Nutuk’un Önemi Nedir?

Nutuk (Söylev), Mustafa Kemal Atatürk’ün 1927 yılında TBMM’de Cumhuriyet Halk Fırkasının üyelerine yaptığı ve altı gün süren (15 – 21 Ekim) konuşmasıdır.

Atatürk, Nutuk’u niçin yazdığını aşağıdaki sözleriyle açıklamıştır:

“… Maksadım, inkılabımızın incelenmesinde tarihe kolaylık sağlamaktır. Bütün bu olguların ve olayların cereyanında TBMM ve Hükûmet Başkanı, Başkomutan ve Cumhurbaşkanı olmaktan çok, teşkilatımızın Genel Başkanı olarak bu görevi yapmaya kendimi mecbur sayarım.” (Anıtkabir Dergisi, Yıl: 2012, Sayı: 47, s. 10.)

Atatürk, TBMM’de Büyük Nutuk’u okurken (1927)

Nutuk’un yazım süreci çok yorucu ve uzun olmuştur. Nutuk’un hazırlanışı ile ilgili Falih Rıfkı Atay’ın anlattıklarını okuyalım.

“… Çalışma odasında yarı ayaküstü, yarı oturarak ve yüzlercesi arasından vesikalar ayırarak Nutuk’unu dikte ederdi. Yorulan değişirdi. Bir defasında pek genç bir arkadaşı baygınlık geçirmişti. Akşama doğru bir banyo aldıktan sonra, hiç dinlenmeden sofraya iner, o gün yazdıklarını bize okur veya okutur, hadiseler üzerinde terütaze bir muhakemeyle tartışmalar yapardı.” (Anıtkabir Dergisi, Yıl: 2012, Sayı: 47, s. 13.)

Büyük Nutuk söyleniş süresi, kapsamı ve yaptığı etki açısından eşsizdir. Kuvayımilliye ve cumhuriyet tarihi açısından önemli bir tarihsel kaynak olan Nutuk, yaşanan olayların belgelere dayandırılarak anlatıldığı millî bir uyanış ve direniş öyküsüdür. Sadece dönemine değil günümüze ve geleceğe de ışık tutan, millî bilinci güçlendiren bir kaynaktır.

Diğer adıyla Söylev olarak bilinen Nutuk, 1919 – 1927 yılları arasında yaşanan olayları akıcı bir dille ortaya koymayı başarmıştır.

Atatürk “1919 senesinin 19’uncu günü Samsun’a çıktım.” ifadeleriyle başlayan tarihî eserini üç döneme ayırmıştır:

  • 1919 – 1920: Genelgeler ve Kongreler Dönemi
  • 1920 – 1923: Türkiye Cumhuriyeti Meclisi Dönemi
  • 1923 – 1927: Türkiye Cumhuriyeti Dönemi

Anadolu’nun işgal edilmesi ile başlayan ve Türk tarihinde bir dönüm noktası olan Millî Mücadele’nin zaferle sonuçlanması, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşu, inkılaplar ve yapılan yenilikler geniş kapsamlı bir şekilde Nutuk’ta anlatılmıştır.

Nutuk, birinci elden anlatılan ulusal ve tarihsel olayları tarafsız bir gözle yazmak isteyen bir tarihçinin eseri değil, doğrudan doğruya tarih yapanla yazanın aynı kişi olduğu bir başyapıttır. Bu nedenle Nutuk’un benzerleriyle kıyaslanması mümkün değildir. Mustafa Kemal’in Nutuk’u yazmasının temel nedenlerinden biri, millî tarih bilincini geliştirmektir. Nutuk, yalnız geçmiş devrin bir öyküsü olarak dünümüzü anlatmakla kalmayıp yakın tarihimizden alınan ibret dolu deneyimlerle, millî varlığımızın bugününe de yarınına da ışık tutan yüksek bir değer taşımaktadır.

Bu eser, tarihin akışını değiştirme gücüne sahip bir liderin, varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milleti bağımsızlığa nasıl kavuşturduğunun temelleri çökmüş, ömrü tamamlanmış bir devleti nasıl çağdaş ve millî bir devlet hâline getirebildiğinin belgelere dayanan bir öyküsüdür.

Nutuk, geçmişte yaşanmış olaylarla ilgili tutanak, özel notlar, yazışmalar ve belgelerin detaylı bir şekilde incelenerek hazırlandığı eşsiz bir kaynak eserdir. Nutuk’un en önemli özelliklerinden biri de Gençliğe Hitabe ile ülkemizde yaşanabilecek olayları anlatan ve cumhuriyet yönetimini gelecek kuşaklara emanet eden bir anlatışla sona ermesidir.

