Ailenin Yaşam Dönemleri Nelerdir?

Bireyler, çocukluktan itibaren yaşlılık dönemlerine kadar aile içi ilişkilerinde, fiziksel durumlarında ve ruhsal süreçlerinde çeşitli aşamalardan geçerler.

İnsanın yaşam evresi çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılıkla oluşması gibi ailelerinde yaşamları çeşitli dönemlerden oluşur. Ailedeki yaşam süreci, beraberinde değişimi de getirir, değişim bireylerin duygu, düşünce ve davranış düzeyinde etkilenmesine yol açmaktadır.

Ailenin Yaşam Dönemleri Nelerdir

Evreler, bireylerin yeni ilişki süreçleri ile karşı karşıya kalmasına yol açmakta, beraberinde uyum sorununu, yeni tutum ve davranış becerileri geliştirmeleri ya da değişimi yönetememesi durumunda çatışma ve kriz ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ailenin içinden geçtiği bu evreler, aile yaşam döngüsü olarak kavramsallaştırılmıştır.

Aile yaşam döngüsü aileyi zaman içinde değişen bir sistem olarak kurgular ve ailenin bu değişim süreci içinde geçirdiği evreleri tanımlar. Aile yaşam döngüsünün evreleri, Carter ve Mc Goldrick (1980) tarafından altı başlıkta tanımlanmaktadır.

1. Yetişkinlik Döngüsü

Bu dönem, yeni ve başka bir aile alt sistemine katılmadan önce kişisel hayat amaçlarının ve kendi olma, birey olma süreçlerinin formüle edildiği bir zaman dilimidir. Ergenlikte bağımsızlığını kazanarak yetişkinlik dönemine giren birey, ana- babasından duygusal olarak ayrışabilmeli, bağımsız ilişkiler geliştirerek kararlarına yön verebilmelidir. Bu ayrışma, ebeveyni dışsallaştırma değil, ergenin öz güveninin ortaya koyabilmesi ve yaşamın sorumluluğunu alabilmesi anlamına gelmektedir.

Bu dönemde ebeveynlerin, çocuklarının bağımsızlaşma sürecini destekleyici ve geliştirici tutumları onların bağımsızlaşma ve güven duygusunu oluşturularak geleceğe hazırlanmasını sağlar. Böylece genç yetişkin, kendi evlilik karar sürecinde sorumluluk alabilir. Ancak bu dönemde ebeveynlerinden yeterince destek alamayan bireyler bağımsız karar alabilme ve sorumluluklarını yerine getirebilmede çeşitli güçlüklerle karşılaşırlar. Bu güçlüklerle karşılaşmamak için her bireyin kendi ayakları üzerinde durmayı becerebilmesi gerekmektedir.

2. Evlilik Döngüsü

Toplumsal ve kültürel yapımızda aile kurumunun meydana gelmesinde genç yetişkin kadın ve erkeğin evlilik kararı vererek, aile kurmaları, birlikteliklerini sürdürmeleri günümüzde de önemi ve değerini korumaktadır.

Değişik sosyal, kültür, etnik ve inançtan kadın ve erkek bireyin bir araya gelmesi, ilişki kurması, birbirlerini tanıması ve anlaması neticesinde ailelerini de sürece katarak evlenmeye karar vermeleri, nişanlılık beraberinde nikâh kararı hem çiftleri hem de ailelerini etkileyen değişimlerdir. Bu dönemde ebeveynler gencin evden ayrılışını kabul etmeli ve farklılığa uyum sağlamalıdırlar.

Çocuklarıyla ayrışamayan, bağımsızlık süreçlerini desteklemeyen ve koruyucu, bağımlı iletişim özelliklerini sürdüren ebeveynler müdahale edici tutumlarını sürdürmekte ve yeni evli çiftlerin iletişim ve uyum tutumlularını güçleştirmektedir. Özellikle anneler çocuklarının evden ayrılmasına hazırlıklı olmayabilir. Kendisinin çocuğu tarafından dışlandığı ya da terk edildiği korkusu yaşayabilirler. Evlilik kararı veren çiftlerin kendi ailelerinden ayrışabilmeleri, kendi bağımsız rol ve tutumları uyum, açık iletişim içerisinde belirleyebilmeleri aile kurumunu sağlıklı yapılandırma açısından uygun yaklaşımlardır.

Yeni evli çift ilişkisinde, duygusal ilişkiler yerini yaşamın sorumluluklarına bırakır. Böylece işbirliği, paylaşım ve sorumlulukları yerine getirebilme becerisi ilişkilerde öne çıkar. Evliliklerin ilk yılları uyum, işbirliği ve farklı tutumların geliştirilebilmesi açısından en zor dönemlerdir.

Çiftlerin ilişkisinde, sosyal, kültürel, eğitim düzeyi kendi aile kuşaklarından aktarılan değerler ve davranışsal inançlar çiftleri organize eder. Aile yapısını oluştururken bu özelliklerden yararlanırlar. Eşlerin birbirini anlama ve tanıması, aralarındaki iletişim biçimlerine bağlıdır. Eleştirmeden, suçlamadan, akıl vermeden açık ve güven ilişkisi içerisinde birbirlerini dinleme ve anlama çabası içerisinde konuşabilmeleri, farklılıklarının bilincinde olabilmeleri, sorunlar karşısında birbirlerini suçlamaları yerine, çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirmeleri evlilik ilişkisinin kalitesi açısından oldukça önemlidir. Çiftlerin çocuk sahibi olması ile birlikte ailenin yaşam döngüsü yeni bir evreye girmektedir.

