İnsan-Doğa Etkileşimi ve Coğrafya

İnsanın içinde yaşadığı, canlı ve cansız tüm varlıkları içerisinde barındıran yer; ortam veya çevre olarak adlandırılır. Doğal şartlar altında gelişen olayların oluşturduğu ortama doğal ortam adı verilir.

Doğal ortam içerisinde kayaç ve tabakalardan oluşan, üzerinde dağ, plato, ova, vadi gibi yer şekillerinin yer aldığı ortama taş küre (litosfer); okyanus, deniz, göl ve akarsu gibi suların oluşturduğu ortama su küre  (hidrosfer); yerküreyi çepeçevre saran gazlardan oluşan ve hava olaylarının meydana geldiği ortama ise hava küre (atmosfer) adı verilir.

Doğal ortam sadece cansız varlıklardan ibaret değildir, burada bitkiler ve hayvanlar da vardır. Bunlar da birlikte canlı küreyi (biyosfer) oluşturur. Böylece bu dört ortam yeryüzündeki doğal sistemleri meydana getirir (Şekil 1.1).

Şekil 1.1 Dört temel ortam
Şekil 1.1 Dört temel ortam

Coğrafyanın odak noktasında insan vardır. Yukarıda sayılan ortamlarla birlikte insanın yer yüzünde gerçekleştirdiği bütün faaliyetleri oluşturan ortam ise “beşerî ortam”dır. İnsan eliyle yapılmış bina, yol, köprü gibi unsurlar ile tarım, sanayi gibi insan faaliyetleri beşerî ortamı oluşturur (Görsel 1.1).

Görsel 1.1 İnsanın yeryüzünde gerçekleştirdiği bütün faaliyetler beşerî ortamı oluşturur (İstanbul).
Görsel 1.1 İnsanın yeryüzünde gerçekleştirdiği bütün faaliyetler beşerî ortamı oluşturur (İstanbul).

Beşerî sistemler, insanın varoluşundan günümüze kadar uzanan bir süreç içerisinde teknolojinin gelişimine ve nüfusun artışına bağlı olarak giderek gelişmekte ve daha da karmaşık bir hâle gelmektedir. Örneğin toplayıcılık ve avcılıkla uğraşan ilk insanlar kaynakların sınırlı olması nedeniyle sürekli göç etmek zorunda kaldı ve küçük gruplar hâlinde yaşadı.

Fakat günümüzden 10  bin yıl kadar önce gerçekleşen Tarım Devrimi ile insanoğlu temel ihtiyacı olan gıda sorununu çözmeye çalıştı. Böylece hayatta kalmak için gerekli olan temel kaynaklara erişim kolaylaştı. Bu durum yerleşik hayata geçişi de beraberinde getirdi. Yerleşik hayata geçişle birlikte giderek artan dünya nüfusuna ve büyüyen yerleşmelere bağlı olarak ekonomik faaliyetler de çeşitlenerek arttı (Görsel 1.2).

Görsel 1.2 Yerleşik hayata geçiş beşerî sistemleri geliştirmiştir (Bavyera-Almanya).
Görsel 1.2 Yerleşik hayata geçiş beşerî sistemleri geliştirmiştir (Bavyera-Almanya).

Birbiriyle ilişkili olarak işleyen dört temel ortamdan (atmosfer, hidrosfer, litosfer ve biyosfer) oluşan doğal ortam ve beşerî ortam birlikte coğrafi ortamı oluşturur (Görsel 1.3).

Görsel 1.3 Doğal ve beşerî ortam birlikte coğrafi ortamı oluşturur
Görsel 1.3 Doğal ve beşerî ortam birlikte coğrafi ortamı oluşturur

Coğrafi ortam sadece dünyanın yüzeyi ile sınırlı değildir. İnsanları ve diğer bütün canlı ve cansız varlıkları içine alan; eni, boyu ve derinliği bulunan; üç boyutlu ve coğrafyanın konusu olan olayların meydana geldiği yerdir.

