Büyük Taarruz (26 Ağustos 1922) ve Başkomutanlık Meydan Savaşı (30 Ağustos 1922)

Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri, TBMM Hükûmetine 26 Mart 1922 tarihinde bir öneri sundu.

Yapılan bu teklife göre; Doğu Trakya ve Edirne Yunanlılara bırakılacak, Tekirdağ’a kadar olan yerler Türkiye’ye verilecekti. Doğuda bir devlet (Ermeni Devleti) kurulacak, bu devletlerin kurulmasını Milletler Cemiyeti düzenleyecekti.

Ayrıca Yunanistan ve Edirne’deki Türk azınlığın haklarını da bu cemiyet belirleyecekti. Boğazlar Türkiye’ye bırakılacak ancak burada asker bulundurulmayacaktı.

Kapitülasyonlar yeniden düzenlenecekti. İtilaf Devletlerinin bu önerilerini Mustafa Kemal Paşa, Türk milletinin bağımsızlığına aykırı hükümler taşıdığı için kesin bir dille reddetti.

Sakarya Meydan Savaşı’nda kazanılan zafer, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti için birçok siyasal başarıyı da beraberinde getirmişti. Bu zafer, Türk ordusu ve halkı için büyük bir moral kaynağı olmuştu. Ancak son bir darbe vurularak işgalci güçlerin yurdumuzdan atılması gerekiyordu.


Başkomutanlık Meydan Savaşı Öncesinde Tarafların Kuvvetleri

Türk Ordusu Yunan Ordusu
Subay 8659 6565
Er 199283 218432
Tüfek 100352 218432
Hafif Makineli 2025 3199
Ağır Makineli 839 1280
Top 323 418
Kılıç 5282 1280
Uçak 10 50
Kamyon 198 4036
Oto ve Ambulans 33 1776

Bu arada Sakarya’da yenilgiye uğrayan Yunanlılar, geriye çekilerek Eskişehir-Afyon-Uşak arasında bir savunma cephesi oluşturmuştu. Güçlü bir savunma hattından oluşan bu cephe, son model silahlarla donatılmıştı. Hatta bu cepheyi gezen İngiliz askerî uzmanları, bu cephenin hiçbir ordu tarafından aşılamayacağına dair Londra’ya bir rapor dahi göndermişlerdi.

Sakarya Meydan Savaşı’nı izleyen bir yıl boyunca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti de son darbeyi indirecek bir saldırı için hazırlanıyordu. Mustafa Kemal Paşa, düşmanın hazırlıklarını izliyor ancak gerçekleştireceği taarruzun zamanını ve şeklini son derece gizli tutuyordu.

Düşmana son ve kesin bir darbe vurmak üzere gerekli hazırlıkların yapıldığı bir dönemde, Gazi Mustafa Kemal’in TBMM’nin 4 Mart 1922 tarihli gizli oturumunda yaptığı konuşmadan bir bölüm aşağıda verilmiştir:

“Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz (geciktiriyoruz). Sebebi, hazırlığımızı tamamen ikmale (tamamlamaya) biraz daha zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten daha çok fenadır.” (Hamza Eroğlu, Atatürk Hayatı ve Üstün Kişiliği, s. 65 – 66.)

Mustafa Kemal’in bu sözleriyle zihinlerdeki karışıklık ve umutsuzluk giderilmiş oldu. Büyük Taarruz ve onu izleyecek meydan savaşı planı 27-28 Temmuz 1922 gecesi Akşehir’e çağrılan ordu komutanlarına bildirildi. Onların da görüşleri alınarak 6 Ağustos 1922 tarihinde orduya gizlice taarruz için hazırlanması emri verildi.

Büyük Taarruz panoraması

Mustafa Kemal, 17 Ağustos’ta Ankara’dan ayrılarak düşmanı şaşırtmak için Konya üzerinden Akşehir’deki ordu karargâhına geldi. Büyük bir gizlilik içerisinde hareket eden Mustafa Kemal, taarruzun Yunanlılar tarafından öğrenilmemesi için farklı etkinliklere katıldı.

Akşehir’de düzenlenen bir futbol maçını izledi. Hatta cephenin en ön saflarında bulunduğu dönemde dahi herkes, onun Ankara’da bir toplantıda olduğunu düşünüyordu. Akşehir’de komutanlarla durum değerlendirmesi yaptı. 25 Ağustos’ta Kocatepe yakınlarındaki karargâha ulaştı. O sırada Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Genellkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa da taarruzun yönetildiği Kocatepe’de bulunuyorlardı.

Büyük Taarruz planı gerçekten dâhiyane, bir o kadar da cesur ve tehlikeli idi. Mustafa Kemal Paşa, 26 Ağustos sabahı saldırı emrini verdi. Bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından yönetildiği için “Başkomutanlık Meydan Savaşı” adını alan savaş başlamış oldu. Sabahleyin başlayan saldırı, Yunan ordusunda korku ve heyecan yarattı.

Dumlupınar’da yapılan savaşlar sonucunda düşmanın savunma hatları kısa sürede aşıldı. Dört gün süren Dumlupınar merkezli çarpışmalarda, düşman cephe ve hatları teker teker çökertildi (29 Ağustos 1922). Sonunda 30 Ağustos’ta yapılan Başkomutanlık Meydan Savaşı’nda yenilen düşman kaçmaya başladı. Kaçan düşmanın izlenmesi ve düşman işgalindeki yerlerin kurtarılması için Mustafa Kemal Paşa, tarihe geçecek direktifini verdi: “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!’’

