Horasan, Anadolu ve Balkanlar’da İslamiyet’in Yayılması

Tasavvuf, 7. yüzyıldan itibaren her an Allah’la (c.c.) birlikte olma ve gafletten sakınma
amacıyla ortaya çıkan bir akımdır. Tasavvuf ehli olan derviş, sufi ve erenler İslamiyet’in Horosan, Anadolu ve Balkanlar’da yayılmasında, özellikle sayıca çok kalabalık bir kesimi oluşturan göçebe Türklerin İslamlaşmasında etkili rol oynamışlardır.

Bir ribat-Tunus
Bir ribat-Tunus

Sınır boylarında ve stratejik mevkilerde bulunan askerî amaçlı sağlam yapılar olan ribatlar, İslamiyet’in Maveraünnehir ve Horosan’da güç kazanmasından sonra yeni bir işlev kazandı. Askerî eğitim ve hazırlıkların yerini zikir ve dinî eğitim aldı. Ribatlar giderek birer tekke ve zaviyeye dönüşerek derviş, sufi ve eren adı verilen mutasavvıflar için İslam’ı yayma faaliyetlerinin merkezî oldu.


BİLGİ KUTUSU

Gençlik, erlik, yiğitlik anlamında Arapça bir kelime olan fütüvvet, bir çeşit fedakârlık, mertlik, yiğitlik teşkilatıdır. Başta Bağdat olmak üzere büyük İslam kentlerinde işsiz güçsüz dolaşan gençler fütüvvet teşkilatında toplanmıştır. Bu teşkilat başlangıçta tasavvuf ile iç içe iken zamanla mesleki bir teşekkül olan ahi teşkilatının temelini oluşturmuştur. Ahi kelimesi ise Arapça “kardeş”, Türkçe “cömert” manasına gelmektedir. Ahi birliklerine aynı zamanda “fütüvvet birlikleri”, genç ahilere “feta”, ahi teşkilatının inanç, adap, ilke, kural ve esaslarının yazılı olduğu kaynaklara fütüvvetname denir. (Mehmet Zeki Pakalın, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C 1, s. 645; Yusuf Ekinci, Ahilik, s. 12; Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügati’t-Türk, C 1, s. 84.)


Ticaret yolları üzerinde inşa edilen ribatlar da, İslamlaşmanın tamamlanmasından sonra kervanların yol güvenliğini ve konaklama ihtiyaçlarını sağlamaya yönelik birer kervansaray olarak hizmet vermeye başladılar. Böylece Hakk’a davet yanında halka hizmeti de görev olarak üstlendiler. Tekke, zaviye ve kervansaraylarda bulunan mutasavvıflar sayesinde Türkler İslamiyet’i kabul etmekle kalmayıp, İslam’a hizmet için askerî, sosyal, dinî ve fikrî her alanda etkin faaliyet gösterdiler.

Horasan ve Maveraünnehir’de İslam’la ve fütüvvet esaslarıyla ilk defa tanışan Türkler, yaşanan istilaların ardından akın akın Anadolu’ya geldi. Gelenlerin arasında çok sayıda âlim, derviş, dinî ve ilmî hareketin mensupları da vardı. Bu kişiler Anadolu’da fütüvvet esasları çerçevesinde teşkilatlandılar. İslam’ın yoksula, fakire, yolda kalmışa yardım etme, Allah rızasını umarak her türlü iyilikte yardımlaşma, mal ve canla cihat etme ilkeleri ışığında kurdukları ahilik teşkilatlarıyla Anadolu’nun İslamlaşmasına büyük katkı sağladılar.

Fütüvvet öğretisini esas alan Ahilik teşkilatında, ahiler öncelikle Anadolu’ya göç eden Türkleri konuk ettiler. Daha sonra ihtiyaç sahiplerine yardımcı oldular. Mesleği olan Türkler için iş yerleri açarken, mesleği olmayanlara mesleki eğitim verdiler. Halkın dinî eğitimiyle ilgilendiler.

Genç işçilere alçak gönüllülük, sosyal dayanışma, özveri, ustaya itaat gibi esnaf lonca örgütünün gerektirdiği bir ahlak eğitimi verdiler. Cami, medrese ve zaviyeler inşa ettiler. Selçuklu ve Osmanlıların kuruluşunda, Horasan, Anadolu ve Balkanlar’da İslam’ın yayılmasında ve İslam medeniyetinin gelişmesinde önemli bir görev ifa ettiler. 1334’te Anadolu’yu gezmiş olan İbn Batuta’nın ahilerle ilgili gözlemi şöyledir:

“Bu ahilere, Anadolu Türkmen yurdunda her bölgede, şehirde ve köyde rastlanır. Dünyanın hiçbir köşesinde, yabancılara yakınlık göstermekte, yiyecek vesair gereksinimlerini karşılamada ahilerin gösterdikleri ciddi çabalar bakımından, kıyaslanabilecek kimse yoktur. Ahi, kendi sanatında çalışanları, evlenmemiş gençleri ve bekâr yaşamı seçmiş olanları bir araya toplayıp onların önderi olmayı kabul eden bir kimsedir.

Ahi, bir zaviye bina eder; onu halı, kandiller ve başka gerekli eşya ile döşer. Zaviyede onunla beraber olanlar, gündüz çalışırlar ve ikindi namazından sonra ortaklaşa kazançlarını getirirler; bu para ile zaviyede yenecek meyve ve başka yiyecekler satın alırlar. Şayet o gün şehre bir yolcu gelmişse, kendisini zaviyede konuk ederler, satın aldıkları şeyleri ona ikram ederler, ayrılına kadar onun yanında kalırlardı. Zaviye üyelerine fityan, başlarına daha evvelce söylediğim gibi, ahi denir. Dünyanın hiçbir yerinde davranışlarında onlar kadar centilmence davranan kimse görmedim…”


BİLGİ KUTUSU

Ahilik teşkilatının son derece önemli toplumsal katkıları olmuştur. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:

  1. Göçebelerin yerleşik yaşama uyum sağlamaları,
  2. Anadolu’nun yerli halkı karşısında göçmen Türklerin haklarının korunması,
  3. Asya’dan gelen sanatkâr ve tüccar Türklerin yerli sanatkâr ve tüccarla yarışabilecek seviyeye gelmeleri,
  4. Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması için fütüvvet düşüncesinin yayılması.

 

Yorum yapın