Coğrafyanın inceleme alanını coğrafi ortam oluştururken coğrafyanın inceleme konusunu insan ve doğal ortam arasındaki karşılıklı etkileşim oluşturur. Coğrafya, doğal ortamı insan ile birlikte ele alıp değerlendirmesi yönüyle doğa, fen bilimleri ve sosyal bilimlerden ayrılır. Çünkü coğrafyanın inceleme konusu, coğrafi ortam içerisinde gerçekleşen insan-doğa etkileşimi, bir başka ifadeyle coğrafi olaylardır.

Coğrafya “ne, nerede, ne zaman, niçin, nasıl?” sorularıyla ilişkili olarak coğrafi olay ve olguların birbirleri ve çevreleriyle olan karşılıklı ilişki ve etkileşimlerini inceler. Böylece doğal ve beşerî sistemleri anlamayı sağlayarak bulunulan yerin daha yaşanabilir hâle getirilmesine yardım eder.

Coğrafyanın konusu olan insan ve doğa etkileşiminde insanın ve doğanın karşılıklı olarak birbirlerini nasıl etkilediklerine yer verilir. İnsan ve doğa etkileşimi; insanın doğal ortama bağımlı olması, doğal ortama adapte olması ve doğal ortamı değiştirmesi şeklinde gerçekleşir (Tablo 1.1).

Tablo 1.1 İnsan-doğa etkileşimi üç şekilde gerçekleşir.
Tablo 1.1 İnsan-doğa etkileşimi üç şekilde gerçekleşir.

Coğrafyacılar, insan ve doğa etkileşimini ele alırken her üç durumun neden olduğu olumlu ve olumsuz sonuçları göz önünde bulundururlar.

İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için doğaya bağımlıdır. Örneğin su, diğer tüm canlılar gibi insanlar için de temel yaşam kaynağıdır. Bu nedenle ilk medeniyetler Fırat, Dicle ve Nil gibi büyük nehirlerin etrafında kurulmuştur. Günümüzde hâlâ birçok şehir; akarsu, göl, deniz, okyanus gibi su kaynaklarının yakınında konumlanmıştır (Görsel 1.4).

Görsel 1.4 İnsanın doğaya olan bağımlılığında su kaynakları önemli bir yere sahiptir (Londra-İngiltere).
Görsel 1.4 İnsanın doğaya olan bağımlılığında su kaynakları önemli bir yere sahiptir (Londra-İngiltere).

Tıpkı su kaynakları gibi yeryüzü şekilleri de insan yaşamını ve faaliyetlerini derinden etkiler. Ortalama yükseltinin ve eğimin az olduğu düz alanlar insanlar tarafından yerleşim amaçlı olarak daha fazla tercih edilir. Bununla birlikte yeryüzü şekilleri, ekonomik faaliyetleri ve kültürel özellikleri büyük ölçüde şekillendirir (Görsel 1.5).

Görsel 1.5 Yer şekilleri ve yükselti, yerleşmelerin yer seçimini ve ekonomik faaliyetleri büyük ölçüde etkiler (Tibet-Çin).
Görsel 1.5 Yer şekilleri ve yükselti, yerleşmelerin yer seçimini ve ekonomik faaliyetleri büyük ölçüde etkiler (Tibet-Çin).

İnsanlar, yaşadıkları yerdeki iklim özelliklerine büyük ölçüde bağımlıdır. Yetiştirilen tarım ürünleri ve bunun sonucu olarak günlük hayatta tüketilen besinler, ulaşım koşulları, kıyafetler, meskenlerde kullanılan yapı malzemeleri gibi birçok şey iklime bağlı olarak şekillenir. Biyosfer içerisinde yer alan bitkiler ve hayvanlar da beslenme, giyinme gibi ihtiyaçların karşılanmasında önemli bir yere sahiptir.

İnsanlar farklı koşullarda yaşamlarını devam ettirebilmek için diğer tüm canlılar gibi doğal koşullara uyum sağlamak zorundadır. Bu nedenle insanlar dünyanın büyük bir bölümünde farklı koşullara rağmen yaşamlarını devam ettirir.

