İran’da Rejim Değişikliği (1979)

1925’ten sonra İran’ı yöneten Rıza Han, II. Dünya Savaşı’nda Almanları destekledi.

Savaş sırasında İran’a giren İngiliz ve Sovyet birlikleri Rıza Han’ı istifaya zorladılar, yerine oğlu Şah Muhammet Rıza Pehlevi’yi getirdiler.

İngiltere ve Sovyetlerin ülkeden çekilmesinden sonra 1951’de Muhammet Musaddık başbakanlığa getirildi. Petrolü millîleştiren, Batı karşıtı politikalar izleyen Musaddık, Amerikan ve İngiliz destekli bir darbeyle yönetimden uzaklaştırıldı.

Böylece Pehlevi, yönetimi tamamen ele geçirdi. 1965-1977 arasında başbakanlık görevini yürüten Emir Abbas Haveyda Dönemi’nde oluşan siyasal istikrar ve petrol gelirleri dolayısıyla ciddi bir ekonomik büyüme yaşandı.

Ancak tüm bunlara karşın plansız yapılan toprak reformları sonucunda kırsal nüfusun yoksullaşması, köyden kente göçün artması, silahlanmaya aşırı yatırım yapılması ve gelir dağılımında eşitsizliklerin artması 1970’lerin ortalarında yönetime karşı protestoları arttırdı.

Ayrıca 1975’te Şah Pehlevi’nin tek parti sistemini ilan etmesi ve Şah’ın gizli polisi SAVAK’ın baskıları arttırması halk içinde büyük tepkilere yol açtı. Bu tepkiler, sürgündeki dinî lider Ayetullah Humeyni’nin İslami kurallara dönülmesi çağrısının halkta ciddi oranda karşılık bulmasına neden oldu.

İran lideri Ayetullah Humeyni

Protestoların artması üzerine Şah Pehlevi, 16 Ocak 1979’da ülkeden ayrılarak ABD’ye kaçtı. 1 Şubat 1979’da Paris’ten İran’a dönen Humeyni ve İslam Devrimi Konseyi yönetimi ele geçirdi.

Humeyni rejimi başlamıştı ancak yine de rejime hukuki şekil vermek için 30-31 Mart 1979’da yapılan bir referandum sonucunda, halkın %99’unun oyu ile Şah monarşisine son verilerek yeni anayasa çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti ilan edildi.

İran Devrimi (1979)
İran’da Rejim Değişikliği

Şah Muhammet Rıza Pehlevi; 1960 ve 70’lerde ABD’nin desteğiyle İran’da “çarşı” adı verilen esnaf ve tüccarları, büyük toprak sahipleri ve Şii ulemayı tasfiye etmeye çalıştı. 1962’de Ak Devrim adını verdiği toprak reformu ile büyük toprak sahiplerini ticari tarıma ve endüstri yatırımlarına yöneltti, ulemanın elindeki vakıf arazilerine de el koymaya çalıştı.

Sanayileşme doğrultusunda yaşanan şehirleşmeyle birlikte kırsaldan kentlere göçler yaşandı. Böylece hem tarımsal üretimde düşme yaşandı hem de kentlerde gecekondularda yaşayan işsiz bir kitle oluştu. İşçi örgütlenmeleri üzerindeki baskı, Şah’a karşı işçilerin de cephe almasına yol açtı.

Şah’ın kendi ailesinin ve taraftarlarının lüks içinde yaşaması, birçok şirketin hissedarı olmaları, ülkede rüşvet ve iltimasa göz yumulması, muhalefetin ise gizli istihbarat örgütü SAVAK tarafından acımasızca bastırılmaya çalışılması Şah rejimine karşı çok çeşitli muhalif grupların ortaya çıkmasına yol açtı.

Aydınların ve üniversite öğrencilerinin de yer aldığı muhalefet grupları içinde İran Komünist Partisi (Tudeh) şiddet yöntemlerine de başvuran Halkın Fedaileri ve Halkın Mücahitleri, siyasi özgürlükler yanlısı olan liberal Millî Cephe Kuvvetleri Birliği gibi kuruluşlar vardı. 1979’a gelindiğinde İslamcı ve sol örgütler Şah’a karşı birlikte mücadele ettiler. Ancak 1979’da Humeyni İslam Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra yalnızca Şah yanlılarını değil, liberal ve sol örgütleri de tasfiye etti.

İran’daki bu ideolojik yeni yapılanma, İran’ın uluslararası ilişkilerini de etkiledi. Yeni yapılanmadan rahatsız olan devletler İran’a tavır aldı. Bu durum İran’ın petrol ihracatının azalmasına dolayısıyla ekonomik sorunlar yaşamasına yol açtı.

İran’da başa geçen Humeyni, dış politikada bağlantısızlık ilkesini benimsedi. ABD öncülüğünde kurulan CENTO’dan ayrıldı, bu durum CENTO’nun dağılmasına yol açtı. Humeyni; İsrail’in baskısı altında bulunan, başta Lübnan ve Filistin olmak üzere tüm İslam ülkelerinin büyük devletlere başkaldırmaları çağrısında bulundu.

SSCB ile daha önce imzalanan dostluk antlaşmasının bazı maddelerini tek taraflı olarak feshetti. Arap ülkeleri içinde Humeyni’yi ilk destekleyenler arasında Suriye, Libya ve Güney Yemen gibi Sovyetlere yakın ülkeler ile Filistin Kurtuluş Örgütü yer aldı. Bu durumda Humeyni’nin ABD karşıtlığını bayrak edinmesi ve Filistinlileri desteklemesi etkilidir.

Buna karşın, Basra Körfezi ülkeleriyle Suudi Arabistan gibi muhafazakar, monarşik ülkeler ve halkın çoğunluğu Sunni olan ama önemli bir Şii nüfusu da barındıran Irak, Humeyni rejimini kaygıyla karşıladılar

Rehineler Krizi (1979)
4 Kasım 1979’da Humeyni yanlısı öğrenciler, Tahran’daki ABD büyükelçiliğini basarak altmış üç kişiyi rehin aldılar. Öğrenciler, rehineleri serbest bırakma karşılığında ABD’deki Şah’ın İran’a teslim edilmesini istiyorlardı.

ABD bu isteği yerine getirmedi, rehineleri kurtarmak için başarısızlıkla sonuçlanan bir operasyon yaptı. Operasyonda ABD uçaklarından dördü arızalanarak düştü. Bu başarısızlık Amerika’ya prestij kaybettirmekle birlikte dünya kamuoyunu rehineleri kurtarmak için harekete geçirdi.

444 gün süren bu kriz, 1980’de İran-Irak Savaşı’nın başlamasının ardından 21 Ocak 1981’de rehinelerin serbest bırakılmasıyla son buldu.

.

Yorum yapın