İkinci Dünya Savaşının Siyasi Sonuçları Nelerdir?

II. Dünya Savaşı 1930’larda uluslararası siyaset sahnesine egemen olan Avrupa güçlerinin çöküşünü hızlandırdı. Savaşın nedeni olarak görülen Faşizm ve Nazizm gibi akımlar tasfiye edildi.

Müttefik Devletler ele geçirdikleri bütün topraklarda yönetime el koydular. Almanya ve başkent Berlin dört işgal bölgesine ayrılarak ABD, İngiltere, SSCB ve Fransa’nın yönetimine bırakıldı. Avusturya ve Viyana da aynı kaderi paylaştı.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra (1945-1946) Avrupa

I. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi II. Dünya Savaşı’na da geç giren ABD, savaştan en az etkilenen ülke oldu, atom bombası gibi önemli bir silaha sahip en büyük askerî ve ekonomik güç durumuna geldi. Cenevre merkezli Milletler Cemiyetinin yerine kurulan Birleşmiş Milletler New York’u; Uluslararası Para Fonu (IMF) ise Washington’u merkez olarak seçmişti.

Bütün bu gelişmeler Avrupa merkezli uluslararası sistemin ABD’ye doğru kaydığının önemli bir göstergesi oldu. Savaştan sonra Monreo Doktrini’ni terk eden ABD, bir dünya devleti hâline gelirken aynı zamanda uluslararası arenada etkisini arttıran SSCB’nin rakibi oldu. İki devlet arasındaki ideolojik ayrılık ve savaş sonunda derinleşen sorunlar ABD önderliğinde kurulan “Batı Bloku”nu ve SSCB önderliğinde kurulan “Doğu Bloku”nu ortaya çıkardı.

Nazi Almanya’sına karşı zafer kazanan ülkelerin başında gelen SSCB, yarısını tek başına kapladığı Avrupa kıtasında artık ciddi bir güçtü. SSCB, Almanya’ya karşı verdiği mücadele ile Alman işgali altında bulunan Doğu Avrupa ülkeleri tarafından kurtarıcı olarak görüldü. Böylece I. Dünya Savaşı’ndan sonra yalnız kalan Sovyet rejimi ilk defa dünya nüfusunun önemli bir kısmı için çekici gelmeye başladı.

Kazanan tarafta yer almasına rağmen Fransa ve İngiltere savaştan güç kaybederek çıktılar, dünya siyasetindeki belirleyici konumlarını kaybettiler. Savaşta Fransa tamamen Alman işgaline uğramış, İngiltere ise ciddi bir varlık gösterememişti. Savaştan sonra ise ekonomik yönden zayıf düşerek ABD’nin yardımına muhtaç kaldılar. Yaşanan süreç ayrıca bu ülkelerin Asya, Afrika ve Orta Doğu’daki sömürgelerinde ulusal kurtuluş hareketlerinin başlamasına yol açtı.

Sömürgelerini ve topraklarının bir kısmını kaybeden İtalya, ekonomik ve siyasi alanda yeniden yapılanma güçlükleriyle karşı karşıya kaldı, Akdeniz’deki gücü zayıfladı. 1946’da bir halk oylaması sonucu İtalya’da monarşiden cumhuriyete geçildi.

On İki Ada

1912’de Uşi Antlaşması ile İtalya’ya bırakılan On İki Ada, bu ülkenin savaştan çekilmesiyle Almanya tarafından işgal edilmiş, 1945’te Almanya’nın teslim olmasından sonra da Müttefik Devletler’in denetimine geçmişti. Aynı yıl adalar fiilen Yunanistan’a bırakıldı. 27 Haziran 1946’daki Dışişleri Bakanları Konferansı’nda On İki Ada’nın Yunanistan egemenliğine geçmesi kabul edildi. Bu kararı İtalya, 1947’deki Paris Antlaşması’nda onaylayınca On İki Ada resmen Yunanistan’ın oldu.

Savaştan sonra ABD ordularının işgaline uğrayan Japonya ise 19 ve 20. yüzyılda ele geçirdiği tüm toprakları kaybetti. ABD işgalinin ilk yılları, bir daha savaşa girmesini yasaklayan demokratik bir anayasa yapılması, ordunun kaldırılması ve eğitimde reform yapılması yönünde baskılarla geçti.

 

Yorum yapın