İslam Ahlakına Genel Bir Bakış

İslam Ahlakının Gayesi ve Konusu

İslam ahlakının gayesi, insanın hayır yönündeki davranışları tercih etmesini ve şer olan davranışlardan kaçınmasını sağlamaktır çünkü insanın fiilleri, sonuçları itibariyle hayır veya şer olarak değerlendirilir. İslam ahlakı, insan davranışlarını güzelleştirmeyi, insanı doğruya ve iyiye yönlendirmeyi amaçlar. Kötülüklerden kaçınıp iyiliklere yönelmesinin insanda bir meleke haline gelmesini amaçlar. Kısaca İslam ahlakı insanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamayı gaye edinir.

İslam ahlakının konusu, insanın düşünce ve davranışlarıdır. İnsanın duygu, düşünce ve davranışları iyi veya kötü olarak bir değer ifade eder. Nitekim varlıklar içerisinde düşünce ve davranışları iyi ve kötü olarak değer ifade eden tek varlık insandır. İslam ahlakının konusu insanın iyi ve kötü olan huy ve davranışların ne olduğudur.

İslam Ahlakının Kaynakları

İslam ahlakının iki temel kaynağı vardır. Bunlardan biri Allah’ın (c.c.) kelamı olan Kur’an-ı Kerim diğeri de O’nun son elçisi Hz. Muhammed’in (s.a.v.) söz ve davranışları olan sünnettir. Kur’an-ı Kerim, İslam dininin ana kaynağıdır. İslam ahlakını en kısa ve en doğru yoldan öğreneceğimiz kaynak Kur’an-ı Kerim’dir. İnsanlara neyin iyi neyin kötü olduğunu ve insan davranışlarının değerinin ne olduğunu açıklayan Kur’an-ı Kerim’dir. Peygamberimiz de (s.a.v.) Kur’an’ın açıklamalarını hayatına uygulayarak bizlere göstermiştir.

Ahlak ile Terbiye Arasındaki İlişki

Terbiye insanın bedenî, zihnî, ahlaki gelişmesini ve olgunlaşmasını sağlamayı ifade eder. Terbiye, Yüce Allah’ın (c.c.) isimlerinden olan “Rab” ile alakalı bir kelimedir. Eğitimin amacı ahlaklı bireyler yetiştirmektir. Eğitim ve öğretim insanın bütün hayatı boyunca devam etmesi gereken bir süreçtir. Eğitim ve öğretimin amacı bireyleri ve toplumu doğru inanca, doğru bilgiye ve ahlaklı bir yaşama ulaştırmaktır. Bu bakımdan eğitim ve ahlak arasında yakın bir ilişki vardır.

Din, güzel ahlaktır. Güzel ahlak sahibi olmak da eğitim ile yani terbiyeyle mümkün olur. Dolayısıyla terbiye ve ahlak arasında yakın bir ilişki vardır. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) hadislerinde de terbiye ile ahlak arasındaki ilişkiyi görmekteyiz. “ Ben, ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Müsned, 2/381)

İman, İbadet ve Ahlak Arasındaki İlişki

İman, ibadet ve ahlak kavramları iç içedir. Birinin eksik olması bütünlüğü bozar. Örneğin, iman bir binanın temeli gibidir. İbadetler ise o binanın direkleri, sütunlarıdır. Ahlak ise binanın iç ve dış süslemeleridir. İman, ibadet ve ahlak dinimizin en önemli ana konularıdır.

İman, ibadet ve ahlak ilişkisini, bunların birbirlerini tamamlayıcı olduğunu ortaya koyan en güzel örneklerden biri namazdır. İman, namazın Allah(c.c.) tarafından emredilen bir eylem olduğuna inanmaktır. Namazı kılmak, ibadet boyutunu gösterir. Namaz kılan Müslümanın kötü iş davranışlardan uzaklaşması da ahlak ile olan ilişkisini ortaya koyar.

Allah’a Karşı Vazifelerimiz Neler

Allah’a(c.c.) karşı olan vazifelerimizin başında Allah’ın(c.c) varlığına ve birliğine iman etmek; hiçbir şeyi O’na ortak koşmamak gelir. İsim ve sıfatlarıyla O’nu tanımaya çalışmak her Müslümanın vazifesidir. Müslümanın her türlü söz ve davranışlarıyla Allah’a(c.c.) karşı sevgi, saygı bağlılığını göstermesi gerekir.