Atatürk, Nutuk’la ilgili şu değerlendirmeyi yapmıştır:

“Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve ayrıntılı demecim, en nihayet mazi olmuş bir dönemin öyküsüdür. Bunda milletim için ve gelecekteki evlatlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktalar açıklayabilmişsem kendimi mutlu sayacağım. Efendiler, bu demecimle, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, bağımsızlığını nasıl kazandığını, bilim ve fennin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen millî felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum!” (Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Nutuk, s. 607.) (Düzenlenmiştir.)

Atatürk, Cumhuriyetin Onuncu Yılı kutlamalarında (1933)

Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1933’te cumhuriyetin onuncu yılı nedeniyle Ankara’da yapılan kutlama törenleri sırasındaki yaptığı konuşmasına “Onuncu Yıl Nutku” adı verilmiştir.

Dünyanın en güçlü devletlerinden birinin tarih sahnesinden silinmesi ile birlikte toprakları işgal edilen, insanları köleleştirilmeye çalışılan bir milletin, yalnızca makûs talihini değil, ülkemizi sömürgeleştirmek isteyen dünyanın en güçlü devletlerini de yenerek özgürlüğünü ve onurunu kazandığı bir dönemin kahramanı ve tanığının, evlatlarına hitaben yaptığı bu konuşma birçok açıdan son derece önemlidir.

Ülkemizde cumhuriyetin ilanından sonraki ilk on yıl, cumhuriyet tarihimizin en önemli ve kritik dönemidir. Bu dönem, Türkiye’de Atatürk’ün eşsiz liderliğinde bir yenileşme ve Türk milletine yeni bir millî kimlik kazandırma mücadelesinin yoğunlaştığı bir zaman dilimidir. Bölgesinde ve dünyada ise kendi gücüyle siyasal ve ekonomik varlığını devam ettiren saygın bir devlet olarak tanınabilmek için büyük gayret gösterilmiştir. Bu çabalar; birlik ve beraberlikle kenetlenmiş bir milletin aşamayacağı hiçbir engel olmadığını bütün dünyaya ispatlamıştır. Bu başarıda en önemli etkenlerden biri ise Atatürk’ün Türk milletine duyduğu sonsuz güven ve büyük bir kararlılıkla sürdürdüğü yenileşme hareketleridir. Yenileşme hareketinin en büyüğü hiç kuşkusuz, Türk milletinin ve Atatürk’ün çabaları ile oluşturulan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk milleti ve onun bağrından çıkan Türk ordusu tarafından kurulduğunu özellikle belirtmiştir. O, başarılarını, zaferlerini Türk milletine mal etmesini bilmiş eşsiz bir devlet adamıdır.

1923 yılında devralınan, uzun süren savaşlar nedeniyle yıkılmış, kaynakları kurutulmuş, salgın hastalıklar yüzünden nüfusu azalmış, yokluklar içindeki Türkiye ile 1933 yılında hukuk ve eğitim sistemini, teknolojisini, sanayisini, tarımını ve ticaretini geliştiren Türkiye arasında büyük fark vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla başlayan ve birçok alanda gerçekleştirilen yenilikler, Türk devlet ve toplum düzeninde on yıl sonunda önemli değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Atatürk’ün gösterdiği kararlılığın yanı sıra Türk milleti, inkılapları benimsemiş ve uygulamıştır. Bu gelişmeler cumhuriyet ve inkılaplarla getirilen yeni düzenin sürekli olacağı düşüncesine kuvvet kazandırmıştır. Atatürk, Türk milletini ekonomik ve sosyal açıdan dünyanın en mutlu uluslarından biri hâline getireceğini, aynı zamanda millî kültürümüzü çağdaş uygarlıkların üzerine çıkaracağını açıkça ifade etmiştir. Türk milletinin gelecekte büyük başarılar kazanacağına her zaman inanmıştır.

Atatürk, “Onuncu Yıl Nutku”nda, “Yurdumuzu dünyanın en mamur ve medeni milletler seviyesinin üzerine çıkaracağız.” sözleriyle Türk inkılabının çağdaşlaşmaya yönelik hedefi ni göstermiştir. Onuncu Yıl Marşı’nda da nüfusun on yılda, on beş milyona varması ve ülkenin dört bir yanının demir ağlarla örülmesi gururla anlatılmıştır.

Yoğun çabalarla verilen bir varoluş mücadelesinin getirdiği bu kritik dönemin sonunda “Cumhuriyet’in Onuncu Yılı”nın görülmemiş bir heyecan ve coşkuyla kutlanması ona çok farklı ve özel bir anlam kazandırmıştır.

Yorum yapın