NATO Stratejileri ve Türkiye

NATO, kuruluşundan itibaren savunma politikalarını “NATO Stratejisi” adı verilen başlıklar altında toplamış ve yaşanan gelişmeler doğrultusunda stratejisinde değişikliğe gitmiştir. Bu stratejiler şu başlıklar altında toplanmıştır:

• Sınırlı Savaş Stratejisi: SSCB karşısında askerî gücün sayısal olarak dengelenmesinin sağlanması benimsenerek NATO’nun asker sayısının hızla arttırılması planlandı. Türkiye’nin üyeliği bu strateji döneminde gerçekleşmiştir.

• Kitlesel Karşılık Stratejisi: Nükleer silah kapasitesini hızla geliştiren SSCB karşısında nükleer silahlar için üsler kurma yaklaşımıdır. Türkiye’de İncirlik Üssü’nün açılması, İzmir’e Jüpiter füzelerinin yerleştirilmesi bu stratejinin bir sonucudur.

• Esnek Karşılık Stratejisi: SSCB’nin de etkili nükleer silahlar ve füzeler geliştirmesi “nükleer caydırıcılık” kavramının yerini “nükleer denge” kavramına bırakmasına yol açmıştır. Olası bir saldırıda NATO silahlarının niteliğinin yavaş yavaş arttırılarak denetimli bir tırmanma politikası izlenecek, olmazsa en son seçenek olarak nükleer silahlar kullanılacaktı. Bu durumda Türkiye ön cephede savaş alanı olacak ve üsleri kullanılacaktı.

• İleri Savunma Doktrini: Esnek Karşılık Stratejisi’nin Türkiye gibi ülkelerde yıkıma yol açacağı düşünülerek 1970’lerin sonunda bu doktrin kabul edildi. Buna göre çatışma yerleşim merkezlerinden mümkün olduğunca uzak tutulmalıydı.

Bu durumda merkezden uzak Türkiye, Norveç gibi kanat ülkelere fazla yük düşüyordu. Bu nedenle çatışmanın mümkün olduğunca kendi sınırlarından uzakta düşman topraklarında olması isteniyordu. Dolayısıyla hava kuvvetlerine daha fazla önem verilecekti. Bu nedenle 1988’den itibaren F16 uçaklarının üretimine Türkiye’de başlandı.

• Soğuk Savaş Sonrası NATO Stratejileri: Varşova Paktı’nın dağıldığı bir ortamda NATO’ya gerek olup olmadığı tartışıldı. 1991’de “Yeni Stratejik Konsept” benimsendi.

NATO’nun tek var oluş nedeninin “toplu savunma” olmadığı vurgulanıyor, ittifakın güvenliğini tehdit eden etnik, dinî rekabet, terörizm, insan hakları ihlalleri ve bölgesel çatışmalar gibi konulardan kaynaklanan her türlü krizin yönetimiyle ilgilendiği belirtiliyordu.

NATO’nun bu yeni görev alanını tanımlamasıyla birlikte Türkiye, “kanat ülke” konumundan çıkarak Balkanlar, Kafkasya ve Orta Doğu gibi sorunlu bölgelerde “ön cephe” ülkesi hâline geldi.

Yorum yapın