Orta Doğu’da Su Sorunu

Su sorununun, yakında petrol sorununun yerini alacağı ileri sürülmektedir.

Su kaynaklarına sahip olma ya da daha fazla yararlanma girişimleri çatışmaların temel nedenleridir. Dünyadaki su rezervlerinin sadece %2,5’inin tatlı sulardan oluşması ve küresel ısınma ile iklim değişikliklerinin de eklenmesi sorunun önemini arttırmaktadır.

Nüfusun hızla artması ve su kaynaklarının dengeli dağılmaması nedeniyle birçok ülkede nüfusun %40’ı su ihtiyacını karşılayamamaktadır. Su sorununun en yoğun yaşandığı yer Orta Doğu bölgesidir. Aşağıdaki haritada görüldüğü gibi Nil, Şeria, Asi, Dicle ve Fırat gibi nehirlerin kaynakları ve denize döküldükleri yerlerin farklı ülkelerde olması, akarsular üzerindeki kullanım hakkı sorunlarına yol açmıştır.

Türkiye, Irak ve Suriye arasında yaşanan su sorunu 1960’lardan günümüze kadar devam etmiştir. 1964’te Türkiye, Suriye ve Irak Hükûmetleri arasındaki görüşmelerde Suriye’nin Asi Nehri’ni görüşme dışında tutması nedeniyle sorunlar yaşandı. Lübnan’dan doğan Suriye’den geçip Türkiye’den Akdeniz’e dökülen Asi Nehri’nin kullanım hakkı, Suriye ve Türkiye arasında hâlâ sorun olarak devam etmektedir.

Fırat ve Dicle Havzalarının Su Katkıları ve Ülkelerin Tüketim Hedefleri (Yıllık)

Fırat Nehri üzerinde yapılan Keban Barajı, 1974’te su tutmaya başlayınca Suriye ile yeni bir gerilim çıkmış ancak Türkiye’nin bıraktığı su miktarını arttırmasıyla sorun aşılmıştı. 1970’lerde planlanan ve 1983’te resmen başlatılan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ise daha büyük sorunları ortaya çıkarmıştır.

Dünya Bankası’nın proje için verdiği kredi Irak, Suriye ve bazı Arap devletlerinin engellemesi ile kesilmişti. Türkiye, Fırat ve Dicle’yi “sınır aşan”; Irak ve Suriye ise “uluslararası” su olarak kabul etmektedir. Türkiye bu suların kendi topraklarındaki bölümünün egemenliğinin kendisine ait olduğunu ileri sürerek suların paylaşımı konusunu siyasi bir tavır olarak değerlendirmektedir.

Türkiye’nin GAP kapsamında yapılan Atatürk Barajı’nda 1990’da su tutmaya ve Fırat’ın sularının bir ay durdurulacağını açıklaması Suriye, Irak ve diğer Arap ülkelerinin tepkisine yol açtı. Türkiye, Suriye ile 1987’de imzaladığı “Ekonomik İş Birliği Protokolü” kapsamında, Fırat Nehri’nden bu ülkeye saniyede 500 metreküp su bırakmayı kabul etti.

Diğer yandan da 1980’lerde Özal Dönemi’nde geliştirilen “Barış Suyu Projesi” çerçevesinde Seyhan ve Ceyhan suyunun Arap Yarımadası’na kadar uzanacak bir boru hattı ile satılması, diğer yandan da Manavgat Çayı’nın İsrail’e satılması gündeme geldi. Ancak birçok Arap ülkesi, su gibi yaşamsal bir konuda Türkiye’ye bağımlı olmak istemedikleri için projeyi pahalı olması gibi çeşitli gerekçelerle yokuşa sürdüler ve proje gerçekleştirilemedi.

Ayrıca Fırat Nehri üzerinde Birecik Barajı’nın yapılmaya başlaması Suriye’nin; Dicle Nehri üzerinde Ilısu Barajı’nın yapılması Suriye ve Irak’ın tepkisine yol açmıştır. Projeler ile suyun daha verimli kullanılması önerilirken Suriye ve Irak’ın paylaşım tezleri nedeniyle sorun sürmektedir. Türkiye’den Kıbrıs’a su götürmek için 2011’de başlatılan ve “asrın projesi” denilen çalışmalar 2015 itibariyle sürmektedir.

( ! )

Fırat, Dicle ve Asi Nehirleri

Murat ve Karasu ırmaklarının birleşmesinden oluşan Fırat, 2535 km uzunluğundadır ve bunun 1170 km’si Türkiye sınırları içindedir. Yıllık debisi minimum 200 m3/sn, maksimum 4000 m3/sn olup yıllık su miktarı 35,58 milyar m3 tür.

Batman Çayı’nın diğer kollarla birleşmesiyle oluşan Dicle, 523 km’si Türkiye sınırında olmak üzere 1900 km uzunluğundadır. Yıllık debisi ortalama minimum 240 m3/sn, maksimum 6000 m3/sn olup yıllık su miktarı 48,67 milyar m3 tür.

Lübnan’da doğan ve bu ülkede 40 km aktıktan sonra, Suriye’de 120 km ve Türkiye’de 88 km katederek Hatay’da denize dökülen Asi, 284 km uzunluğundadır ve yıllık su miktarı 1.2 milyar m3 tür. Türkiye özellikle son yıllarda Asi’yi görüşmelere katmak istemesine rağmen Suriye, Hatay’ı Türkiye’nin egemenliğinde kabul etmediği için ortak ırmak saymamakta ve görüşmelere katmayı reddetmektedir. (Oran, 2013a: 141)

 

Yorum yapın