Arapça ‘cem‘ kökünden türeyen, “toplayan, bir araya getiren” anlamındaki câmi‘ kelimesi, başlangıçta sadece cuma namazı kılınan büyük mescidler için kullanılmıştır.
Daha sonra içinde cuma namazı kılınan ve hatibin hutbe okuması için minber bulunan mescitler cami, minberi bulunmayan yani cuma namazı kılınmayan küçük mâbedler ise sadece mescid olarak anılır olmuştur.
Hz. Muhammed (s.a.v.) İslam’ın ilk yıllarından itibaren Mekke’de çok zor şartlar olmasına rağmen eğitim öğretim faaliyetlerini yürütmüştür. Her an şiddet ve öldürülme baskısı altında yaşayan Müslümanlar için Erkam’ın (r.a.) evi ilk eğitim ortamı olmuştur.
Müslümanların hicret ile baskı ortamından kurtulmaları sonrasında, Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine’de ilk icraat olarak bir mescit inşa etmiştir. Mescid-i Nebi (Peygamber Mescidi) adı verilen bu mescide bitişik olarak yapılan ve “suffe” denilen bölümlerde eğitim öğretim faaliyetleri sürdürülmüştür. Suffe, İslam medeniyetinin ilk eğitim kurumudur ve buralarda ikamet eden gençler ilim tahsili ile ilgilenmişlerdir.
İslamiyet’in ilk dönemlerinde eğitim öğretim, daha çok cami merkezli olarak yapılmaktaydı. Buralarda Kur’an-ı Kerim, tefsir, hadis, fıkıh, siyer gibi ilimler okutulmakta ve bu dersler “ders halkası” şeklinde yürütülmekteydi.
İslam dünyasında cami merkezli olarak başlayan eğitim öğretim faaliyetleri daha sonra medrese, daru’l-hadis, daru’l-kurra gibi kurumlarla devam etmiştir. Ancak camiler ve mescitler her zaman önemini korumuştur.