Medeni Kanun Işığında Boşanma

Boşanma, kanunlar çerçevesinde gerçekleştirilen evlilik akdinin yasal olarak nihayet bulması ile eşlerin birlikteliklerini sona erdirme hali olup, günümüzde aile yapısına ilişkin sorunların ilk sıralarında yer almaya başlamıştır (Kavaf vd, 2009:5).

Boşanma şüphesiz, evlilik birliğini saygı, sevgi, birlik, beraberlik ve dayanışma içinde sürdüren insanların değil bir arada yaşamayı beceremeyen, evlilik kurumundan beklenen yararı sağlayamayan kimselerin ihtiyacıdır (Yetik, 2005:3).

Medeni Kanun Işığında Boşanma

Ülkelerin boşanma nedenleri, toplumsal değer yargılarına ve aile yapılarına göre tespit edilerek kanunlaştığından, boşanma sebeplerinin tarihsel seyrinde görülen farklılıkların da nedeni anlaşılacaktır. Zira toplumsal değerler ve aile yapılarında meydana gelen değişimlere paralel olarak boşanma nedenlerinde de farklılaşmalar görülmektedir (Doğan,2006:23).

22.11.2001 tarihinde kabul edilen ve halen  yürürlükte olan 4721 sayılı Medeni kanun boşanmanın sebeplerini genel ve özel boşanma sebepleri olmak üzere temel olarak ikili bir ayrıma tabi tutmuştur. Buna göre;

  • Zina
  • Hayata kast ve pek kötü veya onur kırıcı davranış
  • Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
  • Terk
  • Akıl hastalığı

boşanmanın özel sebepleri olarak sayılırken, boşanmanın genel sebebi “evlilik birliğinin sarsılması” olarak ifade edilmiştir (Öztan, 2004:434).

Görüldüğü üzere yasada yer alan boşanma sebepleri evlilik birliğinin sona ermesinin makul karşılanacağı hallerdir. Zira eşlerin birbirine karşı saygı, sevgi ve dayanışma içinde yaşaması ve evlilik birliğinin kendilerine yüklediği sorumlulukları taşımaları esas olduğuna göre aksi durumların varlığı halinde tarafların evlilik akdini sonlandırmaları olağandır.

Yasa koyucu evlilik birliğini getirmiş olduğu pek çok hükümle koruma altına almıştır. Öncelikle hâkim davanın devamı süresince eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen almakla yükümlüdür.

(Madde 169) Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.

Ayrıca Yasa kusurlu olan tarafı tazminat ve nafaka müeyyidesiyle karşı karşıya bırakmıştır.(Madde 174) Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.

Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf,  kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz (Madde 175).

Tüm bunlar eşlere gerek yargılama devam ederken ve gerekse dava neticelendikten sonra kusurlu tarafın yasal yükümlülüklerinin olduğunu hatırlatmaya yönelik düzenlemelerdir.

Bunların yanında yasa koyucu boşanma konusunda hâkime takdir hakkı vermiştir. Hâkim ilk kez görülen bir boşanma davasında tarafların boşanması için yeterli sebeplerin varlığına kanaat getirmezse davayı reddedebilecektir.

(Madde 184). Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tâbidir:

  1. Hâkim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış
  2. Hâkim, bu olgular hakkında gerek re’sen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.
  3. Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hâkimi bağlamaz.
  4. Hâkim, kanıtları serbestçe takdir
  5. Boşanma veya ayrılığın fer’î sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hâkim tarafından  onaylanmadıkça geçerli
  6. Hâkim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar

Ayrıca açılan bir boşanma davasında hâkim eşlerin ortak hayatı yeniden kurma ihtimali olduğuna kanaat ederse bir yıldan üç yıla kadar bir süre için ayrılığa da hükmedebilir. (Madde 170) Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar verir.

Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya  karar verilemez.

Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir.

(Madde 171) Ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre  için karar verilebilir. Bu süre ayrılık  kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.)

Görüldüğü üzere yasa koyucu getirmiş olduğu düzenlemelerle boşanmayı keyfi olmaktan uzaklaştırmayı amaçlamıştır.