İnsanların doğaya nasıl uyum sağladığı günlük hayattaki birçok örnekte görülebilir. Örneğin soğuk iklim bölgelerinde yaşayan insanlar soğuktan korunmak için yaşanan yerin iklim özelliklerine uygun binalar inşa ederler. İnsan-doğa etkileşiminde insanın faydalanabileceği akarsular, verimli ovalar, zengin maden yatakları gibi doğal kaynakların yanı sıra depremler, tsunamiler, volkanik patlamalar, seller gibi doğa olaylarının oluşturduğu zorluklar da vardır. İnsanlar yaşamlarını devam ettirebilmek için bu zorluklara da bir şekilde adapte olmak zorundadır (Görsel 1.6).

Görsel 1.6 İnsanlar deprem, tsunami, sel gibi doğa olaylarına adapte olmak zorundadır (Lusnice-Çekya).
Görsel 1.6 İnsanlar deprem, tsunami, sel gibi doğa olaylarına adapte olmak zorundadır (Lusnice-Çekya).

İnsanlar, diğer canlıların aksine çevrelerini ihtiyaçlarına göre değiştirebilme yeteneğine sahiptirler. Bilgi ve teknolojinin elverdiği ölçüde ihtiyaç ve isteklerine göre çevreyi değiştirirler. Örneğin konut, bina, yol, tarım arazisi vb. yapmak için ormanları tahrip ederler. Kurak tarım alanlarını sulamak için akarsuların üzerine barajlar yaparlar. Tarım arazisi açmak ya da başka amaçlar için bataklıkları kuruturlar.

Madenleri çıkarmak için ise arazi yapısını bozarlar. Yerleşme alanları kurmak için birçok canlıya ev sahipliği yapan doğal ortamlar üzerinde ciddi tahribata neden olurlar. Bütün bunlar çoğu kez doğal sistemler üzerinde telafi edilmesi neredeyse imkânsız sonuçları da beraberinde getirir (Şema 1.2).

Şema 1.2 İnsan-doğa etkileşimi ve olumsuz etkileri
Şema 1.2 İnsan-doğa etkileşimi ve olumsuz etkileri

Bu nedenle insanların doğal çevreye yönelik değişiklikleri gerçekleştirirken doğaya karşı duyarlı olmaları son derece önemlidir. Olumsuz etkilerin yanı sıra insanların doğal ortam üzerinde gerçekleştirdikleri olumlu etkiler de vardır. Ağaçlandırma çalışmaları, toprakların korunması, su kaynaklarının daha etkin kullanılması, nesli tükenmekte olan bitki ve hayvan topluluklarının korunması bunlardan bazılarıdır.

İnsan ve doğal ortam arasındaki etkileşime ülkemizden de birçok örnek verilebilir. Türkiye’de yer şekilleri, iklim, su kaynakları gibi doğal faktörler nüfusun dağılışını ve ekonomik faaliyetleri büyük oranda şekillendirmiştir. Örneğin kısa mesafelerde yer şekillerinin değişimi iklim koşullarının da değişimini beraberinde getirmiştir.

Bununla birlikte yer şekillerinin büyük oranda engebeli oluşu ve ortalama yükseltinin fazla olması tarım, hayvancılık, sanayi gibi ekonomik faaliyetlerin şekillenmesi ve çeşitlenmesinde belirleyici rol oynamıştır.

Diğer taraftan dağların büyük oranda batı-doğu doğrultusunda uzanması kuzey-güney yönünde ulaşımın gelişimini güçleştirmiştir. Bu nedenle ülkemizde zorlu ulaşım koşullarının oluşturduğu olumsuz etkileri en aza indirmek için çok sayıda proje gerçekleştirilmektedir (Görsel 1.7).

Görsel 1.7 Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli, Çankırı-Kastamonu arasındaki ulaşımı kolaylaştırmıştır.
Görsel 1.7 Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli, Çankırı-Kastamonu arasındaki ulaşımı kolaylaştırmıştır.

Yorum yapın