1990 Sonrası Dünya Siyasetinin Balkanlara Bakışı. Bosnada Toplu Kıyım

Avrupa Topluluğu, Yugoslavya’da başlayan bağımsızlık hareketleri üzerine bu ülkenin toprak bütünlüğünü savunurken Almanya, sadece tarihî bağlara sahip olduğu Hırvatistan ve Slovenya’nın bağımsızlığını tanıdı ve Bosna-Hersek’in bağımsızlığını tanımadı.

AT gibi ABD de toprak bütünlüğünden yana tutum aldı. AT, Bosna-Hersek Meclisi’nin Ekim 1991’de aldığı bağımsızlık kararını tanıdı. Alınan bu karar 29 Şubat 1992’de Bosnalı Sırpların seçimi boykot etmelerine karşın referandumla onaylandı.

Bu gelişmeler üzerine Bosna’da yaşayan Sırp ve Hırvatlar harekete geçtiler. Sırbistan, Saraybosna’yı ele geçirmek ve Bosna’daki Sırplara daha kolay yardım ulaştırabilmek amacıyla Sırp milislere silah yardımında bulundu, askerlerini de gizlice Bosna’ya gönderdi.

Sırplar böylece Boşnaklara karşı acımasız bir savaş başlattı. Sırp kuvvetleri, 1992’de Bosna topraklarının %70’ini ele geçirdi. Aynı yıl Sırbistan ve Karadağ, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’ni kurdu. Hırvatistan’ın desteğini alan Bosnalı Hırvatlar da Hersek-Bosna Cumhuriyeti’ni kurdular. 1993’e gelindiğinde daha önce Sırplara karşı ortak tavır alan Boşnaklarla, Bosnalı Hırvatlar arasında da anlaşmazlıklar ve çatışmalar başladı.

Bosna’da toplu mezarlarda görülen mavi kelebekler

Bu olay Bosnalı Müslümanları iyice yalnızlığa itti. Bu durum Sırpların Boşnaklar üzerinde baskılarını arttırmasına yol açtı. Yaklaşık beş yüz bin sivil, Sırp katliamından kurtulabilmek için Batı Avrupa ülkelerinin sınırlarına dayandılar. Ancak Almanya, Avusturya, Macaristan, Hırvatistan ve İtalya, sınırlarını Bosnalı Müslümanlara kapattı.

Bu gelişmeler Sırpların etnik arındırma politikasını kolaylaştırdı. Mülteci sorununun devam etmesi üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Saraybosna, Gorajde, Serebrenika, Tuzla, Zepa ve Bihac gibi kentleri güvenli bölge ilan etti.

Bosna İç Savaşı’nda büyük zarar gören tarihi Mostar Köprüsü

Bölgedeki sivilleri korumak amacıyla Birleşmiş Milletler Barış Gücü (UNPROFOR) görevlendirildi. Ancak bu tür önlemler Sırp katliamlarını önlemeye yetmedi. 12 Şubat 1994’te Saraybosna’da pazar yerinde meydana gelen patlamada birçok insan hayatını kaybetti. Katliamın ertesinde ABD, Sırplara BM kontrolündeki bölgelere yaklaşmaması konusunda bir nota verdi. Sırplara ayrıca NATO ve Rusya da tepki gösterdi. Fakat General Ratko Mladiç’in (Ratko Miladiç) başında olduğu birlikler, BM ve NATO tarafından “Güvenli Bölge” olarak ilan edilen Serebrenika’yı işgal ederek kadın, çocuk demeden binlerce Bosnalıyı katletti.

( ! )

Tarihte Bosna-Hersek ve Halkı

Hristiyanlarca dışlanan bir inanç olan Bogomillik’i benimseyen Bosna-Hersekliler, 14. yüzyılda Kulin Ban önderliğinde büyük bir devlet kurdular. 1461’de Osmanlığı egemenliğine giren Bosna- Hersek, Osmanlıların batıya açılan bir kapısı oldu. 16. yüzyıla gelindiğinde Bosna’nın %40’ı Müslüman olmuştu. 19. yüzyılın sonlarında Avusturya-Macaristan yönetimine alınan ve 1908’de ilhak edilen Bosna-Hersek’te, Hırvatlarla Sırplar arasındaki gerilimde Boşnaklar, daha çok Hırvatlara yakın olmuşlardır. I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Yugoslavya Krallığı’nda Boşnak kimliği, Sırp baskısı altında varlığını sürdürmeye çalıştı. Sosyalist Yugoslavya’da Tito Dönemi’nde 1974’te Müslüman Boşnaklar, Yugoslavya’nın kurucularından kabul edildi.

