Büyük Selçuklu Sanatı | Sivil Mimari | Kervansaraylar, Saraylar, Süsleme Sanatı

Sivil Mimari:

Büyük Selçukluların cami, türbe, medrese gibi büyük ölçekli mimari yapılarından biri de ribat adı verilen kervan güzergahındaki konaklama ve savunma amaçlı yapılarıdır.

M. Fuat Köprülü, ribat teriminin 10. yüzyılda ortaya çıktığını,  Suriye,  Filis tin, Hicaz ve Mısır’da yolculuk edenleri, kimsesizleri, hacıları, dervişleri barındıran mekânlar olduğunun altını çizer.

Türk tarih ve sanatında önemli bir yere sahip olan Selçuklu ribatları 11. yüzyılın başında han, kervansaray karşılığı olarak kullanılıyordu. Büyük Selçuklu Döneminde kervanların askerî ve ticari amaçla seyahat eden kafilelerin güvenliklerini ve gereksinimlerini karşılayabilen, barınak olarak kullanabilecekleri çok sayıda kervansaray inşa edilmiştir.

Ünlü Devlet Adamı Nizamü’l Mülk,“Siyasetname” adlı eserinde“Büyük yolların önemli noktalarında ribatlar yapmak hükümdarların başlıca görevlerindendir.” diye yazarak ribatların önemine dikkat çekmiştir.

Ribatlar (Kervansaraylar):

Dört eyvanlı plandan oluşan Selçuklu ribatlarının portallerinde tuğla süslemeler kullanılmıştır.

Ribat-ı Anuşirvan (12. yüzyıl): Damgan-Semnan yolu üzerinde Tuğrul Bey Döneminden kalan Ribat-ı Anuşirvan kare planlı, dört revaklı ve avlusu çevresinde yer alan odaların yanı sıra dıştan kulelerle tahkim edilmiştir.

Ribat-ı Zafaranî (12. yüzyıl): Türkmenistan’da Melikşah Döneminde NişaburSebzevar yolu üzerinde yapılmış ribat, kare biçiminde köşeleri kuleli, ortasında dört eyvanlı, simetrik biçiminde tek tek sıralanmış odalardan meydana gelmiştir.

Giriş bölümünün sağ tarafında bir cami yer almaktadır.

Ribat-ı  Şerif   (1114-1115):   Türkmenistan’da   Büyük   Selçukluların   görkemli eserlerinden Sultan Sencer’in eşi Terken Hatun’un Nişabur-Merv yolu üzerinde yaptırdığı Ribat-ı Şerif, simetrik planlıdır. Kareye yakın asıl yapı ve önündeki dikdörtgen bölüm, dört eyvanlı, çevresinde sıralanmış mekanlardan ibarettir.

Yapımında büyük ölçüde tuğla kullanılan Ribat-ı Şerif, dıştan bakıldığında bir kale görünümündedir.

Ribatın iç kısmı, zengin geometrik ve yazı süslemeleriyle adeta bir saray görünümündedir.

Saraylar:

Selçuklu merkezi Merv’de (Türkmenistan) Sultan Sencer’in ölümüne kadar önemli mimari eserler arasında Sultan Kale bulunmaktadır. Dört kilometrelik bir alanda inşa edilen saray, on beş metre yükseklikte surla çevrili olup etrafı koruma amaçlı bir hendekle çevrilidir.

Saray ve kışlalar ark adlı bölümdedir. Saray, elli odası olan çok görkemli bir yapıdır.

Bu tür yapıların duvarlarında çeşitli kuş ve başka hayvan motifleri, av sahneleri başta olmak üzere çeşitli süslemelere rastlanmaktadır.

Süsleme Sanatı:

Büyük Selçuklulardan kalanların çokluğu ve çeşitli tekniklerin kullanılması bu alanda hayli ilerlemiş olduklarının bir göstergesidir.

Mimarlıkta tuğla ve alçı bezeme gelişmiştir.

Tuğlada geometrik, alçıda bitkisel motifler öne çıkmaktadır.

11. yüzyıldan başlayarak minarelerin geniş kuşaklarında değişik düzenlemeler göze çarpmaktadır.

12. yüzyılda minarelerin yanı sıra cami ve türbelerde de çokgen ve köşeli yıldızların oluşturduğu girift bir bezeme düzeni görülmektedir.

Tuğla dizilişlerine dayanan yönteme ek olarak kaplama yöntemiyle (terrakato) yapıların görünüşleri daha da zenginleşmiştir.

Sasani Döneminden beri süregelen alçı bezeme geleneğinin mirasçısı olan Selçuklular, yapı yüzeylerinde kıvrık dallar, rozetler, hayat ağacı, lotus, palmet, Rumî ve nar gibi süslemeler kullanmışlardır. Bu gelişmeler özellikle Anadolu Türk bezeme sanatına kaynaklık yapmış, yol göstermiştir.

Tuğla yapımında çini mozaik parçaları ve çini levhalar kullanılmasıyla mimarlığa renk ögesi de katılmıştır.

İran’da Büyük Selçuklular Döneminde dokuma sanatında da ilerlemeler kaydedilmiştir. Londra’daki Victoria ve Albert Müzesi’nde 11. yüzyıl sonuna tarihlenen ipek kumaş parçası, günümüze ulaşan nadir ör-neklerdendir.

Sergilenen ipek kumaş parçasında atmaca, grifon, kartal, güvercin gibi hayvan figürleri yer almaktadır.

Yorum yapın