Ahlakın İlkesi | 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesinin Öne Çıkan Problemleri

18-19. yüzyıl felsefesinin genel karakterini taşıyan akılcı yönelim, yaşanan toplumsal olayların ahlaki sonuçları neticesinde kaçınılmaz olarak ahlak alanına yönelmiştir.

Bu dönemin filozofları; ahlakı, akılla anlama ve yorumlama eğilimi göstermiş ve düşüncelerini bu noktadan yaymışlardır. Bunlar arasında Jeremia Bentham ve Immanuel Kant’ın görüşleri önemlidir.

Kant da ahlakı pratik alanda ele alır ve onu akıl yoluyla açıklamaya çalışır. O, bunu Bentham ve birçok düşünür gibi insan doğasıyla değil de aklın yargılarıyla gerçekleştirmeyi dener. Yani ahlaka yönelik yargı ve kavramlardan hareket eder. Bu yolda ilk işi “iyi istenç” kavramını çözümlemektir.

Kant; iyi istenç kavramıyla her koşulda, her zaman doğru olarak kabul edilebilecek insan eylemlerine eşlik eden iyi iradeyi anlar. İnsan; iyiyi tam olarak, içten karar vererek istemişse orada iyi istenç vardır. Kant, ahlakı ve iyiyi eylemlerin sonucuna göre değil onların arkasındaki amaca göre değerlendirir. Bentham gibi ahlak açısından faydacı düşünürlerden bu açıdan ayrılır.

Kant, ahlaka yönelik “ödev” kavramını kullanarak iyi istenci geliştirmeye çalışır. Ona göre ödev, insanın kendi isteğiyle sorumluluğunu aldığı eylem, içten ve vicdanı tarafından verilen emirlerdir. Ödevi belirleyen şey bir başkası değil insanın kendisi ve vicdanıdır. Ödev, bütün insanlar için geçerli olan ama kimsenin arzu ve isteklerine bağlı olmayan evrensel ahlak ilkesi taşır.

Kant’a göre insan eylemleri ya ödeve aykırı ya da ödeve uygundur. Yalnız ödeve uygun görülen her davranışın ödevden çıktığını ileri sürmek yanlış olur. Örneğin bir esnafın kendinden alışveriş yapan kişileri kandırmaması görünüşte ödeve uygun bir davranıştır. Bunu uzun vadede müşteri kaybetmemek düşüncesiyle yaptıysa bu davranışı ödevden kaynaklanmaz. Bu davranışı, başkalarını kandırmanın ahlaki olmadığını düşünerek yaptıysa ödevden kaynaklanır. Kant ahlaki açıdan üç ilke öne sürer. Bunlar Kant’ın maksimleri olarak da bilinir.

Bentham, ahlakı pratik alanda öngörür. İnsanın doğası gereği acıdan kaçan ve “haz” peşinde olan biri olduğunu söyler. Bu eylemin akılla bilinçli bir şekilde yapıldığında insana erdemli olma niteliği kazandıracağını öne sürer. Acı karşısında hazzı, haz karşısında acıyı ölçüp tartan biri; faydayı hangisinde daha çok görürse ona yönelmelidir.

Bentham, bazen büyük hazlar için küçük acılardan veya büyük acılardan kaçmak için küçük hazlardan vazgeçmek gerekebileceğini belirtir. Ona göre mutluluk, insanın aklıyla kendi eylemini seçmesindedir.

Bentham’a göre kötülük, insanın yanlış tercihte bulunmasından kaynaklanır. Haz ve acı arasında hesabını yeterince yapamayan insan, kötülüğün ortaya çıkmasına neden olur. Mutlu olmak istediği için eylemlerde bulunmuş ama hesabı tutmamıştır. Ona göre mutluluk, insanın çevresiyle ilgilidir. Çoğunluğun faydasına olan doğru eylemdir, haz verici ve mutlu edicidir.

Kant’ın Maksimleri
Şekil 4.2: Kant’ın Maksimleri

Bu maksimler, kişinin davranışta bulunurken hem ödeve uygun davranmasını hem de davranışının ödevden çıkmasını sağlayan ilkelerdir (Şekil 4.2). Kişi, bu ilkelere uygun davranırsa ödeve uygun davranmış olacaktır.

Bilginin Kaynağı – Birey-Devlet İlişkisi – Ahlakın İlkesi – Varlığın Oluşu

Yorum yapın