Genelde kentli ve eğitimli bir halk olan Boşnaklarda İslam dini günlük yaşamda önemli bir yere sahip olmamakla birlikte 1980’ler ve 1990’larda milliyetçiliğin yükselişiyle Boşnaklar arasında en önemli özellik İslam dini olmuştur. 1992’de bağımsızlığını ilan eden Bosna-Hersek, 1992-1995 yıllarında 3,5 yıl süren etnik bir savaşa sahne oldu. (Oran, 2013a: 500) (Özetlenmiştir.)

Son yüzyılda işlenen en büyük savaş suçu olan bu gelişmeden sonra NATO, “Hızlı Reaksiyon Gücü” oluşturarak Sıplara karşı yaklaşık üç ay süren hava operasyonları düzenledi. Sırplar ateşkes istedi ancak bölgeden de çekilmedi. NATO operasyonlara devam edince çekilmeye razı oldular.

Bosna İç Savaşı’nda tarihsel, kültürel değerler de yıkıma uğramıştır. Yüzyıllar boyunca Bosna’da hoşgörü ve kültürel çeşitliliğin sembolü olan Mostar Köprüsü, iç savaştan büyük zarar görmüştür. Mostar Köprüsü; TİKA, UNESCO ve Dünya Bankası’nın katkılarıyla aslına uygun olarak yeniden yapılmış ve 2004’te açılmıştır.


Bosna İç Savaşı’nda yaşanan toplu kırımlar, toplama kampları, mülteciler, kültürel yıkım

1992 yaz sonunda, Bosna’da yaşayan insanların yaklaşık yarısının (iki milyona yakın insan) göçe zorlandığı hesaplanıyordu. 1994’e gelinirken çatışmalarda ölen ve kaybolan insan sayısı 150 bini aşmıştı (Bosna- Hersek Hükûmeti’ne göre bu rakam 200 binden fazlaydı). İnsan hakları kuruluşları, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı dünyasında yaşanan en korkunç ve sistematik insan hakkı ihlallerinin görüldüğünü kaydettiler. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, 10-12 Ağustos 1992’de ilk kez Bosna-Hersek için olağanüstü olarak toplandı.

Bosna-Hersek iç savaşı sırasında yakınlarını kaybeden Boşnaklar

Bosna-Hersekliler için belki de en büyük travma; saldırının, cinayetin, işkencenin, eziyetin düne kadar iç içe yaşadıkları komşularından, iş arkadaşlarından gelmesi oldu. Saraybosnalı Yahudi hekim Milan Stern (Milan Sitern), iyi dostu olan bir Sırp cerrahın, kliniğindeki taşıyabildiği bütün donanımı çalıp götüremediklerini de tahrip ederek bir gecede kaçıp gitmesi karşısında yaşadığı dehşeti hikâye ediyor; bu cerrah, çok geçmeden Bosna-Hersek Sırp Cumhuriyeti’nin Sağlık Bakanı olmuştu!

Sırp askerî güçleri ve özellikle Çetnik milisleri, ele geçirdikleri hemen her yerde toplu kıyımlar gerçekleştirmişlerdi. Doğu Bosna’da insanlar derhal, kitleler hâlinde, köylerinde öldürülmüştü. Kuzey Bosna’da cinayetler, daha çok insanların götürüldüğü toplama kamplarında gerçekleştirilmişti.

Bulunan en büyük toplu mezar, Travnik yakınlarındaki bir dağlık arazideydi. Burada üç bin kadar ceset yatıyordu. II. Dünya Savaşı sırasında yaşanan iç savaşta Çetnikler, Foça’da 8 binden fazla Müslümanı öldürerek Drina Nehri’ne atmışlardı. Tanıklar, 1992’de otuz bin nüfuslu Vişegrad’da kaçabilenler dışında genç erkek nüfusun tamamının kurşuna dizilerek Drina Köprüsü’nden nehre atıldığını anlattılar. Sayısız vahşet hikâyesi vardı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın düzenlediği bir rapora göre 21 Mayıs’ta Zvornik’te Sırp milisler, yaralılarına yer açmak için hastanede yatan Bosnalı otuz altı yetişkin ve yirmi yedi çocuğu öldürmüşlerdi. Bu olaya tanık olan bir Sırp cerrah akli dengesini yitirmişti.

