Cumhuriyet Sonrası Dönemde Türkiye’de Aile Yapısı ve Boşanma

Osmanlı dönemindeki ataerkil aile yapısı, Atatürk devrimlerinin değiştirmeyi hedeflediği hususlardan biri olmuştur. Aslında Atatürk’ün hedefi Türk kadınının özgürleşmesidir. Bu gayesini şu sözlerle ifade etmiştir:

“Daha endişesiz ve korkusuzca, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk kadınını çalışmamızda ortak yapmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını ilmi, ahlaki, sosyal, ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapmak yoludur.”

Cumhuriyet Sonrası Dönemde Türkiye’de Aile Yapısı ve Boşanma

Cumhuriyet Döneminde aile yapısında meydana gelen değişimler yasal düzenlemelerle desteklenmiştir. Meclis 1926 yılında İsviçre Medeni Yasasını iktibas etmiştir. Böylece, aile mal varlığının yönetimi ve terekenin paylaşımında kadın ve erkek eşit hale getirilmiştir.

Erkeklere tanınan birden fazla kadınla evlenme yasaklanarak evlilik sözleşmesi yasal teminata kavuşmuştur. 1930 yılında kadınlara yerel seçimlerde oy kullanma hakkı tanınırken, 1934’te oy kullanma hakkı genel seçimleri de içine alacak şekilde genişletilmiştir. İşte tüm bu değişimlerle birlikte kadınlar eğitimde, ekonomide erkeklerle eşit haklara sahip olmuşlardır. “Türkiye’de sanayileşme ve kentleşme süreçleriyle birlikte bu yasal ve toplumsal ekonomik değişiklikler, aile yapısını ve aile içindeki bireylerin durumlarını etkilemiştir” (Kongar, 2013:585).

Ailenin yapısı, işlevleri ve rollerindeki bu değişimler birtakım sosyal sıkıntıları da beraberinde getirmiştir. Bunlardan biri de boşanmadır. Dünya ülkelerinde ve Türkiye’de veriler her geçen gün artan boşanma oranlarıyla karşı karşıya olunduğunu göstermektedir. Türkiye’deki boşanma oranlarının son on yıllık süre zarfındaki seyrine bakıldığında sosyal bir problem olma düzeyinde olduğu görülmektedir (Ünal, 2013:592).

Yorum yapın