Millî Tarih – Türk Tarihinin Köklü ve Zengin Oluşu

Millî Tarih

Türk kültürünün temellerinden biri de Atatürk’ün milliyetçilik ilkesine dayanan millî tarihtir.

Atatürk, Türk kültürünün geliştirilmesi ve yükseltilmesi yolunda tarih çalışmalarına önem vermiştir. Bunun sebebi, bir milletin oluşmasında ortak tarihin en etkin ögeler arasında olmasıdır. Millî tarih bilinci aynı zamanda bağımsız bir millet olarak bir arada yaşamanın da başlıca dayanağıdır.

Osmanlı Devleti’nde medreselerde Tanzimat’a kadar sadece İslam tarihi okutuluyordu. Tanzimat’la birlikte, Osmanlı tarihi de okutulmaya başlandı. Bu eğitim anlayışında, İslamiyetten önceki Türk tarihine gereken önem verilmiyordu. Hatta bundan hiç bahsedilmiyordu.

Oysa Atatürk, tarihin bir bütün olduğuna, genel bir Türk tarihi oluşturulması gerektiğine inanıyordu. Atatürk, zengin Türk tarihinin binlerce yıldan beri varlığını devam ettirdiğini her ortamda söyleyerek Türk milletinin, dünya tarihine yön veren önemli milletlerinden biri olduğunun Türk ve dünya kamuoyuna anlatılmasını istiyordu.

Atatürk, tarihsel süreç içerisinde Asya Hun, Avrupa Hun, Kök Türk, Karahanlılar, Gazneliler, Büyük Selçuklu, Türkiye Selçuklu, Osmanlı Devleti gibi birçok devlet kurmuş olan Türk milletinin tarihinin mutlaka araştırılması gerektiğini her zaman vurgulamıştı.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk’ün milliyetçilik düşüncesi temel alınarak kurulmuştu. Atatürk, zengin bir kültür mirasına sahip olan Türk milletinin yeniden millî bir kimlik kazanması için önemli çalışmalar başlattı.

Yirminci yüzyılda Orta Asya’da yapılan arkeolojik kazılar sonucunda Türklerin tarih öncesinde de önemli bir medeniyete sahip oldukları ortaya çıkarıldı. Böylece Türklerin, dünyanın en eski ve köklü milletlerden biri olduğu ispatlandı. Diğer yandan dünyanın çeşitli bölgelerinde devletler kuran Türklerin kültür, uygarlık ve yönetim alanındaki gelişmeleri diğer uluslarla paylaşarak dünya kültür ve uygarlığına önemli katkılarda bulunduğu ortaya konuldu.

Atatürk, Türk tarihinin araştırılması için ilk olarak bir kütüphane kurdurdu. Ülkemizin önde gelen tarihçileri, dışarıda basılan Türk tarihi ile ilgili eserlerin büyük bir bölümünü inceleyerek rapor hâline getirdiler. Bunların özeti, 1930’da “Türk Tarihinin Ana Hatları” adı altında dört cilt olarak yayımlandı. Bu eser ülkemizde faaliyet gösteren bütün okullara gönderildi.

Atatürk, Türk tarihinin bilimsel metotlarla incelenmesini sağlamak için “Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti” ni kurdu (1931). Daha sonra Türk Tarih Kurumu adını alan bu kuruluşun amacı, Türk tarihinin ortaya çıkarılmasını sağlamaktı.

Bilimsel ve teknik metotlarla yaptığı araştırmalar sonucunda cemiyet “Türk Tarih Tezi” adı verilen bir yaklaşımı benimsedi. Böylece millî tarihimizle ilgili doğru bilgiler elde edildi. Bu cemiyet, 1931’de “Türk Tarihini Tetkik Heyeti Serisi”ni hazırladı. 1932’de Ankara’da Türk ve yabancı tarihçilerin katıldığı Birinci Türk Tarih Kurultayı toplandı.

Atatürk, Birinci Türk Tarih Kurultayı’na katılan üyeler ve tarih öğretmenleriyle birlikte (1932)

Türk Tarihinin Köklü ve Zengin Oluşu

Atatürk, Türk tarihinin zenginliğine, binlerce yıldan beri varlığını sürdürdüğüne dikkati çekerek Türk milletinin dünya tarihine yön veren değerlere sahip olduğunu çağdaş dünyaya kanıtlamak için yoğun çaba göstermiştir. Atatürk, bilimsel araştırmalara verdiği önemi şu sözleriyle vurgulamıştır:

“Büyük devletler kuran atalarımız, büyük ve kapsamlı uygarlıklara da sahip olmuştur. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve dünyaya bildirmek bizler için bir borçtur.” (Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 281.)

Atatürk, Diyarbakır surlarındaki Urfa kapısını incelerken (1937)

Tarih boyunca değişik zamanlarda ve coğrafi alanlarda birçok devlet kuran Türk milleti, köklü ve zengin bir tarihe sahiptir. Türkler, gittikleri her yerde kurdukları yüksek uygarlıklarla insanlığa büyük hizmetler sunmuştur. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında sayısız devlet kuran, büyük bir kültür ve uygarlık oluşturan Türkler, dünya uygarlığına büyük katkıda bulunmuştur.

Orta Asya’dan dünyanın çeşitli yerlerine göç eden Türkler, gittikleri ülkelere kendi kültürlerini de birlikte götürmüştür. Türk kültürünü ve yönetim anlayışını diğer milletlerle paylaşmıştır. Çeşitli baskılardan kaçarak kendilerine sığınan milletleri koruma altına almıştır. Denetimleri altındaki topraklarda, eğitim ve kültüre büyük önem vermiştir. Güzel sanatların çeşitli dallarında önemli başarılar elde ederek dünya kültür ve medeniyetine önemli katkılar sağlamıştır.

 

Yorum yapın