Cinayetler özellikle genç nüfusu hedef aldı. Genç erkeklerin öldürülmesi ve genç kadınlara tecavüz edilmesi, Bosna-Hersek’te Sırp olmayan nüfusun ve özellikle Müslümanların kökünü kurutmaya dönük bir “strateji” idi. (Bora, 1994: 144, 145) (Düzenlenmiştir.)


14 Aralık 1995’te Sırp tarafını temsil eden Slobadan Miloseviç, Hırvat tarafını temsil eden Franjo Tudjman (Fıranya Tucman) ve Boşnak tarafını temsil eden Aliya İzzetbegoviç, Dayton Antlaşması’nı imzaladılar. Böylece Bosna Savaşı sona erdi.

Dayton Antlaşması imzalanırken (1994)

Dayton Antlaşması’na göre:

  • Bosna-Hersek bağımsız bir devlet olarak tanınmaktadır.
  • Bosna-Hersek Devleti, içinde Bosna ve Hırvat Federasyonu’yla bir Sırp Cumhuriyeti’ni içermektedir.
  • Bosna-Hersek Devleti’nin topraklarının %51’i federasyona, %49’u ise Sırp Cumhuriyeti’ne aittir.
  • Saraybosna bir merkezî hükûmet, millî meclis, başkanlık sistemi ve anayasal mahkemeye sahip birleşik bir yapıda kalacaktır.
  • Başkan ve meclis demokratik yollarla seçilecektir.
  • Kolektif başkanlık sistemi birer Boşnak, Hırvat ve Sırp üyenin katılımıyla gerçekleşecektir.

Bosna İç Savaşı boyunca Sırplar hiçbir uluslararası çağrıya kulak asmayarak insanlık dışı birçok uygulamaya başvurdular. Kızılhaç’ın rakamlarına göre 1992 ile 1995 arasında şiddetlenen Sırp saldırıları sonucunda 312.000 kişi hayatını kaybetmiştir.

İki milyon civarında insan da yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmıştır. Özellikle AB, insan hakları ihlalleri yaparak savaş suçu işleyen kişilerin tespitine ve yakalanmasına büyük önem verdi. Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı, Sırp liderlerden Slobadon Miloseviç, Ratko Mladiç ve Radovan Karadziç’i savaş suçlusu ilan ederek tutuklama kararı aldı.

AB, üyelik için başvuran Hırvatistan ve Sırbistan’a ülkelerinde saklandığı tespit edilen savaş suçlularını yakalama ve uluslararası mahkemelere teslim etme şartı ile savaş suçlularının saklandığı yerlerle ilgili bilgi verenlere para ödülü verme gibi çeşitli yollar izledi. Yakalananlar, yargılama sürecinden sonra ağır cezalara çaptırıldılar. Bu durumun yaşanmasında insan hakları örgütlerinin ve kamuoyunun tepkileri etkili olmuştur. Miloseviç ise 2006’da tutuklu iken hücresinde ölü bulundu.

Yugoslavya’nın iç savaşla parçalanmasından sonra kurulan devletlerden olan Hırvatistan ve Slovenya hem AB’ye hem de NATO’ya üye oldular. Makedonya’nın NATO’ya üyeliği ise Yunanistan tarafından veto edilmiştir.

( ! )

Bosna-Hersek’te 1990’ların birinci yarısında yaşanan savaşla ilgili birçok film çekilmiş ve edebî eser yazılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:

Film: Before The Rain (Bifor Dı Reyn) (Yağmurdan Önce) (1994’te Milcha Monchevski (Milka Monçevski) tarafından çekildi.)

Film: Halima’s Path (Halimas Pet) (Halime’nin Yolu) (2012’de Arsen Anton Ostojic tarafından çekildi.)

Dizi: Mavi Kelebekler (2011’de TRT tarafından çekildi.)

Roman: Sevdalinka (1999’da Ayşe Kulin tarafından yazıldı.)

“Before The Rain” film afişi

Yorum yapın