3. Küçük Çocuklu Aile Döngüsü

Çocuğun dünyaya gelişi ile aile yapısal değişime uğrar. Çiftler, karı koca ilişkisinden ana-baba rolü ve bunun getirdiği sorumlulukları üstlenerek iletişim ve rollerinde değişim yaşarlar. Özellikle aile ve çevresi çocuk sahibi olma yönünde yönlendirici etkileri çiftleri etkileyerek karar süreçlerini belirlemektedir.

Çocuk sahibi olmak çift ve aileye saygınlık kazandırır. İçinde yaşadığımız toplum ve kültürel özelliklerde erkek çocuğun aile içerisinde ayrı bir anlam ve önemi vardır. Çocuk ailede iletişimi etkileyerek ilgi ve dikkati kendi üzerinde toplar, bu değişim karı koca arasındaki iletişimi de etkilemektedir.

Çocuk, kadın için ayrı bir anlam taşır. Çalışan kadın, iş yaşamı sorumluluğu yanında anne sorumluluğu da üstlenmekte bu değişim aile içi ilişkilerde stres ve kaygı faktörü olarak ortaya çıkmaktadır. Bu dönemde hem aile büyüklerinin hem de eşlerin birbirlerine destek olmaları, anlayış göstermeleri, dönemin sağlıklı geçirilmesi açısından çok önemlidir.

4. Çocuğu Ergenlik Döneminde Aile Döngüsü

Ergenlik dönemi aile yaşam döngüsünün önemli aşamalarından birisidir. Ergenlik dönemi çocuğun bireyselleşme ve bağımsızlaşma arayışları içerisinde ilişkilerindeki yoğunluğu, aile içerisinden arkadaş çevresine doğru yönlendirdiği bir süreçtir.

Ergenlik dönemindeki çocuk için arkadaş grubu içerisinde yer edinmek, arkadaşları tarafından onaylanmak önemlidir. Çocukta meydana gelen değişim, ebeveynleri ile ilişkilerinde sorunlara yol açabilir, ebeveynlerin müdahaleci tutumları artabilir.

Bu dönemde ergenle iletişim biçimi yeniden yapılandırılmalı, ergeni dinlemeye ve anlamaya dönük yaklaşımlar içerisinde olunmalıdır. Ayrıca ergenin bağımsız karar alabilme yetisi ve özgüven duygusunu geliştirecek yaklaşımlarda olma sorumluluğu ebeveynlere düşmektedir.

5. Çocuğu Evden Ayrılan Aile Döngüsü

Karı-koca ilişkisi içerisinde aile hayatına adım atan çiftler çocuğun dünyaya gelmesiyle ana-baba sorumluluğunu üstlenir. Ailede meydana gelen değişim, çocukların evden ayrılmasıyla diğer bir evreye girer. İçinde yaşadığımız toplumda çocuğun evden ayrılışı eğitim, iş, evlilik nedeniyle gerçekleşmektedir.

Özellikle çocuğuyla koruyucu ve bağımlı ilişkiler gerçekleştirmiş ebeveynler için çocuğun evden ayrılışı boşluk duygusu oluşturmakta, stres ve kaygıya yol açmaktadır. Çocuğu tarafından ihmal ya da terk edileceği endişesi ebeveynleri etkilemekte uyum ve davranış sorunları yaşamasına yol açmaktadır. Bu dönemde çiftlerin değişimi sağlıklı atlatabilmesi için, çiftlerin ilişkisinin kalitesini geliştirebilmesine, aralarındaki iletişim ve paylaşımı arttırabilmesine bağlıdır. Özellikle ebeveynler çocuklarının evden ayrılma sürecini desteklemeli, güven ilişkisini sürdürerek otoriter ve baskıcı tutumlardan kaçınmalıdır. Çocuklarının yaşamın sorumluklarını almasına yardımcı olarak geleceğini oluşturma çabasını desteklemelidir.

6. Yaşlılık ve Emeklilik Döngüsü

Yaşlılık ve emeklilik dönemi, çiftlerin ilişkilerinde birbirlerine yakınlaştığı, beraberliklerinin yoğunlaştığı bir dönemdir. Yaşamın telaşları, çocuklarını yaşama hazırlama çabaları yerini sakin, kendileriyle baş başa kaldıkları bir sürece bırakır. Bu dönemde çevresindeki birey ölümleri, sağlık sorunları çiftleri etkilemekte, yaşamdan zevk alma, yaşama bağlanma motivasyonlarında düşüşler yaratmaktadır.

Aile yaşam döngüsü evrelerinde bireylerin duygu, düşünce ve davranışlarında meydana gelen değişimi yönetebilmeleri, ortaya çıkan çeşitli stres faktörleri karşısında uygun tutum ve davranışları ortaya koyabilmeleri, ilişkilerini işbirliği ve paylaşım içinde sürdürebilmeleri halinde çatışmayla başa çıkabilirler yoksa yaşamlarında kriz egemen olur.

Yorum yapın