir. Müslümanlar, namazdaki oturuşlarda salli barik dualarını okuyarak ve Peygamberimizin(s.a.v.) adı anıldığında salavat getirerek ona olan bağlılıklarını, sevgilerini ve hürmetlerini göstermiş olurlar.

Übeyy ibni Kâ’b(r.a.) birgün Peygamberimize(s.a.v) şöyle sordu: “Ey Allah’ın Elçisi, ben sana çok salavat getiriyorum. Duamın ne kadarını salavata ayırayım?” Peygamberimiz “Dilediğin kadarını” buyurdu. Übeyy yine sordu: “Dörtte birini ayırayım mı?” Peygamberimiz yine “Dilediğin kadarını ama arttırırsan senin için daha iyi olur.” buyurdu “Yarısını?” “Dilediğin kadarını ama arttırırsan senin için daha iyi olur.” “Peki, duamın tamamını salavata ayırsam?” “İşte o zaman Allah senin bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını da bağışlar.” (Tirmizî, Kıyamet: 23.)

Salat ve selam getirmenin önemi ile ilgili bir çok hadis-i şerif vardır:

“Müezzinin ezan okuduğunu duyduğunuz zaman siz de onun gibi okuyun ve bana salat getirin.” (Ebû Davud, es-Salat, 1.)

“Kim bana bir defa salat getirirse Allah ona on defa salat eder, on hatası silinir, on derece yükseltilir”. (Nesaî, 111.)

“…Bana salat ü selam getiriniz. Zira nerede olursanız olun, sizin salat ü selamınız bana ulaşır.” (Ebu Davûd, Menâsik, 96-97.)

“Bana salât ve selâm getirin. Çünkü bu sizin için bir arınmadır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 364.)

İbnu’l-Arabî der ki: “Hz. Peygamber’e yapılan ‘salat’ın faydası, onu yapana döner. Zira salat getirmek okuyanın samimi itikadını ve niyetini, Peygamber’e sevgisini, taata devam etmesi ve hürmetini gösterir.”

Allah’ın(c.c.) sevdiği kişiler, Hz. Muhammed’in(s.a.v) ahlakını ve davranışlarını kendine ölçü kabul eden kimselerdir. Bizler de Allah’ın(c.c.) sevdiği kullar olmak istiyorsak öncelikle Peygamberimize(s.a.v.) iman edip ona itaat etmeliyiz. Ona tam bir teslimiyetle bağlanmalı, onun sünnetine ittiba etmeli, ona olan sevgi ve saygımızı salavatlarla dile getirmeliyiz. Onun yolunda yürüme sevdalısı olmalı ve hayatımızı onunla anlamlı kılmalıyız.

“Peygamberimize Karşı Vazifelerimiz Nelerdir?” üzerine bir yorum

Yorum yapın