Bilim ve Felsefe İlişkisi

İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden biri, içinde bulunduğu dünyayı anlamlandırma ve açıklama uğraşısıdır. Bilim, daha çok “olgu ve olaylara” dayalı olarak bunların bilgisini yöntemli bir şekilde elde etmeye çalışır. Felsefe ise daha çok “teorik” düzeyde akıl ve mantık ilkelerine dayalı bilgi etkinliğidir. İkisi de çalışmasını belli bir sistem içinde sürdürür.

Tarihe bakıldığı zaman önceden bilim ve felsefenin iç içe olduğu görülmektedir. Büyük filozofların bilimle uğraştığı ve aynı zamanda bilimlerin felsefe altında öğretildiği bilinmektedir. Örneğin Thales’in güneş tutulmasını hesap etmesi veya Aristoteles’in canlıları sınıflandırması; İbn Sînâ’nın “el-Kanun fi’t-Tıp” eserinde ele aldığı tıp alanındaki çalışmaları; Descartes’ın fizik ve geometri çalışmalarıyla analitik geometrinin kurucusu olması gibi.

Bilim ve Felsefe İlişkisi

Bu durum, günümüz filozofları için de geçerliliğini korumaktadır. Bunun için Viyana çevresi filozoflarının matematik ve doğa bilimleriyle olan ilişkilerine bakmak yeterli olacaktır. Eskiye nazaran felsefe ve bilim arasında kopuş söz konusu olsa da felsefe, somut olgular hakkında bilimin verilerinden yararlanmakta; bilim de teorilerini oluştururken aynı zamanda bir tür felsefe yapmakta veya felsefeye başvurmak zorunda kalmaktadır. İkisinin de çok önemli kesişim noktası, akıl yürütmeler ve analitik düşünme yollarıdır.

Bilim ve felsefe arasındaki en temel farklar, konu edinme ve bu konuları ele alış yöntemlerinden kaynaklanmaktadır. Bilimin konu ve yöntemi somut olgu ve olaylara yönelik olup konusunu objektif (yansız) bir şekilde işlemekle yükümlüdür. Örneğin maddelerin özelliklerini ve oluşumunu araştırıp onu betimlemesi, ne tür ve nasıl değişim ve eğilimler taşıdığını, nelerden etkilenip neleri etkilediğini göstermesi kimyanın işidir.

Kimya; maddenin işlevleri, etkilediği ve etkilendiği şeyler dışında var olup olmadığı gibi problemlerin peşine düşmez. Bunları yaparsa kimya biliminden öte “kimya felsefesi” yapmış olur. Bilimin yaklaşım ve bulgularının yaşam ve insan eylemi üzerindeki etkilerini sormaya başladığında da giderek felsefenin sahasına, “bilim etiğine” girer.

Felsefe; bilimin yaklaşım ve sonuçlarının etkilerini, bunların ontolojik ve etik anlamlarını, insan eylemine ve değer alanına ilişkin problemleri ele alır. Bilimin somut, duyumlanabilir ve gözlemlenebilir alanla sınırlı kalmasına karşın felsefe, düşünülebilir ve “ide” ve “ideal” olanın bilgisiyle ilgilidir. Hak, adalet, özgürlük, iyilik ve güzellik gibi soyut durumlar bunlar arasında gösterilebilir.

Yorum yapın