İslam Hukukunun Kaynakları Nelerdir?

İslam hukukunun kaynakları en genel anlamda edille-i şer’iyye kavramı ile ifade edilir. Edille-i şer’iyye, İslam hukukunda şer’i hükümleri çıkarma yolarına denir.

İslam hukukunda hükümlerin dayandırıldığı deliller, en temelde Yüce Allah’ın (c.c.) kelamı olan Kur’an-ı Kerim ile O’nun son elçisi olan Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetidir. Bunların yanında icma ve kıyas da bu deliller arasındadır.

İslam Hukukun Kaynakları

İslam Hukukun Kaynakları

İslam hukukunun temel kaynağı, Allah’ın (c.c.) sözü olan Kur’an-ı Kerim’dir. İslam hukukunda Kur’an-ı Kerim’i ifade etmek üzere daha çok ‘‘Kitap’’ terimi kullanılır. Kur’an-ı Kerim’in temel kaynak olması, bizzat Allah’ın (c.c.) vahyi olması ve onun mütevatir olarak nakledilmesidir. Tevatür, yalan üzerinde birleşmesi aklen imkânsız olan bir sayıdaki topluluğun yine kendileri gibi bir topluluktan nakilde bulunması anlamına gelir ve Kur’an-ı Kerim nesilden nesile bu şekilde nakledilmiştir.

Kur’an-ı Kerim, insanın dünya ve ahirette mutlu olması için rehberlik eden bir kitaptır. Kur’an-ı Kerim hem inanç hem de insanlar arası ilişkileri düzenleyen ve hayatı düzenleyici hükümler getiren bir kitaptır. Nahl suresinin 89.ayetinde “…Bu Kitab’ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.” buyrulmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’in getirdiği mesaj tüm zamanı ve hayatı kuşatıcı özelliğine sahiptir. Bu nedenle zaman, mekân ve şartlar değişse bile onun mesajı evrensel nitelikte olduğu için içerdiği hükümler kıyamete kadar geçerli olacaktır.

Sünnet, İslam hukukunun ikinci temel kaynağıdır. Sünnet, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) söz, davranış ve onaylarıdır. Sünnetin hüküm koyma ve uyulması gereken bağlayıcı bir kaynak olduğu Kur’anı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir “…Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr suresi, 7.ayet)

İslam hukukunda hüküm çıkarma konusunda Kur’an-ı Kerim ile sünnet arasında özde bir fark yoktur. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim ve sünnet metinlerini ifade etmek için “nass” terimi kullanılır. İslam hukukunda Kur’an-ı Kerim ve sünnetin temel kaynak olması Nisa suresi 59.ayette şöyle geçmektedir: “…Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanızonu Allah’a ve Resul’e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.”

Kur’anı Kerim’in anlaşılması noktasında da sünnete büyük ihtiyaç vardır çünkü Kur’an-ı Kerim, hükümleri bildirirken genel ifadeler kullanır. Detaylarla ilgili fazla bilgi vermez. Kur’an-ı Kerim’de namaz, oruç, zekât gibi temel ibadetlerin yapılması külli olarak emredilmiş, bunlarla ilgili detaylı bilgi ise Peygamberimizin (s.a.v.) açıklamasına bırakılmıştır. Örneğin, Peygamberimiz (s.a.v.) “Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.” Bakara suresi, 43.ayetini “…Ben namazı nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın…” (Buhari, Ezan, 18) hadisiyle açıklamıştır.

İslam hukukunun bir diğer kaynağı ise icmadır. İcma, Hz. Peygamberin (s.a.v.) vefatından sonra aynı dönemde yaşayan müçtehitlerin dinî bir konunun hükmü hakkında görüş birliği içinde olmalarıdır. Kur’an-ı Kerim’de Nisa suresi 115. ayeti İslam hukukunda icma için delil olarak kabul edilir. “Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber’e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir.” Ayrıca Hz. Peygamber’in (s.a.v.) “Benim ümmetim hata üzerinde birleşmez” (İbn Mace, Sünen, Fiten, 8) hadisi icma için delil kabul edilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de açık ve net bir şekilde belirtilmeyen ve Peygamberimizin(s.a.v) sünneti ile de açıklanmayan durumlar için Müslümanların büyük çoğunluğunun görüşü esas alınmıştır. Örneğin, Hz. Peygamberin (s.a.v.) vefatının ardından Kur’an-ı Kerim’in bir kitap (mushaf) haline getirilmesine icma ile karar verilmiştir.

İslam hukukunda kabul edilen dördüncü kaynak kıyastır. Kıyas; kitap, sünnet veya icmada açık hükmü olmayan bir mesele hakkında aralarındaki ortak illet nedeni ile yine bu kaynaklardan birinde yer alan benzer bir hükmü vermektir.

Kur’an-ı Kerim’de alkollü içki içilmesi şu ayetle yasaklanmıştır: “Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?” (Maide suresi, 90-91.ayetler)

İslam âlimleri bu ayette haram kılınan içkiyi, sarhoş edici özelliği bulunan benzer maddelere kıyas ederek onların da haram oldukları sonucuna varmışlardır. Kur’an-ı Kerim’de ve sünnette açıkça zikredilmeyen uyuşturucu maddeler de içki gibi “aklı kullanmaya engel” olduğundan kıyas yöntemiyle onların da haram olduğu hükmüne ulaşılmıştır.

Yorum yapın