Dumlupınar “Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz’dir İleri!” anıtı (Kütahya)

Hücum emrini alan Türk ordusu; İsmet, Fevzi ve Nurettin Paşaların komutasında hızla düşmanı izlemeye başladı. Yunanlılar, bir yandan kaçarken diğer yandan geçtikleri kent, kasaba ve köyleri yakıyor; insanlara büyük zulüm ve eziyet ediyorlardı.

1 Eylül’de Uşak geri alındı ve Yunan ordusu Başkomutanı General Trikopis (Trikopis) tutsak edildi. Sırasıyla Eskişehir, Nazilli, Simav, Salihli, Aydın ve Manisa, ordumuzun eline geçti. 9 Eylül 1922’de İzmir kurtarıldı. Mustafa Kemal, 9 Eylül’de İzmir’e geldi. Türk ordusu İzmir’de sevgi gösterileri ile karşılandı.

Kadifekale’ye Türk bayrağı asıldı. Geçtikleri köy ve kasabaları büyük zarara uğratan ve İzmir’i ateşe veren Yunanlılar panik içinde gemilere binerek geldikleri gibi ülkelerine döndüler. Kuzeye ilerleyen Türk birlikleri, 10 Eylül 1922’de Bursa’yı kurtardılar. 18 Eylül’de Batı Anadolu tamamen Türklerin eline geçmiş oldu.

Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919 tarihinde başlayan Millî Mücadele yolculuğu 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’de sona erdi. Böylece 1683 yılında İkinci Viyana Kuşatması’ndan beri savunma durumunda olan Türk ordusu, Başkomutanlık Meydan Savaşı ve Büyük Taarruz ile tekrar büyük bir zafer kazanmış oldu. Mustafa Kemal Paşa’nın yakın silah arkadaşlarından biri olan Orgeneral Asım Gündüz, Mustafa Kemal’in dehası ile ilgili şunları söylemiştir:

“Mustafa Kemal’in dehası, Sakarya’da olduğu gibi, burada da bütün heybeti ile ortada idi. En küçük teferruat bile, esasının içinde yer almış, umumi direktifleri ile bu plan, bölünmez bir bütün idi. Düşman, planımızın hedefini kavrayıncaya kadar da sonucu alma sırrını temsil eden bu plan, daha sonra ‘Yıldırım Harbi’ teorisine esas olmuştur.” (Prof. Dr. Hamza Eroğlu, Atatürk Hayatı ve Üstün Kişiliği, s. 67.)

Falih Rıfkı Atay’ın, Mustafa Kemal’in “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!” emri ile ilgili düşüncelerini okuyalım.

“Ben, ömrümde hiçbir edebiyat eserinde, ordulara ilk hedefl erinin Akdeniz olduğunu bildiren günlük emri okurken duyduğum zevki duymadım. Bu, bütün heyecanların üstünde bir heyecan veren, bütün şiirlerin üstünde bir şiirdir. Ne olmuştuk, biliyor musunuz? Kurtulmuştuk.” (Prof. Dr. Hamza Eroğlu, Atatürk Hayatı ve Üstün Kişiliği, s. 68.)

Büyük Taarruz’un kazanılmasında büyük çalışmalar gerçekleştiren Fevzi Çakmak’ın biyografisini okuyalım.

Fevzi Çakmak


Başkomutanlık Meydan Zaferi’nin sonucunda Türk yurdunun işgal edilemeyeceği ve parçalanamayacağı
bir kez daha anlaşıldı. Ayrıca bu zafer, Mudanya Ateşkes Anlaşması ve Lozan Barış Antlaşması’nın
imzalanmasına zemin hazırdı.

Millî Mücadele Dönemi’ndeki Şehit, Gazi ve Tutsak Sayıları

Mondros Ateşkes Anlaşması ile başlatılan ve Sevr Antlaşması ile gerçekleştiği düşünülen, Türk milletini Anadolu topraklarından çıkarmak ve tarih sahnesinden silmek isteyen korkunç ve hain plana karşı Türk milletinin maddi ve manevi bütün güç kaynaklarını seferber ederek Tayyar Rahmiye (Osmaniye’de Fransızlara karşı),

Kara Fatma Şimşek (Kocaeli’de Yunanlılara karşı), Domaniçli Habibe (Domaniç’te Yunanlılara karşı), Binbaşı Ayşe (Aydın’da Yunanlılara karşı), Sökeli Cafer Efe (Aydın’da Yunanlılara karşı), Bombacı Ali Çavuş (İzmir’de Yunanlılara karşı) ve Karayılan (Gaziantep’te Fransızlara karşı) ve binlerce isimsiz kahraman mücadele vermiştir.

Ayrıca Gazi Mustafa Kemal ile birlikte birçok silah arkadaşının (Kâzım Orbay, Mehmet Emin Koral, Nazif Kayacık, Osman Zati Korol, Ömer Halis Bıyıktay, Sadullah Güney, Yusuf İzzet Met, Mehmet Şefi k Aker vb.) yapmış olduğu mücadelenin sonunda kazanılan bu büyük zaferlerin tek hedefi vardı. O da kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmaktı.

Yorum yapın