Yüce Allah’ı(c.c.) ta’zim etmek de kulluk vazifelerimizdendir. Ta’zim; Allah’ın(c.c.) yücelik ve azametini kabul ve tasdik ederek O’nun karşısında saygılı ve edepli olmaktır. Müslümanlar, İslam dininin şiarları (alametleri) kabul edilen ibadetlere, Kur’an-ı Kerim’e, camilere, ezana karşı son derece hürmetli davranırlar.

Yüce Allah’a(c.c.) kulluk vazifelerimizden biri de O’na teslim olmaktır. Teslimiyet, Allah’ın(c.c) hükümlerine gönül rızası ile baş eğmektir. Bir Müslüman her şeyiyle Allah’a(c.c.) bağlanır. O’nun verdiği görevleri yapmaya, yasakladığı şeylerden uzak durmaya çalışır.

Allah’a (c.c.) olan teslimiyet ve kul olma bilinci, kişinin takva ile hareket etmesini sağlar. Sakınma, korunma gibi anlamlara gelen takva; Allah’a(c.c.) karşı sorumluluklarımızın bilinciyle hareket etmek demektir.

Havf ve reca; Allah’tan(c.c.) korkmak ve ümitli olmak demektir. Bir Müslüman hayatını denge üzerine kurar. Kulluk vazifesini denge içinde yerine getirir. Bir Müslüman, “De ki: Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir.” (Zümer suresi 53. ayet.) ayeti gereğince Allah’ın(c.c.) merhametinden, affından ve bağışlayıcılığından asla ümidini kesmez. Hata ve günahları olsa bile hemen tevbe eder.

Peygamberimize Karşı Vazifelerimiz Neler

Bir Müslümanın Allah’a(c.c.) karşı vazifeleri olduğu gibi O’nun emir ve yasaklarını bizlere tebliğ eden Peygamber Efendimize(s.a.v.) karşı da vazifeleri vardır. Bu vazifelerden başında onun Allah’ın(c.c.) peygamberi olduğunu kabul etmek, onu tanımak ve bilmek gelir. Daha sonra ona hürmet ve muhabbet etmek gelir.

Peygamberimize(s.a.v) karşı vazifelerimizden biri de onun sünnetine uymak ve her konuda onu örnek almaktır. Ayrıca onun tebliğ ettiği hükümlere içtenlikle teslim olmak gerekir. Peygamberimize(s.a.v.) salat ve selam getirerek, bağlılığımızı teyit etmiş, ona karşı sevgimizi ve saygımızı ifade etmiş oluruz.

Kur’an-ı Kerim ile İlgili Vazifelerimiz Neler

Bir Müslümanın Kur’an-ı Kerim’ ile ilgili vazifeleri şunlardır:

Allah’ın(c.c.) sözü ve son ilahi kitap olduğuna, bozulmadan, değişmeden günümüze ulaştığına, okumanın ibadet olduğuna, okumak için bedenen, ruhen ve kalben hazırlık yapmak gerektiğine, hükümlerinin kıyamete kadar devam edeceğine, daima saygılı ve edebli davranmaya, anlamaya çalışarak ve düzgün bir şekilde okumaya, hükümlerini hayatımızın her alanında uygulamaya çalışmaktır.

İnsanlara Karşı Vazifelerimiz Neler

Dinimizde Allah’a(c.c.), Peygamber Efendimize(s.a.v.) ve Kur’an-ı Kerim’e karşı vazifelerimiz olduğu gibi birlikte yaşadığımız insanlara karşı da vazifelerimiz vardır. Dinimiz bizlerden sorumluluk sahibi insanlar olarak diğer insanlarla ilişkilerimizi hak, hukuk, emanet, dürüstlük, sevgi, saygı, adalet gibi temel ilkeler doğrultusunda sürdürmemizi ister.

İnsan toplumsal bir varlıktır. Toplum içinde doğar ve büyür. Hayatını devam ettirebilmek için doğumundan ölümüne kadar diğer insanlarla birlikte yaşar. Bu nedenle insan, başkalarının haklarına riayet etmeli, kul hakkı kapsamına giren söz ve davranışlardan uzak durmalıdır. Toplumdaki bütün insanların can, mal ve namus emniyetine zarar verecek durumlardan uzaklaşmalıdır. Herkese karşı sevgi ve saygı içerisinde olmalı, keder ve sevinçlerini paylaşmalıdır.

Yorum yapın