Peki, evliliğin kaçınılmaz bir sona sürüklenmesine neden olan unsurlar nelerdir? Bu sorunun cevabını Ünal şu sözlerle ifade ediyor:

“Evliliğin kuruluş aşamasında etkili olan; evlenecek kişilerin ailelerinin evliliği onaylamamaları, bireylerin ailelerinde boşanma olaylarının yaşanmış olması, evlenen çiftlerin ailelerinin birbiriyle uyumlu ilişkiler kuramaması. Ayrıca evlilik öncesi eşte fark edilen olumsuz özelliklerin değişeceğine ilişkin beklentiye girilmesi ve evlilik ilişkilerinde çiftlerin baskıya varan müdahaleleri olduğu tespit edilmiştir” (Ünal, 2013:594).

Günümüzde gelir artışıyla birlikte yaşanan tüketimdeki artış toplumları daha çok tüketmek ve daha lüks bir yaşantı sürmek konusunda bir yarış içine sokmuştur. Bireylere kitle iletişim araçları vasıtasıyla yüklenen tükettikçe mutlu olunacağı yönündeki fikir insanları üretmekten uzaklaştırırken toplumu kanaatkâr ve paylaşımcı olmaktanda hızla uzaklaştırmıştır. İnsanlar mutluluğu tüketim odaklı dünyalarında arama yoluna girmişlerdir. Tüketmekle aranan mutluluk bulunamadığı gibi aile içi anlaşmazlıklar ve dağılmalar baş göstermiştir.

Türk toplum yapısıyla hiçbir şekilde örtüşmeyen nikâhsız yaşam, zina ve aldatma da toplumun adeta kanıksamasına neden olacak bir yoğunlukta televizyonlarda yer almaktadır. Bu durum Türk aile yapısını, manevi değerleri derinden etkilemektedir. Tüm bunlarla birlikte kadının iş hayatında yer almak suretiyle artan iş yükü karşısında aile yaşantısında destek göremediği gibi kendisinden geleneksel rolünü devam ettirmesi yönündeki beklentinin devam etmesi de kadınların boşanma fikrine sıcak bakmasına sebep olmuştur.

Boşanmayı kolaylaştıran hukuki düzenlemeler, toplumun dini ve ahlaki algılarında meydana gelen değişimler de boşanmayı artıran nedenler arasında sıralanabilir. Ayrıca evlilik içinde yaşanan problemleri daha fazla büyümeden çözebilecek bir aile büyüğünün günümüz modern aile yapısında bulunmayışı da boşanmaların artışında önemli bir pay sahibidir (Ünal, 2013:595).

Pek çok kimse için evlilik hayatının mahremiyetini adliye salonlarına dökmek oldukça büyük bir sıkıntıdır. Bu nedenle çoğunlukla insanlar birtakım göstermelik bahaneler ardına sığınarak boşanma davalarını açmaktadırlar.

Boşanan çiftler, resmi merciler önünde açıklayamadıkları boşanma nedenlerini şu şekilde belirtmişlerdir:

Gerçek sebep Frekans Yüzde
Uyumsuzluk 129 17.9
Otorite tartışması 24 3,3
Yanlış davranış 199 27,6
Eşe yanlış davranış 199 27,6
Ahlaksız davranış 76 10,5
Kusursuz haller 95 13,2
Toplam 722 100

(Ünal, 2013:596).

Yukarıda yer verilen tablodan da açıkça anlaşılacağı üzere “yanlış davranış” ya da “eşe yanlış davranış” boşanmaya sebep olan eylemlerin yarısından fazlasını teşkil etmektedir. Yanlış davranış şekilleri ise genel olarak eşlerin sorumluluklarını yerine getirmeyişi, yuvayı terk etmek, aile içinde kalması gereken sırları başkalarıyla paylaşmak, mahremiyeti korumamak ve aile içinde akrabaların müdahil olmasına sebebiyet vermek olarak sayılabilir (Ünal, 2013:596).

Konu ile ilgili Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri boşanma hızında artış olduğunu göstermektedir. Son üç yılın verilerine bakılırsa;

  • 2011 yılında boşanan çiftlerin sayısı 2010 yılına göre % 1,3 artarak 120.117’ye
  • 2012 yılında boşanan çiftlerin sayısı 2011 yılına göre % 2,7 artarak 123.325’e
  • 2013 yılında boşanan çiftlerin sayısı 2012 yılına göre % 1,6 artarak 125.305’e yükselmiştir (TÜİK,2015)

Yorum yapın