İslam Hukuku ve Mahiyeti

İnsan toplumsal bir varlıktır. Diğer insanlarla birlikte yaşaması doğuştan getirdiği   bir özelliğidir. İnsanın yaşaması için birçok şeye ihtiyacı vardır. İnsanın bütün ihtiyaçlarını yalnız başına karşılaması mümkün değildir. İnsanın diğer insanlarla ilişkilerini düzenleyen olguya toplumsal düzen denir.

Toplumsal düzen insanların sadece bir araya gelmeleri ile kendiliğinden oluşan bir yapı değildir. Toplumsal düzende insanların ihtiyaçlarının adaletli bir şekilde karşılanması gerekir. Bunun için de toplumsal yaşamı düzenleyen kurallar olmalıdır. Bu kuralların belirlenmesinde din, ahlak, hukuk, örf ve adetlerin etkisi vardır.

İslam Hukuku ve Mahiyeti

Toplumsal düzen içinde insanın hak ve yükümlülüklerinin sağlanmasında, insanların toplumsal ihtiyaçlarının karşılanmasında ve adaletin gerçekleştirilmesinde hukuk sisteminin önemi büyüktür.

Bireysel ve toplumsal yaşama ilişkin düzenleyici kurallar bütününü ifade etmek için İslam’da fıkıh terimi kullanılır. Fıkıh, insanın kendisine, çevresine ve Allah’a(c.c.) karşı olan davranışlarının yanı sıra, toplumsal ilişkileri de düzenleyen ve kendine özgü bir sistematiği bulunan bir hukuk düzeni niteliğindedir.

Fıkıh kelimesi sözlükte “Bir şeyi bilmek, iyi ve tam anlamak, derinlemesine kavramak” manasına gelir. Terim olarak ise “Kişinin günlük hayatında faydasına ve zararına olan şeyleri bilmesi” şeklinde tanımlanmıştır.

Fıkıh kelimesi, İslam’ın ilk dönemlerinde sözlük anlamı ile kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonraları İslam toplumunda dinî bilginin alt dallarından bir ilim dalı olarak terim anlamı hâlini almıştır. İslam hukuku şeklinde anılmaya başlaması ise, XIX. yüzyılın ikinci yarısına rastlamaktadır.

Fıkıh ilmi ile uğraşan kişiye fakih denir. Fakih, Kur’an ve sünnet gibi delillerden dinî hüküm ortaya koyabilme yeteneğine sahip kimsedir. Bu bağlamda fıkıh kavramı ile içtihat kavramı; fakih ile de müçtehit kavramı aynı anlamlara gelmektedir. Peygamberimiz(s.a.v.) de bir hadis-i şeriflerinde “Allah, kimin hakkında hayır dilerse onu dinde anlayış sahibi (fakih) kılar.” buyurmuştur. (Buharî, İlim, 10.)

Hukuki meselelere ilişkin hüküm çıkarmak belli bir disiplini gerektirir. Müçtehit, İslam’ın ana kaynakları olan Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin(s.a.v.) sünneti    ile bunlardan hüküm çıkarma prensiplerini kullanır. Müçtehidin bu gayreti Usûl-i fıkıh adı verilen ilim dalının ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Fıkıh usulü, fıkıh ve usul kelimelerinden meydana gelen bir tamlamadır. Usul “asl” kelimesinin çoğuludur. Temel, esas, kök ve dayanak anlamlarına gelir. Fıkıh ilminde kaide ve delil anlamına gelir. Terim olarak fıkıh usulü, fakîh denilen fıkıh bilginlerinin pratik hukuki meselelere ilişkin hüküm çıkarma yöntemlerini belirlemeyi hedefleyen bir ilim dalıdır.

Fıkıh usulü genelde, fıkhi hükümlerin delilleri, bu delillerden hüküm çıkarma ilke ve metotlarından bahseder. Fıkıh ilmi ise fıkıh usulüyle elde edilen hükümleri konu edinir. Örneğin; “Namazı kılın, zekatı hakkıyla verin…” (Bakara suresi, 43) ayeti, Kur’an-ı Kerim’den bir delildir. Bu delilden “Emirler vücub (zorunluluk) ifade eder.” prensibi fıkıh usulü ilkesidir. Bu ayetten, “namaz farzdır, zekat farzdır.” hükümlerini çıkarmak da fıkıh olarak adlandırılır.

NOT: Günümüzde fıkıh usulü tabirinin karşılığı olarak İslâm Hukuk Felsefesi, İslâm Hukuk Metodolojisi, İslâm Hukuk Usûlü, İslâm Teşri Usûlü, İslâm Hukuku Nazariyatı gibi

Fıkıh İlminin Konuları

Fıkıh İlminin Konuları

Fıkıh ilmi, insanların Allah’a (c.c.) karşı olan vazifelerini yerine getirmelerinde büyük kolaylıklar sağlar. İnsanın dünya ve ahiret mutluluğu için kendi yararına ve zararına olan durumları bilmesini sağlar. Ayrıca fıkıh ilmi insanlar arası ilişkilerin düzenlenmesine ve toplum hayatında adaletin gerçekleşmesine katkılar sunar.

Fıkıh ve fıkıh usulü alanında öne çıkan ön önemli isimlerden biri Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife’dir. O’nun bu konudaki görüş ve düşünceleri daha sonraları öğrencileri tarafından sistemleştirilmiştir. Günümüzde de İslam dünyasında pek çok Müslüman onun ilke ve prensiplerini kabul etmiştir. İmam Şafii ise, fıkıh usulü alanında yazılan ilk eserin sahibidir. “er-Risale” adlı bu eser günümüze de kadar gelmiş ve Türkçe tercümesi yapılmıştır.

er-Risaleİslam hukukunun temel ilkeleri Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin (s.a.v.) sünnetinden çıkarılır. Bu iki kaynak aynı zamanda bütün İslami ilimlerin de temel kaynaklarıdır. İslam hukukunda hüküm çıkarılırken Yüce Allah’ın (c.c.) ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ortaya koyduğu ilkeler gözetilir.

Bu ilkelerden bazıları şunlardır: Tekliflerde kolaylık, helallerde genişlik, adaletin gözetilmesi, suçun şahsiliği, suç ve ceza arasında doğru orantı ve kamu yararının gözetilmesidir.

Yorum yapın